bunun için mi çıkmıştı? Aynı gün İzmirde, Yaprak Tütün İşçileri Sendikasının — toplantısında ikinci garip hadise cereyan ediyordu. Kongrenin açılışı sırasında Sendika Başkanı söz aldı ve Toplantılar ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile al- kışın yasak edıldıgını bildirdi. Dele- gelerden, hiç kimseyi alkışlamama- ları isteniyordu. Başkan daha da ih- tiyatlı davrandı ve "ağır tenkidler yapılmamasını" tavsiye etti. tince sessiz davranmak işleri kolaylaştıracaktı. Hakikaten kongre bir yanlış alkıştan sonra büyük bir sessizlik içinde geçti Kanunların kaderi öylece, idarecilerin elınde tuhaf bir şekil ala kanunun iki yen tatbikatı daha kendini bellı edıyordu Toplantı ve Gösteri — Yürüyüşlerinin yeniden tanzimine ne maksadla te- edildiği İ zabıtlarına geçmişti. Hükümetin ve Komisyonun esbabı mucibe lâyihaları ortadaydı. Memleketin üzerine her sahada, ağır ve ağır olduğu kadar tehlıkelı bir zulamış bulunmadığında şüphe yok- tu. Yarın, öbür gün futbol maçların- da gol atan oyunculara tezahürat yapmayı menedecek veya Operada aryası beğenilen sopranoyu alkışla- mayı yasak edecek bir idare âmirinin çıkmayacağını kim temin edebilirdi? Kanun milleti rahatsız etmek değil, huzura kavuşturmak gayesini etiket diye taşıyarak çıkmıştı. Yanlış tat- bikatına bir son vermek, herkesin her maddeyi bir başka türlü anlama- sının önüne geçmek gerekiyordu. Zi- ra, tıpkı köyde her jandarmanın yakı- şıksız hareketinin seneler C.H.P. iktidarının gunah hanesine yazılmış olması gibi, şimdi idareci- lerin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşle- ri Kanununa dayanarak yaptıkları tasarruflar her gün bir miktar va- tandaşı daha D.P. den soğutuyordu. Halbuki D.P. öyle bir vaziyetteydi ki bir tek vatandaşın oğuması artık büyük mâna ifade ediyordu. Şimdi mesele şuydu: D.P. ye yü- rekten, idealleriyle bağlı bir adam çıkıp bu hakikati ıfade edecek miy- di? Liderlerinin ve — arkadaşlarının dikkatini çekecek, hata edıldıgını söyleyecek, onlara ikazda bulun cak mıydı Mecliste bu mevzuda verilmiş söz- lü soru önergeleri mevcuttu. Hatta bir de istizah takriri vardı. Bilhassa bu sonuncunun kabulü, beklenilen aydınlığı sağlayacak, görüşler açık- lanacak, kanunun tatbikatında mem- leketin -ve dolayısıyla, D.P. nin de- menfaati olanının ve — olmayanının teşhisi yapılacaktı. D.P. iktidarda kalmak için, nihayet gene bu millet- ten rey isteyecekti. Buna mecburdu. Bir takım idare âmirleri tarafından Inonuyle denize girmesi, Kasım Güle- ğe selâm vermesi, Osman Bölükbaşı- nın elini sıkması, Zeki Müreni alkış- laması, begendıgı nutku tasvip etme- si yasak edilmeye — teşebbüs olunan AKİS, 1 EYLÜL 1956 YURTTA OLUP BİTENLER Üsküdar Adliyesinin önü Yasak.. bu milletten.. u haftanın başında Ankaradaki bazı Demokrat çevreler istizah takri- rinin kabul edilip edilmemesi ge- rektiği hususunda belli bir vaziyet almaktan çekınmekle beraber -tak- arafından verilmişti- tatbıkatın aksaklıklarım görmemez- likten gelmiyor ve meselenin daha fazla geciktirilmeden ele alınmasına taraftar görünüyorlardı. Fakat bun- lar seslerini işittirebilecekler — miydi ve daha mühimi, samimi Demokrat oldukları su dahi götürmeyen şahsi- yetleri kendilerine — sözcü yapabile- cekler miydi? Bir çok şey buna bağ- l vaziyetteydi. Zaferin tehdidi albuki, işte bu sırada meşhur Zafer, son kanunların çıkmasın- dan evvelki yazılarının edasını taşı- yan, tehdit dolu bir başmakale neş- retti. Gazete, “"gezi"lere de taham- mül edemiyordu. Kanaatince "tahrik ve tahrip kampanyası"' devam edi- yordu. Haklarında çok ağır kelime- ler kullanılan bir takım polıtıkacılar kanunun "mucip sebeplerı ne riayet- sizlik ediyorlardı. "Mucip sebeplere riayetsizlik".. Meşhur Zafer, — galiba yeni bir suç keşfetmıştı' Gazete va- ziyeti de "teşrih" ediyordu: Meş hükümete ve bunun vazettiği ka - nunlara karşı düpedüz ve sistemli ve fiili bir itaatsizlik - kampanyası! "Binaenaleyh, eğer bu kapıyı son hü- ümler kâfi — miktarda kapamamış ise, icap eden munzam tedbirler bir an evvel alınmalıdır". Zafer, işte bu- nu istiyordu. Yazıda, bir de havadis vardı. U- mumi efkâr bunu ilk defa iktidar organının ağzından duyuyordu. er, memleketin ziyadesile nazik dış meseleler karşısında — bulunduğunu Yasak.. Yasak.. yazıyordu. Neydi bunlar? Niçin Za- ferin muharririnden gayrılar, — vazi- yetten haberdar edilmiyordu Munzam tedbirler!. Görülüyor_du ki eskileri tatmin etmemişti. AKİS, bunu daha kanunlar çıkmadan haber vermişti. Munzam min etmeyecekti; Z tuğu yol yanlıştı. İşte, tatbikatı bi- linen drakonyen Toplantı kanunu. Basın kanunu bile bazı yüreklerin istediği huzuru —getirememişti. Ge- tirmeyecekti de.. Dert dışarda olsay- dı, çaresi kanunlarla bulunabilirdi. ma dert, o yüreklerin içindeydi. A- normal olan hadiseler değil, onların tefsiriydi. Böyle olunca, bütün dün- yanın üzerinde ittifak ettıgı demok— ratik kaideler Zafer'e "meşru hükü- mete karşı riayetsizlik" geliyordu, İ- daresizliğin sıkıntılarına — dışardan mesul aramak İlüzumsuzdu. Hürri- yetler kısıldıkça, huzursuzluk arta- caktı. Takıp edilmesi gereken yol, tam aksi . Müsamaha yolu, yü- rek genışlıgı yolu, feragat yolu, De- mokr., v Evet, munzam tedbirlerden bah- sedildiği sırada yok muydu Demok- rat Partide kapalı kapılar arkasında her gün konuşulan, bizzat kendileri- nin üzerinde ittifak ettikleri bu gö- rüşü alenen savunacak, ikaz edecek, vazifesini gerekli medeni cesaretle yapacak biri? Başka politikaların şampiyonları oldukları bilinenler ne- redeydiler, halâ neyi bekliyorlardı? Armudun ağızlarına düşmesini mi? ma bu arada, hakikaten yazık ol- muyor muydu C. H. P. Gözle görmeden...' Bu haftanın başında bir gün, ga- zetelerini ellerine alanlar bir se- 9