ettikleri için samanın başbakanı - tabii İsmet İnönü - tarafından kat- lettirildiklerini bildirirler ve asıl şe- hidin Kubilây değil, ona cezasını ve- renlerin olduklarını söyleyebilirler- di. Şarktaki katlıamlara, Şeyh Sal- din torunları mu derlerini de dahil edebılırlerdı Der- sim harekâtının tekrar ortaya geti- rilmesine yanaşılacağı pek muhte- mel değildi, zira "barbarca ve hun- harca katliam" etiketinin yapıştırıl- masına vesile teşkil edecek pek çok askeri harekâtın bulunduğu o hadi- seler sırasında İsmet Inonu mesuli- yet mevkiinden ayrılmıştı. Maamafih Dersim isyanının İsmet Paşa kabi- neleri - da a doğrusu İsmet Paşa kabinelerinin bazı arı müstesna tutularak - tarafından Şarkta tatbık edilen zalim siyasetin bir neticesi bu- lunduğu ileri sürülebilirdi Böylece iş, esir edilen Yunan ku- mandanı Trikopisin karısının adalet istemesine ve hatta padişaha karşı isyan eden İsmet Paşanın bu suçun- dan dolayı cezalandırılmasını talebe kadar gidebilirdi. Öyle ya canım, Devlet başkanına karşı ayaklanma- yı kanunlar men etmiyor muydu? Fanteziyi böylece uzatmak kabil- di. Fakat hadise, müsaade ettiği la— i etrafında yapılan yersiz polıt acı- işte bu neticeyi vermişti. Şaşlayarı polemik I zmir suikastı — mevzuunda derhal bir polemik başladı. Eski İttihadcı- lar, teklifin lehinde vaziyet aldılar. Kendisine bir adil hatânın bulundu- gu kanaatinde olup olmadığı — soru- an Hüseyin Cahit Yalçın, bu sualin Kılıç Aliye — tevcihini stiklââ Mahkemesinin hakimi olan Kılıç Ali ise, şövalyelik — göstererek kararlarının hesabını vermeye hazır olduğunu bildirdi. Pek âlâ, idam hükmü verme emrini devrin başba- kanından - İsmet Paşadan - aldığını ileri sürebilir ve bazılarının hoşuna da gidebilirdi. Böyle bir şey yapma- dı. İhtimal ki açılan yolun nereye varabileceğini görmüştü ve bazı kimselere karşı duymakta devam et- tiği bağlılık ona başkalarına — karşı hınçlarını unutturmuştu. Polemiğin süreceği — anlaşılıyordu. Mevzuun genişlemesini de . beklemek lâzımdı. Başka "mazlum"ların çıka- cağından zerrece şüphe yoktu. Hep- si, adalet isteyeceklerdi. "Siyasi ada- let"in kapısının günlük politika gay- retleriyle ve başka çareleri kalma- mış olduğunu görenlerin teşvikleriyle açılması, bilhassa Zafer gibi — husu- siyeti olan bir gazetenin "tek parti devrinde şark — vilâyetlerimizde seri halinde yapılan katliamlar" dan bah- setmesi elbette ki bu neticeyi vere- cek ve son 35 senelik tarihimizin üzerine gölgelerin düşürülmeye çalı- şılmasına yol açacaktı. Şimdi, bütün Oo devrenin ' mesuliyetlerinin hesabı, bugünkü Muhalefet Lideri İsmet Pa- şadan sorulacaktı. Ancak unutulu- AKİS, 1 EYLÜL 1956 Kapaktaki "Şarklı"” Mustafa eçenlerde bir gün, — Meclis kürsüsünden inen uzunca boy- lu, ince yüzlü, hususi hayatında sevimli ve hoş sohbet biri sözleri- ni "bu, Şarkın büyük derdidir" diye bağladı. Adamın adı ,Mustafa Ekinci idi ve Hür. P. nin Diyar- milletvekilleri arasmdayuı İktidar sıralarından kendisine lâf attılar: "Şark ne demek? Şark, garp. var mı" diye. Mustafa E- kinci sözlerini bütün memleketin derdi" şeklinde düzeltti. Ama bir kaç gün sonra bizzat Zafer, o gün alman kararın "bilhassa Şark vi- lâyetlerinde" memnunluk uyan- dırdığını yazmaktan çekinmiyor- du Neydi bu "Şarkın ıstırabı"?. Yolsuzluk mu, mektensizlik mi, fena hayat şartları mı? Hayır! Cumhuriyet devrinde yapılan bir takım hareketlerin intikamının â- lnmamış olması.. İşte, o "Şark" ın sesi olarak Meclise girmiş bu- lunan Mustafa Ekinci böylece, haftanla en mühim — hâdisesinin tabif temsilcisi durumunu alıyor-! du. Mustafa Ekinci, bir nevi sembol haline gelmişti Ve istediği yolu bir takım şahsi hedef güden politikacılar sayesinde açtırmaya muvaffak olmuştu. Hayret Uyan- dıran Diyarbakır — milletvekilinin bu hareketi değildi. Hayret uyan- dıran, ona altı sene sonra ,uyul- masıydı. Zira Mustafa Ekinci, daha işin başında aynı ruh haleti içindeydi. 