YURTTA OLUP BİTENLER yordu. O kalkınmaya gıtmıyor muy- du? Kalkınma onun ayağına gele- cekti. Hem Adnan Möendereş İstan- bul milletvekili değil miydi? İstanbul lu hemşehri makuldu ve kadirbilirdi. D.P. iktidarının nasıl çalıştığını ken- di şehrinde gözlerile görünce, onun eserlerini karşısında bulunca... Evet, görünce ve bulunca ne olacaktı ? 2 Baş- bakan bir şey ilâve etmiyordu ama, gazeteye göre reyler de 1958'de D. P.'ye akacak, böylece büyük şehir- ler kazanılacaktı. Şehirli vatandaş görecekti ki iktidar iddia olunduğu gibi sıkıntı ve müşküller içinde de- ğil, hâlâ yeni yeni hamlelerin başlan- gicindaydı. Ama, icraat gene beğenil- mezse ? -K'ı, bir icraatın müsbet ne- tice vermesi için ne niyetlerin halis- liğinin, ne gayenin mukaddeslıgının kâfi gelmediğine meşhur "Kalkınm polıtıkası sonundaki iktisad? vaziyeti- miz Ş; ve yeni tecrübeye ma- hal yoktu- İcraat gene beğenilmez- se? Adnan enderes Kabataştaki toplantıda bir La Palisse hakika- tini ifade etti: 1958'de D.P. çekilip gidecekti. Şeriatın kestiği parmak acımazdı. Bu söz bazı muhalefet ha- tipleri tarafından D.P.'ye atfedilen ve kendisini gayrımeşru düşürecek K i 1958'de bahane yaratıp niyetinin en selâhiyetli ağız tarafından tekzibiydi, bir senet- ti. Basında akisler oplantıyı takip eden günlerde İs- tanbul gazetelerinin hemen hep- smde parlak yazılar, Başbakan Ad- n Menderesi İstanbulun imarına teşebbus ettiği için öven yazılar çık- tı. Yeni Sabaha göre Menderes İstan- bulu üçüncü defa fethedecekti! -İlk iki fatih Mehmed II. ve Atatürk idi- Vatan, buzların çözülmesi karşısında şairane cümleler yazıyordu; memle- ketin birliğini, istikrarını, selâmeti- nı, saadetini tehdit eden kotu bir ef- sun artık bozulmuştu, zira Baş- bakan kendilerini etmişti. Son Posta bayram havası içindey- di. Milliyet iki fıkracısının metih yarışlarına sütunlarını saha yap- mıştı. Bir tanesi "“Kalkınma ve imar — mevzuunda Başvekılın her türlü itiraz ve tenkidlere rağmen he- defe ne enerjik bir aısrarla gittiğini hatırlayanlar ıçın İstanbulun yıllardan beri ördüğü bir rüyanın hakikat haline gelecegını şüphe ile karşılamaya imkân öteki ilave ediyordu: "Bu kadirşinas- lık mınnetle anılacak bir tasavvur- dur". Nitekim aynı gün Hürriyet de Adnan Menderesi şöyle övüyordu: "İyi tarafı şu: Adnan Menderes ku- laklarına pamuk tıkayıp işe koyul- du". Bu akisleri iktidar organları ha- rıl harıl yayıyorlardı. Bir müddet sonra demagoji maki- nesinin faaliyete geçmesini de bekle- mek lâzımdı. İşte çalışmak imkânı yoktu.Bazı mel'un kalemler, bizzat bü basının alkışladığı böyle ulvi gayeleri halkın nazarında kötüleme- .ye, küçük düşürmeye çalışıyorlardı. İktidarı niçin rahat bırakmıyorlardı? 