YURTTA OLUP BİTENLER yahat programı ile karşılaştılar. Se- yahat programları yaz aylarında faz- p lalaşmıştı. gecelerinden, Madridin kadınlarından, İtalyanın şaraplarında ve —Akdenizin mehta- ından — reklâmlarda — bahsediliyor ve bütün urizm kurumları va- tandaşları 99 J1irayla bu nimet lerden faydalanmaya çağırıyorlar- Bu seferki program — değişik- başka bir kurum tarafından açıklanıyordu C.H.P. Gerçi bugünkü durumu ıtıbarıle eski parti, bir tu- rizm kurumundan büyük fayda sağ- lıyor degıldı ama, reklamını tazele- meye luzıım gormuş olması bile kâr- dı. Düşününüz, kendisini iktidara en yakın parti farzeden siyasi teşekkül ne haldeydi! Bu bir reklâm tazelemesıydı, zira bazı gazetelerde yeni bir şeymiş gibi ilân edilen program bundan aylarca evvel bir defa daha basına aksettiril- mişti. Gene böyle bir Parti Meclisi top- lantısı sonuydu. Haberde muhtelit şahsiyetlerden müteşekkil heyetler— den bahis açılıyor ve bunların ziya- ret edeceklerı bölgeler bildiriliyordu. Tam iki o bölgeler halkı C.H.P. ekıplerını beklemişti. Fakat ne gelen olmuştu, ne de giden İhtimal ki havalar sıcaktı ve çocuk felci tehli- kesine rağmen Ada sahilleri Anado- ludan daha cazipti. Seyahate çıkan. Kasım Gülekten ibaret kalmıştı. O da kafilesinin tertibini değiştirmek zorunda bırakılmıştı. Şimdi, havadis tazeleniyordu. Fakat seyahatlerin ne zaman başlayacağı — hususunda bir sarahat yoktu. İhtimal, hava serin- leyince.. Ee, yazın de seçmen ayağı- na gıdılmezdı ya.. C.H.P. nin tek a- vantajı ve güveni, bu eski âdetini yenı ıktıdara da aşılamış olmasından ibar Geçen haftanın sonunda toplanan Parti Meclisi, gazetelere aksettiğin- den daha gıırultulu geçmişti. Herkes sert tenkidlerde bulunmuştu. İğne değil, çuvaldız bizzat C.H.P. ye batı- rılmıştı.. Basıma samimi ikazları doğruydu. Parti hakikaten faaliyet göstermiyordu. Bütün iş bir kişinin üzerine yıkılmıştı. Bilhassa, seçmene gitmek zarureti ortadaydı. Hakikaten C.H.P. hâlâ eski siste- min kurbanıydı. Millet D.P. den u- zaklaşmıştı. Ama kime yaklaşacağı- nı bilmiyordu. D.P. nin —muhalefet yıllarında, basta lider Celâl Bayar, tanınmış şahsiyetler Türkiyeyi ade- ta köy köy dolaşmışlar, seçmene em- niyet telkin etmişlerdi. Onlar anla- mışlardı ki bu memlekette vatanda- şın gözü ile görmesi J1âzımdır. Bu, emniyet verebilmek için tek şarttır. İsmet İnönünün çalışma - şekil ise, bu değildi. Uzun yıllar devlet adam- lığı vazifesi görmüş olması kendisin- e Demokratik rejimlerde handikap teşkil eden âdetler doğurmuştu. Bun- lar birer zaaftı: fakat bir çaresı bu- lunduğu ihtimali de azdı. Kasım Gü- lek dolaşıyordu ve bazı tabakalar Ü- zerinde çok müsbet tesir yapıyordu. 