YURTTA OLUP BİTENLER Hükümet Daha çok güçlüğe doğru S u satırlar yazıldıgı ve herkes hak- h olarak rejim meselelerinin üze- rıne eğildiği sırada Ankarada bir ba- kanlığın duvarları tahta kaplama, koltukları maroken, yerı parke, ufak fakat şık bir odası günün yarısında boş beklıyordu Bakanlıklarda bir o- danın boş kalması fiyle mühimsene- cek hadiselerden değildir. Ne var Ki bahis mevzuu odada bir de büyük masa vardı; memleketin içinde bu- lunduğu vaziyet ise bu masa nın ba- sında bir adamın sadece günün yarı- sında değil, hattâ geceli gıınduzlu ça- lışmasını gerektiriyordu. Oda, Eko- nomi ve Ticaret Bakanlığının makam odasıydı. Ekonomi ve Ticaret Bakan- lğı bir müddet eski bakanın istifa ettiği açıklanmadığından tamamiyle dan tehlikeyi haber Memleketi, içinde bulunduğu iktisadi çıkmazdan kurtarmak için bir takım tedbirlerin alınmasına zaruret vardı. Oyle bir noktaya gelmiştik ki her şeyin yeni baştan düzenlenmesi la- zımdı. Başbakan, bahsettiği tedbir- lerden neyi kasdettiğini de bir bir i- zah ediyordu. Bu tedbirler bir yan- dan iktisad âlimlerinin, bir yandan Amerikalı mütehassısların, bir yan- dan da muhalefetin senelerden beri ısrarla tavsiye ettikleri tedbirlerdi. Radyolarda ilân edilen kararların herkes tarafından müttefikan tasvip edilmesinin, iyimser kimselerin ümi- de kapılmasının sebebi buydu. Doğan ümidin bir başka sebebi de kabinenin kilit mevkileri olan Maliye ile Eko- nomi ve Ticaret Bakanlıklarında ye- ni politikanın şampiyonu diye bili- nen ve beğenmedikleri havayı çalmı- yacak kadar karakter sahibi sanılan Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Boş beşik boş kalmıştı, iki haftaya yakın bir zamandan beri ise bir bakan vekili e Tekel Bakam Hadi Hüs- men - kendı bakanlığının işlerinden baş aldığı zamanlar oraya gelip kâ- ğıtlar imzalıyordu. İktisadi bakım- dan gittikçe daha müşkül - hem de pek müşkül - bir istikbale doğru biz süratle kayarken, o odanın sahipsiz bırakılma sebebini anlamak fâniler için mümkün değildi. İçinde bulunduğumuz durumun vahameti eğer muhalefet sözcülerin- den veya muhalif basından menkul olsaydı belki omuz silkilebilirdi. Hat- tâ bu iddiayı sadece ilim adamlarının ileri sürmeleri halinde bile kitabilerin yanıldıkları soylenebılırdı Ama dan .sadece üç ay evvel, 29 Ocak 1956 ü bütün Türkiye radyoları bizzat Başbakan Adnan Menderesin ağzın- 4 iki şahsiyetin bulunmasıydı. Şu anda bunlardan biri hükümetten ayrılmış- a Amerikalı mütehassıs Ran- dallı karşılama beyanatı olduğu an- laşılan kararlar Randall'ın Türkiye- den ayrılışıyla suya düşmüş, alınma- sının şart bulunduğu bizzat Başba- kan tarafından ifade edilen tedbirler alınmamış, eski yolda devam edilmiş, 29 Ocakta tenkid edilen politika me- riyette kalmıştır. İşte bunların neti- cesidir ki iktisadi istikbalimiz üç ay evvelkine nisbetle dahi daha çok bu- lutla örtülmüş ve son derece süratle gidiş durdurulmadığı takdirde mem- leketin inanılmaz sıkıntılara duçar olacağı gun gıbı aşikâr hal almıştır. Sönen bir Geçen haftanın en mühim hadise- i Amerikan yardımının art- mıyacagı yolunda Ankaraya gelen veriyorlardı.. haberlerdi. Bir kredi temini ümidi de 29 Ocak vaadlerinin hasır altı edil- mesiyle ortadan kalkmıştı. Gerçi zor lu politikanın müridlerinden yükelçinin orada burada Randall' verilen teminatın kalkınmamızı bal- taladıgı safsatasını tekrarladığı bil liniyor ve aynı politikanın buradaki pıyonlarının da bu teminatın fiiiiya tâ intikal etmemesi için Maliyedeki Ekonomi ve Ticaret Bakanlığındaki iktisad ilminden anlayan elemanları Başbakanlık nezdinde kötüledikleri duyuluyordu. Ama Amerikalılar enf- lasyonun dipsiz kuyusuna bir kova su atmayı kati surette reddettikleri- ne göre cezbe halinden kurtulup il- min ışığına kavuşmak zaruret halı Amerikalıların yardım “şart şurt" koştukları zorlu politikacıların başarısızlıkları nı örtmek için kullandıkları bahane den ibaretti. Amerikada bir tek kim- se çıkıp da "Türkiyeye normalın üs- tünde yardım yapmaya eme- misti. Zorlu polıtıkacılar buna bir tek misal veremezler. Bir tek Ame rikalı da yardım mukabilinde siyasi veya ticari şart ileri sürmemıştı Bu nun da misali mevcut değildi. "Şart şurt" demlen sadece ve sadece ikti- sad ilminin zaruretleriydi. Bu zaru- retleri görmek içinse iktisad ilmin- den anlamak gerekiyordu. Üstelik bu haftanın ortasında A- merika Dışişleri Müsteşarı George- V. Ailen Birleşik Devletler Dış Mü nasebetler Komisyonu önünde Tür kiyeye yardım mevzuunda izahat ve- rirken Başbakanın 29 ocak konuş- masında ilân edilen Iktısadı Progra- mı iyilik alâmeti olarak zikretmiş ve u program tatbik edildiği takdirde yardımın yapılacağını bildirmiştir. İş- te şart! Bir şart ki üzerinde herkes mutabıktır. Onu ilân eden Başbakan- dan gayrı... İktisadi vaziyetimiz yeni tedbir- lerin alınmasını gerektiren bir nok- taya gelmiş midir, gelmemiş midir a Gelmemışse, bizzat Başbakan 29 ol cakta niçin aksim ilan etmiştir? Gel- misse bahis mevzuu tedbırler nedeni alınmamıştır Menderes IV. kabine- sine bilinen şartlar altında itimad re- yi veren D.P. Meclis Grubunun her şeyden evvel Başbakandan bunu sor- ması ve gerekirse Menderesi Mende- resin sözleriyle sigaya çekmesi ge- rekmektedir. Zira önümüzde açılan hakiki çukur inanılmaz ve tarif e- dilmez iktisadi müşkülât çukurudur, antidemokratik tedbirler ise o çuku- ru gözlerden gizlemek ıçın atılan kü- rek kürek topraktır. 29 ocaktan b yana yapılan tek şey Iktisadi Devleti Teşekkullerının Devlet şirket ve o- fişlerinin iç finansman — bakımından verebilecekleri azami açık miktarı- nın 386 milyon lira olarak tesbitinden ibarettir. Ama, evet ama — meşhur oprak Ofisi ihtimamla bu plafonun dışında bırakılarak... Halbuki Baî?akan neler ve neler yapılması gerektiğini bizzat ilân et- mişti AKİS, 28 NİSAN 1956