leniliyordu. Ayrıca C.H.P. ile C.M.P. de bu hususta fikirlerini derleyip top- lamakla meşguldüler. Adeta herkes anlamıştı ki eldeki kanunla milli 1- radenin tam olarak ve kolaylıkla te- cellisine imkân yoktur ve bir takı anormal kayıtlar mevcuttur. Bu fı- kir, eğer D. P. elini çabuk tutmaz da Seçim Kanununu süratle eski haline iade etmezse Muhalefet cephesi için bir temel teşkil edecek, çekirdek ola- caktır. Gerçi gerek Hurrıyet Parti- sinde, gerek C.H.P. de, gerekse P. de müşterek bir cephe karşısmda tereddütler ve şüpheler devam etmek- tedir ve böyle bir cephenin teşkili Ko- lay olmıyacaktır. Zira her üç taraf- ta da küçük hesaplar, kaale alınacak kadar kuvvetlidir. Ancak pek çok şey- de olduğu gibi, bunda da hakiki fak- tör iktidarın tutumu olacaktır. Eğer bizzat D. P. Seçim Kanununa ilişme- mek suretiyle perçin vazifesini görür- se, bu temelin üzerinde yükselecek ışbırlıgı 1958 seçimlerinde kanunun cevaz verdiği şekilde bir koalisyona kadar gidecektir. Zira Seçim Kanunu pek yakın bir istikbalde Muhalefetin “vatan sathı" ndaki bayrağı olacak- “ CHEP Kuvvet şurubuna ihtiyaç Bu haftanın başında Pazartesi gü- nü, Türkiye Büyük Millet Mecli- sini dolduran dinleyiciler bir kaç de- fa adeta yüreklerinin titrediğini his- settiler. Demokrat Partiyi tutan din- leyiciler için bu titreme endişeyle do- luydu, muhalefet taraftarları içinse akat her seferinde, endişe ve uımd boşa çıktı: C.H.P. sıraların- dan kürsüye gelen hatipler güzelim' mevzuları teker teker katlettiler. Sorulardan biri meşhur bedelsiz mal ithaline dair kararnamenin kayesiydi. Bilindiği gibi hukumet böyle bir kararname kabul etmiş, fa- kat kararname bütün ehemmiyetine rağmen tam 37 gün sonra Resmi Ga- zetede intişar etmiş, bu arada spekü- latörler faaliyete geçmiş, hükümet de kararını tatbike koymadan kaldır- Başbakan adına Hasan Polatkan ver- di. DOĞRUSU istenilirse, verilecek pek cevap yoktu. Nitekim Maliye Bakanı ancak söyle diyebildi: "” n nesri üzerine bunun bazı spekulatıf maksadlarla istismar edilmesi cihetine gidilmesi yolunda teşebbüslere geçildiği müşahede e- dilmiş olduğundan hükümetçe key- fiyet yeniden tezekkür edılmış ve bek- lenen faydanın matlup şekilde istih- al edilemiyeceği neticesine varıla- arın neşri ta- rıhınden itibaren iptali cihetine gidil- .H.P. li mılletvekılı kursuye çık- tığı zaman görüldü zuda en ufak bir hazırlık yapmamış, mesele üzerinde çalışıp kafa yormamıştır. Sanki suali bir tek gayeyle sormuş- tur; Celâl Bayarın, muhalefet lideri AKİS, 3 ARALIK 1955 iken söylediği bir sözü tekrarlamak için.. Nitekim Tolunay şöyle dedi: — Devlet başkam, muhalefet li- de rıyke üç ay sonrasını göremeyen bir teşekküle hükümet denilemilyece- ği deydi. Ya, on gün sonrasını göremeyenlere ne demeli? Bunun kuvvetli bir cevap oldu- ğunda zerrece şüphe yoktu. Ama b muhalefet hatibinin bunu islemesi ge- rekirdi. Halbuki C.H.P. li milletveki- linin iktisad bilgisinin de pek fazla olmadığı, konuşması sırasında mey- dana çıktı. Mesele son derece mühim bir memleket meselesiydi. Başka par- lamentolarda bu gibi hallerde hükü- metler derhal istifalarını verirlerdi. Hatibin bunu belirtmesi gerekiyordu. inde dokümanlar, istatistikler bu- lunmalıydı Kararnamenin piyasa ü- zerindeki tesirleri ne olmuştur? Bu- nu günü gününe rakamlarla. Mecli- sin gözleri önüne sermeliydi? Yoksa Nüvit Yetkin Karınca hikâyesi doların yedi buçuk liradan on liraya