YURTTA OLUP BİTENLER dim, o aynı partının mılletvekılıydı oO devnn mesulıye ini de neden yüklemek istiyor" deyınce knrsuy doğru hamle etmesi ve arkadaşları tarafından kolundan tutulması Mec— liste çok neşelı sahnelere vesile v di. Am: e de bir muhalefet hatıbı Savarona meselesını böyle getirme- melıydı Neler yapılmaz, neler söylen- mezdi ki Za on günden beri C.H.P. ha- tipleri Turkıye Büyük Millet Mecli- sinde nefis "sözlü soru mevzuları" nı birer birer katletmekle meşguldüler. Karıncanın meziyeti Bir tek milletvekili müstesna: Nü- vit Yetkin. Nitekim Malatya'nın bu C.H.P. li milletvekili her konuş- masında İktidar hatiplerini son dere- ce müşkül durumlara sokuyor ve ha- diselerin haksız taraflarını ustalıkla gözler önüne seriyordu. Nitekim Dış- işleri Bakanının istifasından sonra bu bakanlığa başbakanın vekâlet et- mesinin Anayasaya uygun olup ol- madığı yolundaki suali Fuad Köpı'ü- lü tarafından "evet, uygundur" mâ- nasında tek cnmleyle cevaplandırı- hnca, Nüvit Yetkinin meseleyi haki- katen iyi hazırlamış olduğu görüldü. Derhal vesikalarını ortaya çıkardı ve bahis mevzuu olan Anayasa maddesi- nin indi tefsire müsait olmadığını bir komisyon rapornyla ispat edıverdıgı kul gibi, maddeyi okuyarak lan kelimelerin de devamlı bir "hakan vekilliği" ne cevaz vermediğini be- lirtti. Sonra da son derece sakin bir tavırla meseleyı Meclise niçin getir- diğini izah etti — Başbakanın, dedi, bir bakana vekalet etmesini pratik bakımdan mahzurlu bulmamaktayız. Herkes bilmektedir ki bir çok bakanlığın ba- şında bakanlar bulunduğu halde on- ların vazife ve mesuliyetlerinin en büyük kısmını bizzat Başbakan 0- muzlarına almıştır. O kadar ki Ana- yasa müsait olsa Adnan Menderesin bütün bakanlıkları kendi —üzerinde topliıyarak Meclis karşısına çıkması muhtemeldir ve muhtemeldir ki guru- bunuz itimadını gene esirgemez. Me- seleyi huzurunuza getirmekten mak- sadım, Anayasaya aykırı tarafı be- lırtmek ve Anayasaya mugayir ha- reketlerin bir âdet haline gelmesini önlemektir." Koca salon, kahkahadan kırılı- yordu. Nüvit Yetkin bir defa daha muvaffak Olmuştu. Muvaffakiyetinin sebebi bir karınca dikkatiyle her mevzuda araştırma yap- ması, hazırlıklı bulunmasıydı Tehlike çanları C. H P gurubu bu noktayı anlaya- k mı? Zira Mecliste, muha- lefet vazifesini icra işinde bir kaç gü- ne kadar çek kuvvetli rakiplerle kar- şılaşacaktır. Hürriyet partisinin men- supları getirecekleri meseleleri şim- diden titizlikle hazırlamaktadırlar. Ustelık şahsen de her birinin, bilhas- sa tecrübe bakımından P. li mil- letvekıllerıne faıkıyetı ortadadır. C. 10 H. P. gurubu sözlü soruda kemiyetin değil, keyfiyetin mühim bulunduğunu anlamalıdır. Adalet Teminat ve vicdan Geçen haftanın sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunu gür bir ses âdeta inletiyordu. Konu- şan çok iri yarı, beyaz saçlı, konuşur- ken ağzının kenarları hafifçe köpük yapan bırıydı Vaktıyl jandarma subayıydı. Kürsüye ise Cumhuriyet ükümetinin Adalet Bakanı sıfatıy— le çıkmıştı. Adı Osman Şevki Çiçek* dağdı. “— Eğer, dedi, Adalet Bakanı sı- fatiyle bir basın toplantısı tertiple- yip de bunları söyleseydim, makamı- mın hususiyeti ve ehemmiyeti ile ka- bul telif görülemiyecek bir hareket- te bulunmuş olurdum. Ama Demok- rat Partinin Genel İdare Kurulu âza- sı sıfatiyle Halk Partisinin bütün dünyaya, yâr ve ağyara Türk Mille- tini Jurnal edercesine v.s., v.s... karşı- sında bu konuşmayı yapmamda hiç bir mahzur yoktu (Bütün- dınleyıcıler donup kaldı. Allah, Allah.. Konuşma konuşmaydı ve bu konuşmayı yaparken Osman Şevki Çiçekdağ Cumhuriyet Hükü- metinin Adalet Bakanıydı. Kasım Gü- lek'in tevkifinden sonra yaptığı be- yanat hakkında muhalefetin sualine, verilen bu cevap pek garip kaçtı. Ba- his mevzuu beyanatında Adalet Ba- kanı adalete ıntıkal etmiş olan bu hadise hakkında "o hareketin cezası