1904'de Diyarbakırda doğmuş- tu. Ailesi muhitin yerlılerındendı C.H.P. iktidarının, Şarktak tabirile- mezalimine bir ötekine şahid olmuştu. Orta okul mezunuydu, ama tahsiline hususi olarak devam etmişti. Ağzı laf yapıyordu. Akıllı ve zekiydi. Bu bakımdan, daha o iktidar devrin- de şikâyetçiler gelip gelip ona bulurlar, — dertlerini — söylerlerdi. Umumi müfettişlerden bir — kıs- mının halka çektirdiklerini tecrü- beyle öğrenmişti, Diyarbakır, bir çok harekâtın merkezi olmuştu. Zulüm gördüklerini iddia edenler arasında yakınları, hısımları çok- tu. Çıftçılık yapıyor, ticaretle uğ- raşıy ordu. taraftarlığı da C.H.P.nin yaptıklarının bir g intikamını — alabilmek emelınden doğuyordu. D.P. muhalefet yılla- rında "Şarklı"Iarı kendi tarafına çekebilmek için bu C.H.P. — düş- manlığından büyük faydalar sağ- lıyor, vaadlerde bulunuyordu. Jan- darma mezalimi kalkacaktı, va- dırılacağı bile söyleniyordu. Mus- YURTTA OLUP Ekinci tafa Ekincinin bunlara kulak vermemesi imkânsızdı. Onun ka- naatınce Mış, rı kutle halınde katletmıştı de bir vehimden dolayı P. Mustafa Ekinciden ve o- nun bu hislerinden çok istifade et- ti, 1950 seçimlerinde Ekinci Di- yarbakır milletvekili olarak Mecli- . Kısa bir zaman sonra da bazı “"katliam" hadiselerini bir takrirle aksettirdi. Dersim — isya- nının arefesindeki Karaköprü va- kası bunların başında geliyordu. Fakat o sıralarda D,P, eski def- terleri karıştırmak, onlardan me- det ummak ihtiyacında görünmü- yordu. Bu yüzden Şarklıların ha- misi, zulüm görenlerin avukatı vaziyetinde kendisini ören Di- arbakır — milletvekili — dâvasının muvaffakiyet ihtimalinden bir an ümidini keser gibi oldu. D.P. top- yekün bir iktidarı itham eden, o- nun — muayyen şartlar altındaki icraatını başka şartlar altında in- celemek isteyen — zihniyetini red- detmiş vaziyetteydi. Zaten yeni iktidar da eski ikti- darın hassas bulunduğu mevzu- larda titiz davranıyordu Bazı to- humların hâlâ mevcudiyeti — şüp- i. Dikkatli . olmak, hiç ol- mazsa teşvikte bulunmamak lâ- zımdı. Fakat iş o hale getirildi ki aynı Mustafa Ekinci bu sefer D.P. iktidarının kendisini ve ta- raftarlarını tarassud altında bu- lundurduğundan şikâyete haşladı. Hü areketi sırasında o safa Bunun sebebı hesaplaş- ma arsalarım — tatm olmaktan . D.P. Vaadlermı tahakkuk ettirememişti. Mustafa — Ekinci, zihnindeki fikri sabit hariç, De- mokrasi ve Hürriyet lüzumuna samimi şekilde inanıyordu. Ne var ki muhiti ve ailesi, onu otuz yıllık eskı ıktıdara karşı adeta ir kan dâva tmeye ıtıyordu Şarklıların 1st1rab1 dediği buy- du. Halbuki birçok şey çok a nutulmuştu ve ıstırap Şarklıların değil Mustafa Ekincinin de dahil olduğu bir kaç ailenin hıncıydı. Şimdi, değişen şartlar — altında Mustafa Ekincinin fideleri yeşer- mek istidadını — gösteriyordu. A- ma yeşeremeyecekti. Bilinmeyen, Mustafa Ekincinin kendi arzula- rının siyasi hesaplaşmalarda âlet olarak kullanılmasını tasvip edip etmediğiydi. Yoksa, o pahaya da- hi otuz yıllık iktidardan intika- n alınmasına razı mıydı? Ata- türkle başlayıp İnönüyle biten ik- tidardan BİTENLER