YURTTA OLUP BİTENLER Basın Menderesin karşısında Bu haftanın başında pazar günü saat 11 sularında, İstanbulda, Ka- bataştaki büyük ekel binasının salo- nunda Başbakan Adnan Menderes karşısına geçip oturmuş olanları süz- ten sonra "İşte, basın!" diye dü- şu se, tamamile haklıydı. Hakikaten bütün İstanbul basını, en kodamanla- rıyla birlikte, hemen eksiksiz olarak -Bedii Faik'in yokluğu görülüyordu- birleştirilmiş masaların başını tut- muştu. Zaten biraz sonra da bir ke- narda kurulmuş olan büfenin başı, aynı tehalükle tutulacaktı. Adnan Menderes gazetecilere verdiği Tran- devusuna, mutad veçhile geç gel- mişti. etrafını saran Başbakanın, h | 1 tü T MN Basın toplantısı haberinin başlıkları L A L sessiz bir azası kaldığı eski Türkiye Büyük Millet Maeclisinde — günlerini boş geçirmemiş, vatandaşlarının ve “şahsiyet"lerin iktidar karşısındaki tutumlarını buyuk bir dikkatle ince- lemişti. Bravo Hakikaten buluşma ricası, İstan- bul Gazete Sahipleri Sendikasından gelmişti. "Doymak bilmeyen ejder"in başında bulunanlardan bazıları haf— talardan beri "buzları çözme" şarkı- ları soyluyorlardı Bunlara göre "buz- ları çözme", gidip Adnan Menderesle görüşmekti. Başbakanın bunu teşvik edici bir tavır takındığı doğruydu. Basın Kanunundan beri gazetelerde resmi çıkmıyor, kendisiyle alâkalı ha- vadisler üçüncü plânda veriliyordu. Bu, yalnız bırakılma havasından Ad- nan Menderesin rahatsızlık hıssettıgı aşikârdı. Ama hem Meclis içindeki "Bizde başka türlü iş yapılmaz bilâder!" bakanlar -Emin Kalafat, Samed Ağa- oğlu, Ethem Menderes- ve kalabalık Genel Kurmayı ortasında haşmetli bir görünüşü vardı. Bir kısım izahatı kendisi verdi, bir kısmını yanındaki- lere verdirtti. Başbakan gene tama- mile hakkı olan "gurur içinde bir te- vazu" havası taşıyordu, Evet, "İşte, basın!" karşısına gelmişti ve bu kar- şılaşma Başbakanın daveti ile değil, basın adına hareket edenlerin ricası üzerine vuku bulmuştu. Zeki Adnan Menderes bunu konuşmasının belki beş yerinde belirtmekten gizli -ve çe- ne tamamile hak ettiği- bir zevk al- dı. Başbakana her tenkid yapılabilir- di, ama ihsanları ölçmekteki, onları kıymetlendirmekteki, onların nereye kadar gidip nerede duracaklarını an- lamaktaki kudreti katiyyen inkar e- dilemezdi. Adnan Menderes senelerce AKİS, 29 EYLÜL 1956 partisi mensuplarına, hem de umumi efkâra politik meharetini bir defa da- ha göstermek için basının tutumu mükemmel bir vesileydi. Nitekim Adnan Mende_res onu büyük ustalık- la kullandı. "İşte, basın!" — karşısın- daydı ve karşısına gelmek için rica- da bulunmuştu. Basın kanunları yü- rürlükteyken... Bir görüşmenin hazırlığı akikaten Tekel binasındaki top- lantı, uzunca bir hazırlığın neti- cesiydi. "Buzları çözme" taraftarla- rının başında bermutad Ahmed Emin Yalman geliyordu. Bu mevzudaki 1 numaralı müttefiki ise Bursanın D.P-li milletvekili ve Basın Kanunu tadila- tının hararetli müdafii Selim Ragıp Emeçti. Selim Ragıp Emeç İstanbul- da çıkmakta devam eden Son Posta adlı bir gazetenin sahibiydi ve o sı- fatla İstanbul Gazete Sahipleri Sen- dikasmın azası olduğu gribi başkanıy- . Yalman ve Emeç haftalardan beri gıdılıp Başbakanın görülmesi, aradaki "suni" soğukluğun izalesi gerektiği fikrini öteki gazete sahip- lerine anlatmaya çalışıyorlardı. Ga- zete sahiplerinin bir çok derdi yok muydu? Kâğıt, mürekkep, malzeme tedarikinde müşkilatla karşı karşıya değiller miydi ? Bunları kim hallede- bilirdi? Başbakan Adnan Menderes! O halde gazete sahiplerinden bir he- yet gidip kendisini görmeli, basının maddi sıkıntılarının berteraf edilme- si ricasında bulunmalıydı. Hem, bir Başbakanla basın arasındaki müna- sebetlerin kesilmesi — manasızdı. İn- sanlar başka başka fikirlere sahip o- labilirlerdi! Bu, karşılaşmalarına, 0- turup görüşmelerine mani degıldı Hükümetin iyi icraatını basın pek â- lâ serbestçe övebilirdi. Basın Kanu- nu buna mâni teşkil etmiyordu. Bu da bir vazifeydi; hiç olmazsa o, ye- rine getirilmeliydi. Küskünlük hava- sı ortadan kaldırılmalıydı. -Gariptir, bu şarkıları söyleyenler evvelâ meş- hur tedbirlerin ortadan kaldırılması gerektiğini ağızlarına dahi almıyor- lardı; halbuki mühim olan küskün- lük degıl tedbirlerdi ve tedbirler se- bep, küskünlük netıceydı- Fakat gazete sahipleri her şeye rağmen he- yet halinde, ihtiyaçlarını bahis mev- zuu etmek için başbakana gitmeyi yakışıklı bulmadılar. — Üstelik, Sefa Kılıçlıoglu da itiraz etmişti: Ahmet n Yalmanın dahil olduğu bir he- yete katılamazdı Halbuki gitselerdi, Başbakanın kendilerini çok müsait karşılıyacagından zerrece şüphe yok— Floryâdan mülhem kalemler bır kuskunlugun dagıtılması kam yasına çoktan girişmişlerdi. lktıdarla Muhalefet bir araya gelip görüşme- liydiler. Madem ki kudret Adnan Menderesteydi -"millet lideri"- mese- leler onu ikna etmek suretile halledi- lebilirdi! Fakat gazete sahipleri o ka- darını göze alamayınca buz çözme meraklıları başka bir formül buldu- lar. Hazır ellerinde "İstanbulun ima- rı" meselesi de vardı.. Başbakandan o mevzuda izahat Trica etmek üzere bir basın toplantısı tertiplenebilirdi. Hadiseden Sendika İdare Heyeti nin doğrudan doğruya resmi haberi- olmadı. Selim Ragıp Emeç Başbakan nezdinde gerekli teşebbüsü yaptı. akat Sendika mensupları da, bir ekseriyetlerile, bu işe "yan cebime" di- yorlardı. Hiç biri itiraz etmedi. Te- şebbüs yapıldı, iyi karşılandı -tabii- ve basın toplantısı bir küçük tehir- den sonra pazar günü saat 10.30'a ka- rarlaştırıldı. Sendikadan başkan Selim Ragıp Emeç ve müdür Naşid Hakkı Uluğ gazetelere telefon ettiler ve top lantı haberini verdiler. Gazete sahip- lerinin bir kısmı bunu zaten bekli- yorlardı; muharrirleri de öyle,. Bira diğer kısmı emri vaki karşısında kalmış pozu takındılar. Bu durum 5