İKTİSADİ Kalkınma Nutuk ve plân iktidara geçtik- D emokrat Parti ten bir müddet sonra, memleke- tin durumu ile ilgilenen vatandaş- ların kendi aralarında tartışma mev- zuu yaptıkları başlıca meselelerden biri Türkiyenin kalkınması — dâvası oluvermişti. Kendi başına çok bü- yük ehemmiyet taşıyan bu mesele, gene en az kendisi kadar mühim o- lan bir başka mesele ile birleştiği i- çin daha da cazibe kazanmıştı. Öte- ki meselenin hak ve hürriyetler me- selesi olduğu malümdu. Batılı anla- mında bir demokrasinin icaplarını yerine getirmeyen Demokrat Parti bunun sebebi olarak iktisadi kalkın- mamızı ileri sürüyordu. — Böyle bir mazereti haklı görmek imkânı yok- tu. Sonra sözü edilen kalkınmanın gerçekten iddia edilen ölçüde var o- lup olmadığı ihtilaflı bir mevzu idi. Gerçi kalkınmamızı "akıncı bir ru- hun eseri" olan bir "mucize" diye va- sıflandıranlar yok değildi. Fakat va- tandaşların büyük bir çoğunluğunca birkaç senedir hissedilen iktisadi sıkın tının kalkınma hamlesinin kaçınılmaz bir neticesi olduğunu kabul etmek güç tü. Bazı maddi eserlerin ortaya çık- tığı inkâr edilemezdi. Fakat unutul- maması gereken nokta eldeki imkân- ları milli ekonomi için en zaruri, faydalı, en verimli sahalarda kullan— mak gerektiği idi. Halbuki halkın pek küçümsenmiyecek bir çoğunlu- ğunun tecrübesi ile de desteklenen yerli ve yabancı iktisatçıların görü- şüne göre, Türkiyenin 1950 yılında mevcut olan ve daha sonra ortaya ıkan imkânları en iyi şekilde — kul- lanılmış değildi. Nereye ulaşmak is- tediği açık olarak belli olmayan bir iktisat siyaseti bugün içinde — bulun- duğumuz buhranı doğurup beslemiş- ti. Böyle bir iktisadi siyasetin ta- bibi, hangi sebeplerin eseri idi? Bu sebeplerin başlıcaları şüphesiz, ölçü tanımamak, ilmi akikatları içe saymayı prensip edinmek, plân fikri ile alay etmek gibi şeylerd İşte son haftalarda hükümet men- suplarınca basın toplantılarında, açı- lış törenlerinde verilen nutuklar bü- tün bunları pek açık şekilde gözler önüne seriyordu. Başbakanın 23 Eylülde Istanbuldakı büyük — basın toplantısında, 3 ylülde Erzurum Seker fabrikasının açılışında, 3 E- kimde pelrol sondaj kuyularının a- çılmasına başlanması münasebetiyle iskenderunda Cumhuriyet Meydanın- da yaptığı üç konuşma, iktisadi sıkın- tılarımızın sebeplerini yukarıda belir- tilen hususlarda görenleri bir kere daha haklı çıkarıyordu. Üç konuşmanın bir arada incelen- mesi bu bakımdan alâka çekici neti- celer Verecekti DP. siyası B irçok 1ş1 erde başarının şartı ılmak istenilen hedefin 1y1ce bı 16 VE MALİ SAHADA Erzurum Şeker Fabrikası Veremle mücadele linmesi idi. —Hedef belli — olduktan sonra yolun seçilmesi daha kolay bir işti. Acaba altı yıllık iktisat siya- setinin hedefi neydi? Kalkınma, si- yaset adamlarının — ağzında çeşitli manalarda kullanılabilen bir sözdü. Biz hangi noktaya ulaştığımız zaman kalkınmış sayılacaktık? Siyasetimiz halkın istihlâk temayulunu mü, yok- sa tasarruf temayülünü mü y/teşvik etmek istiyordu? Bazı sahalara da- ha çok alâka gösterilmesinin gerek- çeleri nelerdi D. P. nin altı yıllık iktisadi siyase- tine bakarak bu rulara karşılık bulmak kolay degıldı Çünkü bu al- tı yılın olayları Menderes 1rmaklar1— nın suları gibi bir akış yolu tuttur- muşlardı. ıpkı o ıirmaklar - gibi iktisadi siyasetimiz de önüne çıkan her sert toprakla istikamet değişti- rerek kıvrıla büküle akıp gitmiş- lerdi. Tıpkiı o irmaklar gibi o si- yasetin de belli bir yatağı yoktu. Başbakan son üç konuşmasından birinde: "1950 de vazife başına gel- diğimiz zaman memlekette yalnız 4 şeker fabrikası vardı. Bunlardan el- de edilen vasati 100 bin ton şekeri bu millet yiyememişti. 1950 de va- zifeye başladığımız zaman elimizde in ton şeker bulunduğunu gözö- nünde tutarak halkımızın iyi besle- nememek yüzünden veremle ve daha bir çok hastalıklarla malül bulun- duğunu düşünerek derhal şeker fi- yatını düşürdük ve böylece mevcut çok aşağı istihlâk — seviyesini bir miktar yükseltmeğe muvaffak — ol- duk. Daha o zaman bu memlekette şeker davasını — halletmek kararını vermiştik." diyordu. Demek oluyor- du ki yeni şeker fabrikaları kurul- masının ana sebebi şekeri az yediği için vereme ve başka hastalıklara tutulan vatandaşları sağlığa kavuş- turmaktı Halb şeker tek başına, halkım çok düşük olan beslen- me sevıyesını yukseltebılecek bir ça- re değildi. Beslenme seviyesini fer- di gelirlerin sevıyesı ile alışkanlık- lar tayın edi eslenme sevi- yemızı yukseltmek önce milli geliri- mizi arttırmamıza, sonra liri az çok adaletle dağıtmamıza bağlı idi. Zaten şeker, talebi çok sert olan bir mal olmaktan uzaktı. Fiyatı yükseldiği zaman onun ye- rini daha başka mallarla doldurmak imkânı, bir dereceye kadar, mevcut- tu. Demokrat Parti 1ktıdarı sırasın- da şeker istihlâkinin artışında bu i- e imkânının büyük rolü olduğu- nu gözden kaçırmamak gerekırdı Şe- ker istihlâki —arttıkça şeker yerine kullanılabilen pekmez v.s. gibi mal- ların istihlâki, dolayısiyle de istih- sali azalmıştı. d eslenme seviyesini yükselterek halkın sağlı- ğını kor isteği iktidar par- tisinin eker fabrikaları — siyase- tini haklı gösterecek bir sebep de- ğildi.. Daha başka sebepler olmak gerekirdi. Başbakan: “"... Halkı en übrem gıdasından kesmek istih- lâki aşağıda tutmak için fia yük- seltmek yoluna gidiliyordu Bz ise 1950 de vazife başına geldıkten son- AKİS, 13 EKİM 1956