çıkışını kafadan söylemek hiç kimse- yi tatmin etmezdi. Ama bunlar uzun ve kesif bir çalışmaya ıhtıyaç göste- ı'ıy ordu. C.H.P. nin is gurubu sı- arında ise ekserıyet “hazır lâf" peşindeydi. Hattâ bu "hazır lâf" ı bi- le iyi kullananlar azdı. Nitekim Ma- liye Bakanı, ihtimal ki buna güvene- k kuı'suden gerine gerine: — Hatasını anlayıp hatasından donen hukumetı tenkid değil, takdir etmek İlâzımı Ben zannetmıştım ki Tolunay arkadaşım kararın kaldırıl masında hükümetin haklı bulundugu- nu tealim edecek" dedi. Sanki hatalı kararı veren Pata- gonya hükümetiydi. Sanki iktisadi işler yaz boz tahtasıydı. Sanki doğ- ruyu buluncaya kadar tecrübe yapı- lacaktı. C.H.P. li hatip bunları bile belırtmedı ve bir tekerleme ile kür- süden YURTTA OLUP BİTENLER Savarona hikâyesi Fakat iktidar, muhalefete fırsat meye kararlı — görünüyordu. Gundemdekı başka bir maddeye ge- çilip de Savarona hakkında izahat vermek üzere Fuad Köprülü kasıla kasıla kürsüye çıktığında yürekler deki titreme tekrarlandı. Kuvvetli bır muhalif hatip, Başbakan muavinini kürsüye çıktığına kolaylıkla pişman edebilirdi. Mevzu, iktidarın o derece aleyhineydi. D.P. nin muhalefet yıl- larında seneler senesi en acı tenkid- lere vesile teşkil eden bu yat, hem de Deniz Kuvvetlerine verilmiş bu- lunduğu halde mehtapta tertiplenen balık avı partilerine tahsis olunmuş, gayrı resmi ziyaret yapan bir ya- bancı hü dal altına verılerek Kaprilere, Nişlere gönderilmişti. Sa- varona mektep gemisiydi ama, sâde- ısmen umhuri; yetm tarihinde hıç bir S avaronanın şu son beş yıl ıçınde kullanıldıgı kadar çok ve üzumsuz işlerde — kullanılmamıştı. Başbakan adına Fuat Köprülü yatın, mektep gemisi vazifesi dışında asla kullanılmadığını beyan edip inı - nu kürsüde soru sahibi Ali Yenıaras (Kars C.H.P.) takip edince, herkes zannetti ki nefis bir konuşma yapıla- caktır. Hakikaten, böyle bir mevzuda neler söylenmezdi ki.. Evvelâ muha- lefet yıllarında Demokratların aynı kürsüden Savarona hakkında çektik- leri nutuklardan parçalar okunabilir- i. Sonra, mademki Fuad Köprülü tatminkâr cevap vermemişti, yatın son beş sene içinde yaptığı seyahat- ler teker teker ortaya çıkarılır, ge- minin böylece ne kadar mesafe kat- ettiği anlaşılırdı. Bunu, beş senelik gazete koleksiyonlarını karıştırmak- la bulmak pek al kabildi. Bunları sa- p sorulabılır — Hangi seyahat, mektep gemi- si seyahatidir? İstanbuldan Mudan- yaya gitmek mi? Çeşmede balık av- lamak mı? Boğazda tur atmak mı? Hangisi, lutfen söyler misiniz?". a çalışmaya, emek ver- meye lüzum gösteren bir isti. Halbu- .P. nin Meclis gurubu sıraları- nı işgal edenler uğraşmaktan, didin- mekten pek fazla hoşlanmıyorlardı Kürsüye çıkıp lâfa lâfla mukabele etmekten ileri gitmeyi duşunmuyor- lardı bile.. Meclis çalışması ise her şeyden evvel tetkik isterdi. âras beş sual soracak yerde bir Sa— varona meselesinde hazırlanabilsey- di çok daha fazla muvaffak olurdu. Hem unutulmamalı ki her suali mut- laka Fuad Koprulu cevaplandırmaz. antıki cevaplar ve— rebılecek olanlar da pek âlâ çıkabi- . Ona göre hazır bulunmak lazım- Hazırlık ise mevzuu kavrayıp, işlemekle olur.. Evet, o gün Allahtan ki konuşan Fuad Köprülüydü. Onun sözleri, hele hatip "sayın profesör bir vakitler karsılarında yan beline kadar eğil- diği kimseleri ne kadar da kolaylıkla tenkid ediyor.. Başbakanın Savaro- nada mehtap sefası yaptığını söyle- diği devirlerde ben mektep talebesiy- 9