budur" demişti. Acaba Osman Şevki Çiçekdağ böy- lece, Adalet Bakanlığı gibi bir ma- kamı işgal edenlerin aynı zamanda Genel İdare Kurulu âzası olmasında- ki mahzuru mu gözlerin önüne ser- mek istiyordu? aynı şekilde son derece tarafsız bir makam olan Türkiye Büyük Millet — Meclisinin başkanlığını işgal eden zat da Genel Idare Kuruluna mensup değil miydi? İhtimal ki haklin teminatı gibi ma- kam hususiyet ve ehemmiyeti de, o makamı işgal edenlerin vıcdanınday- di? Osman Şevki Çiçekdağ vicdanı emredince Cumhuriyet Hükümetinin Adalet Bakanı, vicdanı emredince D. P. Genel İdare Kurulu âzası oluyor- du. Bu, biraz nahif bir teminat de- ğil miydi? No. 2 Cumhuriyet Hükümetinin Adalet Bakanı veya D.P. Genel İdare Ku- rulu âzası o sırada Osman Şevki Ci- çekdağın vicdanının sesi ne diyordu, bizim meçhulümüzdür - Meclis kürsü- sünden bu nutku verirken Antalyada Halid Epezoğlu adında bir zat Ada- let Bakanlığını, Adalet Bakanını ve Devlet Radyosunu dâva ediyor! Halid Epezoğlu hakimdi. Bir davada verdiği karar muhitin demokratları- nın hoşuna gitmemişti ve başına işler açılmıştı. O da hâkimlikten ayrılmış ve avukattık ruhsatnamesi istemiş- ti. Bakanlık bu ruhsatı vermemişti. Epezoğlu Danıştaya başvurmuş ve Danıştay kendisini haklı bulmuştu. Elinde İlâm vardı. Ama Bakanlık a- vukatlık yapmasına gene izin verme- mişti. Osman Şevki Çiçekdağ Danış- tayın ilamını infaz etmemişti. Etmi- yordu. Evet, hâkimliğin de teminatı var- dı, Adalet Bakanlığının da.. Ama te- minat vicdanlarda olunca, işler işte böyle karısıyordu. No. 3 Gene aynı gün yurdun başka bir köşesinde, Tirede cereyan eden bir muhakemede mahkeme hâkiminin kendi kendisini reddettıgıne dair tez- ere okunuyordu. Hâkimin adı Safi Tolun idi. Baktığı dâvadaki sanığın adı ise Kasım Gülek! C.H.P. Genel Sekreteri, ecnebi petrol şirketlerine borcumuzun bulunduğunu söyliyerek Tirede petrol buhranına yol açmak- tan sanık olarak huzuruna geldiğin- de, Safi Tolun bu şirketlerden haki- katen borcumuzun bulunup bulunma- dığının sorulmasına karar vermişti. Ama dâvayı açan savcı bundan pek mnun olmamıştı ki ikinci celsede, ılk celsede alman kararın infaz olun- madığı görülmüştü. Bu sırada Ada- let Bakanlığına Tire savcısından hâ- kim hakkında şikâyetler yağıyordu. İddiaya göre hâkim, sanık tarafı ne talep ederse onu kabul edıyordu Hak- kında tahkikat açmak 1lâzı Doğrusu bu, garip bir vazıyettı. Kasım Gülek hakkındaki dâvayı a- çan, savcıydı Yani savcı, taraflardan Simdi, hâkimi şıkayet edi- ordu. Bakanlık, uzunca süren te- reddutlerden sonra Tireye mufettış gönderdi. O zaman Safi Tolun için bir tek şık kalıyordu: kendi kendisini reddetmek. Safi Tolun da onu yaptı. Her halde Bakanın vicdanındaki teminat ile hâkimin vicdanındaki te- minat bu sefer aksi istikametlerde işlemiş ve tabii büyük balık küçük balığı yemişti. Bir hafta içinde üç hâdise... Hiç olmazsa bunlar, teminat denilen nes- nenin gızlendıgı vicdanın derinlikle- rinden alınıp gün ışığına çıkarılması ve kanun metinlerine konulması lü- zumunu alâkalılara ispat mu? halde mılletvekıllerı, hâkim teminatını D.P. nin 1950 den evvelki vaadlerine uygun bir formül içinde gerçekleştirmeyi niçin düşünmüyor- lar? Muhalefetin eline mutlaka bu kadar kuvvetli bir silâh vermek için mi? Hem hâkim teminatını, hem de Adalet Bakanı teminatını! İşte, na- musluluğundan hiç kimsenin zerrece şüphelenmediği ve o yandan hakkın- da en ufak dedikodu duyulmamış bir Adalet Bakanı: Osman Şevki Çiçek- dağ! Ama görülüyor ki, onun vicda- nındaki teminat âmme vicdanını tat- min etmekten çok uzaktır. Herkes aptal da, biz mi akıllıyız? Öteki memleketlerde "vicdanda te- minat" formülü hiç kimsenin aklına gelmediğinden dolayı namevcut de- ğildir. Bunun bir şey, anın hiçbir şey ıfade etmediği çoktan görülüp anla- şılmıştır da ondan teminat, kanunla- ra geçirilmiştir. AKİS, 3 ARALIK, 1955