YURTTA OLUP BİTENLER yordu ki aynı İsmet Pasa, Muhalefet liderliği zamanında Meclis kürsüsün- de şoyle demişti: — Bütün Cumhuriyet — devrinin hesabinin benden sorulmak istendiği anlaşılıyor. Başbakanlar ölmüş, baş- bakanlar değişmiş, bakanlar çekil- miş.. Şimdi, üstelik bazıları aranızda bulunan bunların hareketlerının mu- hatabı ben oluyorum Allahtan ki İsmet İnönü ilâve et- mişti SE Hepsını kabul ediyorum. Ve- remeyecegım o devre ait tek hesap yoktu Bu, boşuna bir meydan okuma de- ğildi. Bahis mevzuu devirde vatanse- verliğin, memleket sevgisinin yürek- lere hâkim olduğuna inanmanın ver- diği kuvvetin deliliydi. İsmet İnönü biliyordu ki vatanı kurtarıp onu 1950 de Demokrat Parti iktidarına teslim ettikleri günkü haline getirenler, ba- zı politikacıların iddialarının aksine kanlı katiller değillerdi. Hukuki vasiyet ttihadçıların İstiklââ Mahkemele- rinin kararlarım tekrar münakaşa mevzuu yapmak istemeleri, hukuk- çuların — konuşmasına vesile verdi. “Adli hata" bahanesiyle, idam edil- miş olanların — vaziyetinin yeniden görüşülmesine, iadei muhakeme ka- rarı alınmasına bugünkü mevzuatı- mız muvacehesinde imkân yoktu. A- ma, aslına bakılırsa hukukçular Ö- zalp hadisesi vesilesiyle İsmet İnönü hakkında tahkikat açılmasına da ce- vaz olmadığını bildirmişlerdi. Ordu kumandanının emrile öldürülen 33 şahıs o kumandanın ve eski Cum- hurbaşkanının şahsi düşmanları de- ğildi ki vazifeyle — alâkalı olmayan Selâmi Dinçer Hukuk diploması bır cinayet bahis mevzuu olsun. Ya- mandan ve Cumhurbaşkanı o- turmuş, şu 33 adamı öldürelim de paralarına konalım, diye düşünmüş- ler.. Bunu hangi akıl alabilirdi? Böy- le olmayınca, Cumhurbaşkanı nasıl mesul edilebilirdi? Nitekim Meclis tahkikatı kararında da "mesullerin tesbiti" deniliyordu ve eski Cumhur- başkanından bahis yoktu. Halbuki Zafer Gazetesi "Vanın Özalp kaza- sında 33 Vatandaşın sualsiz, muhake- mesiz, SOorgusuz urşuna dizilmesi ile alâkalı olarak devrin Milli Müda- faa Vekili Ali Rıza Artunkal, Dahi- liye Vekili Hilmi Uran ve Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi Kâzını Or- bay ile eski Reisicumhur İsmet İnö- nü hakkında Meclis tahkikatından bahsediyordu. Bu — isimleri, nereden çıkarıyordur’ Bir defa devrin "Er- ânı Harbiyei Umumıye Reisi" Kâ- zım Orbay değil, Mareşal Fevzi Çakmaktı. Sonra, eski' Cumhurbaş- kanı hakkında — Anayasanın — sarih hükmüne rağmen nasıl —muameleye girişilebilirdi? Bu bakımdan, eski İt- Bir Vur... D . nin muhalefet devresı şöhretlerinden Zeki Erata- man Tekirdağda basına çatmış, onu bir takım sahte kahra- manlar yaratmakla suçlandır- nup. Ah, sayın milletvekili, zatıâ- liniz kimin evini soruyorsunuz? O, yarattığımız sahte kahra- manlar nasıl yüreğimizi yakı- yor bir bilseniz. Bir bilseniz, bundan dolayı ne kadar üzgü- nüz, ne kadar mahcubuz, nasıl pişmanız. Bir daha mı ? Tövbeler töv- besi!.. tihadçılar taleplerinin kabul edileceği hususunda bu haftanın başında hay- li ümidliydiler. Madem ki hadise tek parti devrinde cereyan etmişti ve Za- fer bu kadar heyecanlı görünüyordu, demek ki bir şans daima mevcuttu. Eski İttihadçılar, umumt? efkârı he- saba katmıyorlardı. Vatanda akisler erçi Zafer gazetesi "karar bütün vatan sathında — memnunluk ve tasviple karşılanmıştır" si bir itinayla ilâve ediyo rdu: hassa şark vilayetlerinde". İşin doğ- rusuna bakılırsa, teşhis yuzde yüz yanlış değildi. Gerçi karar ne vatan sathında ve ne de "bilhassa — şark vilâyetlerinde — memnunlukla karşı- lanmıştı. Ama sevinenlerin, şark lâyetlerindeki bir muayyen — zümre oldugu son derece doğruydu. Bu re, uzun vadeli kan davasının Ankaradaki bir gazete tarafından müsait karşılanması karşısında pek memnun olmuştu. — Baksanıza, seri halindeki katliamlardan bile bahse- Rauf Orbay | Emsal dilmiyor muydu? Bu çevreler, Di- yarbakır Milletvekili Mustafa Ekinci iktidar saflarındayken bile bu kada- rım doğrusu ümid edememişlerdi. Fakat bu çevrelerin dışındaki bü- yük kütle, notunu vermişti. Bilhassa eski Ittıhadçılar Atatürke suikast suçundan asılmış olanların aileleri tarafından yükselen "Adalet isteriz" seslerinin Zafer'in neşriyatım takip etmesi gözleri açtı. Bir defa meyda- na çıkıyordu ki Cumhuriyeti, inkı- lâpları ve onların yaratıcılarım a- zimle müdafaa edecek, topyekün bir devrin göz e göre ve bir eski polıtıkacı tarafından kirletilme- sine müsaade etmeyecek bir nesil çoktan memlekette vaziyete hakim olmuştu. Bu eski İttihadçıların "iadei muhakeme" taleplerinin, malüm şark çevrelerinin intikam ihtimali karşı- sındaki sevinçlerinin — sebepleri hiç kimsenin gözünden — kaçmayacaktı. Ama bunların muvaffakiyet ihtima- li pek azdı. Hatta bir takım "benden sonra tufan"cıların — mevcudiyetine rağmen... Hele Şark - Garp ikiliğini ortaya atma teşebbüsleri muha ki ne şarkta, ne garpta akis uyandı- rabilecekti. Şarkın reyleri de, garbın reyleri de böyle alınamazdı En sakin adam u haftanın içinde, işte politika ku- lislerinde ve 1 efkârın ö- nünde bunlar cereyan ederken en sa- kin adam İsmet İnönüydü. C.H.P. Genel Başkanı dinlenmeye fasıla ver- miş ve Ankaraya gelmişti. Gelişi Büyük Meclisin çalışmaları ve kendi partisi Meclisinin toplantısıyla alâka- lıydı. Akşam üzerleri Çankaya civa- rından geçenler onu evinin bahçesin- de, kapısının önüne sandalyasını at- mış, İngilizce ve Almanca gazeteleri- ni okur görüyorlardı. Bunlar sayfa- AKİS, 1 EYLÜL 1956