10 Ama onun deniz banyolu gezintileri milletin heyeti umumiyesini tatmin etmekten uzaktı. — Vazifesini yaptı- ğından zerrece şüphe yoktu. Bahis mevzuu zümrelerin rey bakımından ehemmiyeti de aşikârdı. Ama C.H.P. milletin başka ve ihmali caiz olma- yan sınıflarına başka ağızlardan hi- tap etmek mecburiyetindeydi. İşte, ikinci defa yayınlanan program bu- nun neticesiydı. C.M.P. Işbırlıgıne yanaşmıyor £F YAZISIZ Fakat tahakkuku itibarile büyük bir ümide kapılmak — doğru değildi. Zira heyetlere dahil öyle isimler var- dı ki müşarünileyhleri — yerlerinden kıpırdatmak için Fatih — Ordusunun mancınıkları kâfi gelmezdi. Bunlar kalkacaklar, Anad(_)luya çıkacaklar, konuşacaklardı İnsan — rüyasında gorse inanamazdı. Ancak programın bir iyi tarafı vardı: Eski milletvekil- leri eski seçim bölgelerine gitmiyor- lardı. Böylece seçmen karşısında alıştığı ve kendilerine rey vermemeyi itiyat hâline getirdiği "malüm şah- siyeflerden kurtuluyordu. Seçim za- manında C.H.P. adayları — arasında mekân tebeddülünün bol olmasını beklemek lâzımdı. Eğer genç parti- liler gerekli enerjiyi gösterebilirlerse şahıs tebeddülünün de gerçekleşmesi şarttı. Kuvvet böyle sağlanabilirdi. Şimdi, seyahatlerin gerçekleşmesini beklemek gerekiyordu. İyi alâmetler u sırada Ankarada Rüzgârlı so- kaktaki Ulus gazetesinde başka bir müsbet teşebbüs cereyan ediyor- du. Kasım Gülek gazete mensupları- nı toplantıya çağırmıştı. Ulus, ten- id olunuyordu. Hem gelişi güzel tenkid olunmuyordu. Madde zikredi- lerek delil gösterilerek» vaka sayılarak Gazetenin sahibi ve enel Sekreterı tedbirler alınmasını istedi. C.H.P. isbat etmeliydi ki hem gaze- te ıdare edebilir, hem de memleket! Bunun çaresi, ışe gazeteden başla- maktı. Eksikler sayılıp döküldü, dertler deşildi. Bu sırada, Kasım Gülek için istikbal bakımından iyi not teşkil eden bir hadise oldu. Gazete mensuplarından — bazıları, dertleri ele alacak n kendilerine göre i sebep"leri üzerinde durmayı daha kolay buldu- lar. Maksad Kasım Güleği vurmak- tı, hedef oydu! Tenkidler onun düş- manları tarafından tahrik ediliyordu! Gazetenın başındakiler, kim oluyor- lardı M bu neşir organını Kasım Guleğın elınden almaktı! Za- ten kaç gün evvel de Zafer, aynı me alde neşriyat yapmıştı. Genel Sekre- terin kellesi isteniliyordu. Kasım Gülek bunları dinledi, sonra enerjik bir edayda maksad aranma- dığını, meselenin tenkidlerin - doğru olup olmadığının — araştırılmasından ibaret bulunduğunu söyledi. İleri sü- rülenlerin hepsi doğruydu. Bunlar- an ders almak lâzımdı. Kızmak de- ğil.. Hatta tenkidlerin iyi veya fena niyetle yapılması dahi mühim ola- mazdı. Fena niyetli tenkıdlerden fay- dalanılması, ancak kâr sağlardı. U- lus'un — aksaklıkları - giderilmeliydi. Fikir yazıları gazeteye girmeli, mü- cadelede daha cesur davranılmalıydı. Polemikler sütunlarda gene görün- meliydi. Nitekim bunun neticesi 0- larak Özalp hadisesinde Ulus taar- ruza geçti. Başlıklar ve tertibe dik- kat edilecekti. Şikâyet mevzuları ön- lenecekti. Genel Sekreter tenkıdler karşısın- da üzülmüştü. bunların haklı olduğunu gordukten sonra hislerine -veya şarkkâri telkinlere - kapılıp kızmak, sadece rakibin işine yarar, onun ekmegıne yağ sürerdi. Evet bu, İiyi bir ihtimaldi. Ulus düzelecek miy- di? O, başka meseleydi. Ama Kasım Gülek, ilerisi için müsbet bir not a- lıyordıı Başka ve daha mühim mev- zularda da aynı olgunlugu gösterebi- lirse, henüz itimat veremediği ve an- cak mehareti ile medeni cesareti sa- yesinde sempatisini topladığı kütle- lerin de emniyetini kısa zamanda ka- zanabilirdi. AKİS, 1 EYLÜL 1956