T I YA T R O Devlet Tiyatrîsunun istasybîıdaki afîgir Göz alıyor Devlet Tiyatrosu Define peşinde G,enel Müdür Muhsin Ertuğrul'un son günlerde sık sık Küçük Ti- yatronun bodrum katına inmesi ve uzun zaman oradan ayrılmaması hay- ret uyandırıyordu. Genel müdür aca- ba bir define mi bulmuştu? Doğrusu hadisenin üstüne çekilen mahremi- yet perdesi her türlü tahmine yol a- çacak gibiydi. Fakat tecessüs her şeyi aldınlattı: Devlet Tiyatrosu ö- nümüzdeki mevsimde yeni bir sahne daha kurmayı kararlaştırmıştı ve bu sahne Küçük Tiyatronun bodrum ka- tında açılacak ve —"Oda Tiyatrosu" adını taşıyacaktı. 1 müdürün bazı amatör top- geçen mevsim rişilen — tecrübelerden anlaşılıyordu. Muhsin karalıl bir * akşam da "Musahipzade"ye, "Selahattin Batu" ya veya "Turgut Özakman'"a otura bilecekti. müelliflerin 67. yi bulmazsa - ki b ü Shakespear'lar, Moliere'ler ve Schiller'ler yardıma hazır olacaklar- dı. "Oda Tiyatrosu"nda ilk «seri sah- neye koymanın tarihi şerefi de Cü- neyt Gökçer'den esirgenmemişti. E- AKİS, I1 EYLÜL 1956 serin adı şu satırların yazıldığı sıra- lara kadar son derece gizli tutul- ştu Fakat AKİS istihbaratı, bu eserin “Bir Yastıkta" isimli tek per- delik bir piyes olduğunu — öğrenmek fırsatını buldu. Pıyesın eşhası iki ki- şiden — ibarett "Bir — Yastıkta"yı, "Candida" ve "The Glass Menagerie" takip edecekti. Bunlardan Tennees- see Williams'ın "The Glass Menage- rie"sine Genel Müdür çok ehemmiyet verıyordu Hatta bir aralık bu eseri "Küçük Sahne"de bizzat — sahneye koymayı arzu etmiş ve eseri tercüme etmesini Leyla Erduran'dan istemiş- ti. Fakat o saman nedense tahakkuk etmeyen bu arzusunu Genel Müdür "Oda Tiyatrosu" hamlesiyle gerçek- leştirecekti. Fakat zihinlere tâkılan bir sual vardı: 18-20 yaşlarında saf bir genç kız olan Laura'yı hangi o- tuzunu aşkın artist oynayacaktı? Repertuar Tatillerinı İstanbulda geçirip An- karaya dönenleri garda karşıla-; yanların başında şuphe yok ki let Tıyatrosunun portakal rengmde— ki, göz alıcı afişi geliyordu. İnsa daha ilk bakışta, Devlet Operasmın i i Bohe- yeni mevsimde perdesini h me" le açacağını görüyor, Mimi'nin hazin aryasının, melodilerini — hatır* lamaya çalışırken yanı başında "Fin* s ya Rockfeller fonundan faydalana- rak bir yıl kadar Amerikada sahne stajı yapan ve yurda yeni dönen Yıl- dız an'a verilmişti. Bir sene en modern eserlerle haşır neşir olduktan sonra, gel de inten" oyn Doğru- su Yıldız ın 1şı çok güçtü. Fakat va- ile a Yıldız. Akçan rolü— Komşuları zaman zaman Akçanların evinden "Otur, gel otur benimle yanyana hususa acıkmış hayvana Melville kendini bilenler a toktur.. Açlıktan ölenler Zaten yaşamış sayılmaz" gibi sesler işitiyorlardı. Komşuları Yıldız'ın bir sahne sanatkârı — oldu- ğunu bilmeseydiler, onun aklından şüphelenmeleri isten bile değildi. * Bu kısım yayının orjinalinden kaynaklı hata nedeniyle indekslenememiştir