TİYA Devlet Tiyatrosu Konya'da açılan perde eçen hafta — Cumartesi Konyalı bir karı-koca Tepesi civarındaki evlerine pek mes— ut pek neşeli döndüler. Bu neş'e, bu saadet sebepsiz değildi. O gece, Devlet Tiyatrosunun Konya'da aç- tığı sahnede temsil edilen "Harput- ta Bir Amerikalı" — piyesini seyret- mişlerdi. Bu sahnenin ilk seyircile- rinden biri olmak ta onların neşesini bittiriyordu. Tahsillerini Avrupad a yapmışlardı. Kocanın vazifesi Kon- yadaydı. Fakat hafta sonlarında kü- ük otomobillerine atlayıp Ankaraya gelebiliyorlardı. Operayı da seyredi- yorlardı, tiyatroyu da.. Sevı nçleri da- ha ziyade bu imkânı bulamıyan Kon- gecesi, Abidin ' "Harputta Bir Amerikalı" alkış ve alkış.. Alkış, yalıların da derli toplu bır tıyatroya kavuşmasından ileri geliyı Ha- ber gazetelerde ilk çıktıgı zaman inanmamışlardı. Hele koca çok şüpheciydi: "Şöyle tiyatronun kol— tuğuna bir yayılıp, temsil seyretm den Konyada Devlet Bolge Tıyatro sunun açıldığına dünyada inanmam" diyordu. Şüphecilikte belki de hak- lıydı. Zira 1952'den beri Konyadâ bir tiyatro açılacağını çok defa işit- miş, fakat bunun tahakkukuna şa- hit olmamıştı. Nihayet açıldı, yor derken Devlet Tiyatrosu yadâ temsillere başlamış ve genç ka- rı . koca, koltuklara "şöyle bir ya- yılıp" zevkle "Harputta Bir Ame- rikalı" yı seyredebilmişlerdi. Bu teşebbüsün tutup tutmıyacağı düşünülebilirdi. Fakat — Konyalılar daha şimdiden bütün yerleri tutarak AKİS, 29 EYLÜL 1956 T R O bu tereddüde — mahal bırakmadılar. Konyanın bir tiyatroya rhtıyacı vardı. Bu ihtiyaç gıderılmıştı "Harputta Bir Amerikalı'yı başka eserler ta- kip edecek, Konyalılar hasretini çek- tikleri tıyatrodan artık mahrum kal- mıyacaklardı. Yenilen kötü talih B ölge tiyatroları fikrinin oldukça eski ve kötü bir talihi vardı. 1950 yılında Genel Müdür Ertuğrul Muh- sin, tiyatronun meşhur karatahtası- a bir tamim m astırmıştı. Bu tamim de bildirildiğine göre. Küçük Tıyatro— nun tatil yaptığı her Pazartesi gü- nü, Ankara civarındaki şehirlere gi- dılecek ve repertuardaki eser sil edilecekti. natkar karşılandı. tem- Tamim bir tarafından hoşnutsuzlukla Haftanın tek 1st1rahat sahnede günü kalkıp, karda kışta şuraya bu- raya gitmek işlerine gelmemişti. Fa- kat Genel Müdür, — kararından ça- bucak dönecek bir adam değildi. defa Polatlı'ya gidildi ve — ahırdan AKIS okumadan yapamıyorsa- nız," mecmuanızı bayilere gelir gelmez derhal alınız. bozma bir sinema salonunda Saba- hattin Kudret'in" "Şakacı"sı temsıl edildi. Doğrusu bu temsil hem "Şa- için, em de bu faydalı se- yahatler için talihsiz bir başlangıç oldu. Zira hazırlıklar tamamlanm dan teşebbuse geçilmişti. — Polatlı' da trup'un beraberınde getirdiği dekor- ları bile kurmak m Üstelik mevsimin başlangrcıydı kacı" Ankarada bile ancak bir defa temsıl edilmişti, henuz "pişmemiş”", “olgunlaşmamış" t İkinci eyahat, aynı şartlar içinde Kırıkkaleye yapılmış ve ayni talih- sizliğe uğramıştı. Hele üçüncü Bey- pazarı seyahati ise bütün bu ta- lıhsızlıklere tub biber ekmişti. Dö- nüşte sanatkârları getiren otobüs bir kaza neticesi devrilmiş ve sanatkar- lar canlarını zor kurtarmışlardı. An- karaya döner dönmez de dayatmış- lardı. Genel Müdürün değil, Baka- nın emriyle bile olsa hayatlarını so- kağa atmıyacaklardı. Canlarını so- kakta bulmamışlardı. Böylece bu ilk teşebbüs suya düşmüş ve bölge tiyatroları fikri tekrar, bitmek — tü- kenmek bilmeyen kış uykusuna yat- mıştı. onya Tiyatrosu açı- lana kadar.. Tatil turnelerinin akibeti Devlet Tiyatrosunun öncüsü olan let Konservatuarı Tatbikat sahnesının asistanlarının fırsat dü- şüp t büyükleriyle — konuş- tuklarında bıkıp usanmadan tekrar- ladıkları sözler şunlar "— Efendim, biz sanatkarız değil.. — Aldığımız para azdır. Terfıhımız bareme göre yapılmakta- dır. Bu saçmadır. Sanatkârların ücreti kıdeme göre değil, sanat ka- biliyetine göre tayin edilmelidir". 1944'deri 1948'e kadar bu sözleri tekrarlıyanlar acaba — haksız mıydı- Şüphesiz hayır.. Tiyatromuz devlet teşekkülü olmasına — rağ- men, — mensupla "memur"” te- lâkki etmek elbette hatalıydı. Nite- kim Tatbikat Sahnesi, Devlet Ti- yatrosuna inkilâp ederken sanatkâr- ların bu haklı istekleri de göz önüne alındı. Kabiliyete — göre ücret sınıf- landırılması yapıldı ve sanatkârlar tiyatroya birer mukaveleyle bağlan- dılar. Maddi vaziyetleri eskisiyla kıyas kabul etmiyecek şekilde düzel- tildi. Fakat.. ev let Tiyatrosu — sa- natkârları acaba memur de- gılız derken sadece para meselesini mi kastediyorlardı ? Zira sanatkâr- ların devamlı temsiller vermek arzu- sunda olduklarım, sanat aşkı ile ya- nıp tutuştuklarını iddia edenler bir- den — ortadan — kayboluvermişlerdi. Maddi durumları düzelen sanatçılar rahat rahat ense yaptıkları tatil ay- larım iple çeker olmuşlardı. Halbu- ki eskiden iple çekilen sadece, biraz para getiren turnelerdi. Turneler yapılıyor, sanatkârlar biraz para ka- zanıyor, fakat en mühimi bazı vilâ- yetler tiyatro hasretini gideriyorlar- dı. Fayda tek taraflı değildi. Fa- kat yeni statüyle paraya 1htıyaçları me- azalan sanatkarlar artık "sanat 1"yla nıp uşmuyorlardı. Turne teşebbusune kalkışanlar arka- 27