8 İstanbulun imar edilmesi fena mıy- dı? Yazık değil miydi bu vatana, gü- nah değil miydi bu millete ? On nasibi niçin kesiliyordu? Halbuki mesele, bambaşkaydı. Bir defa, rejim meseleleri bilinen vazi- yetteyken ağızlarıyla kuş tutanları dahi alkışlamak bazı kimselerin elin- den gelemezdi; bunu anlamak lâzım- dı."Azot fabrikası kuruyoruz ya, hürriyeti ne yapacaksınız" cümlesi P. çevrelerinin anahtar-vecize'si olduğu müddetçe dünyanın en büyük azot fabrikasının burun dibinde ku- rulması yüreklere suyun zerresini serpemezdi. Türkiyede iktidarlar, ic- raatı demokratik haklara el sürme- den yapmakla mükelleftiler. Başba- kan gazetecileri, davet edip "arka- daşlar, el birliğiyle şu demokratık re- jimi teminat altına alalım, bana yar- dım edin" dediği gün onun yardımma koşmayacak aklı başında insan ta- savvur olunamazdı. Ama Istanbulun, Kalkınmayı büyük şehirlinin görme- yen gözüne sokmak gayretile ve ne plânı, ne imkânı, ne hazırlığı mev- cutken, "birader, bizde de başka tür- lü iş yapmak zaten mümkün değil- dir" diyen şarklı kafaların desteğile imara kalkışılması! Bu, tutmayacak duaya amin demekti. İşte kalkınma denilen ve aslında ıktısad” bir iş ol- duğu halde tiklâl Savaşı" gibi pohpohlu ısımler takılarak isti- sad kanunlarının dışında yürütülme- ye çalışılan ve aslında bu memleke- tin hakikaten ihtiyacı olan hamlenin. neticesi: Içınde bulunduğumuz ıktı— sadi vaziyet ilk Korun nu, onun tatbikatı ve piyasamız. Nı- çin? Kulaklara pamuk tıkayıp yola çıkıldığı için.. Kulaklara pamuk tı- kanması! Bugün, 1şın iyi tarafı" di- ye alkışlanan hareket. Nitekim İstanbulun imarının, meş- hur Kalkınma ne netice verdiyse onu,. ne bir eksiği ne bir fazlası ile, aynı mahıyette tedbirlere yol açarak ve- receğini kestirmek için kâhin olmaya hiç lüzum yoktu. Aynı yolların aynı noktadan başka yere çıkamayacağını gormek için mutlaka onların her bi- rine sapmak mı lâzımdır? Muhalefet Yeni adımlar Bu haftanın başında Pazartesi gü- nü, Ada açıklarında deniz dağlara çıkarken bir vapur, Heybeliada iske- lesine yanaşmaya çalışıyordu. Vapur- da bü yuk bir alakaya namzet altı işi unları takip eden gazetecı- lerle, fotoğrafçılar vardı. Vapur ni- hayet Heybeliada iskelesine yanaş- tı. Altı yolcu iskeleye ayak bastılar ve onları gazeteciler takip etti. Ka- lile, eski adıyla Lozan Zaferi Caddesi, yeni adıyla Refah Şehirleri Caddesi- ne yöneldi ve bu caddedeki beyaz bir eve girdi. Bu ev, C.H.P. Genel Başka- nı Ismet İnönü'nün evıydı Gelenler de C.H.P. Genel İdare Kurulu Üyele- O gün partıler arasındaki ışbırlı- 'nin verdiği muhtıra ü- nde konuşulacaktı. — İnönü'nün başkanlığındaki toplantıya katılmak üzere gelenler, Kasım Gülek, Turgut Gole, Hasan Reşit Tankut, Kâmil Orhan Öztrak ve Necati İlter'dı Mehmet Hazer geçirdiği bir kaza dolayısıyla ve Emin Dazıroğlu da mazeretine binaen toplantıya ka- tılamıyorlardı. C.H.P. Genel İdare u, İnönü'nün başkanlığında bir masa etrafında toplandığı vakit saat sabahın 10 uydu. Görüşmeler akşa- mın saat 5 ine kadar devam etti. Görüşmelerin hemen başlangıcın- da anlaşıldı ki, C.H.P. Genel İdare gı İnönü C.H.P. Genel İdare Kurulu üyeleriyle Yıldönümünde toplantı AKİS, 29 EYLÜL 1956