cak mı? Iskat hakkı kabul edilecek mi? Söylenebilecek şey Meclis guru- bunun ispat hakkına taraftar, ıskat hakkına aleyhtar bulunduğudur. Ama, kim bilebilir ki? 19 lar Kurmak, ya da kurmamak Geçen hafta içinde ispat hakkı ta- raftarlarına pek yakın bir şahsi- et: " Hamlet'i geçti- — - Bizimkiler ler..." dedi. Sonra ne demek istediğini şöyle 1zah etti: — Danimarka prensinin derdi olmak, ya da olmamaktı; bızımkıle— rinki de kurmak, ya da kurmamak Kurulması duşunulen şey, yenı bir partiydi. İstanbul gazetecileri hemen he- men bütün haftayı Park Otelin ho- lünde geçirmişlerdi. Mermer avluda günün ve bazı gecelerin her saatinde gazetelerin muhabirleri nöbet tutu- yorlardı. 19 lar karargâh olarak A- yazpaşadaki bu güzel manzaralı ote- li seçmişlerdi. Bazı toplantılar şehir- de, "ismi açıklanmayan" bir zatın e- vinde yapılıyordu ama onlar istisna sayılabilirdi.. Mamafih — ispatçıların 19 u birden toplantılara katılmıyor- du. Bir kısmı İzmirde oyalanmış, ba- zısı Ankarada kalmıştı. Fakat hepsi- nin zihnini meşgul eden mesele aynıy- dı: yeni bir partının kurulup kurul- maması meseles 19 lar arasında bu mevzuda fikir ihtilafı vardı. Egeye gitmiş olanlar o kadar çok heyecan ve tehalükle karşılaşmışlar, vasatı öylesine mü- sait görmüşlerdi ki derhal yeni bir partinin — kurulmasını istiyorlardı. Halk kendilerini orada buna itmişti. "Yeni bir parti kurunuz, arkanızda- yız" demişlerdi. Hakikaten bu tak- dirde Egede Demokrat Parti bir anda boşalacak, suyu emilmiş bir limona dönecekti. Eh kuvvetli elemanlar, en mücadeleci unsurlar 19'ların peşınden gıtmeye hazırdı. Yeni bir parti kur- mak siyasi bir hareket olduğu kadar bir psikolojik an meselesiydi de.. E- gede bu anın geldiği elle tutulacak şekilde hissediliyordu. Kuvvet, bir- likten doğacaktı. Birlik ise yeni bir parti demekti. Hisleri ve heyecanları açıkta muhafaza etmek son — derece zordu. Bir kadro lâzımdı. Egeye git- memiş olmakla beraber başka fak- törlere dayanarak aynı lüzumu mü- dafaa eden .19 lar da vardı. Demok- rat Parti Genel Başkanının kendi- leri hakkında iyi şeyler tasarlama- dığı — biliyorlardı. Meclisten İhraç- ları için plânlar hazırlandığından da haberdardılar. Gerçi milletvekilleri- nin ekseriyeti şimdilik ıskat hakkı- nın aleyhinde görünüyorlardı. ama parti kurulursa, ıskat hakkına karşı mücadele daha kuvvetli olurdu Buna mukabil Doğulu mılletvekıl- leri parti kurmanın zorlukları üzeri- ne dikkâti, çekiyorlardı. 19 lara karşı büyük bir sempati vardı ama bu, AKİS, 12 KASIM 1955 bir partinin kadrosunu teskil edecek kadar gelişmiş miydi? Zira sadece sempati bir partiyi sağlam temeller üzerinde oturtamazdı. 19 ların "efek- tif' i kâfi miydi? Yoksa acele et- memek, adımlan daha dikkatli atmak mı lazımdı" Herhalde henüz bir ka- rara varılmış değildi, İspatçılara yur- dun dört köşesinden teşvik haberleri geliyordu. Bazı Adanalı zenginler, bir takım istanbul'lu iş adamları mese- lenin mali külfetini yüklenmeyi ta- ahhüt etmişlerdi. Teşkilât 1ler1 gelen- leri ise bol bol vaadde — bulunuyor- lardı. Ancak yeni bir partiye gider- ken bütün bunların sıhhati üzerinde dikkatle durmak ve her şeyi garanti etikten sonra adım atmak İlâzımdı. Mali meselelerin kolaylıkla halledi- lebileceği anlaşılıyordu. Siyasi temel daha zor ve daha mühimdi. Politika hayatına 19 lar ikinci sınıf bir parti olarak girmeliydiler. Strateji ve — taktik Askeri tabirle 19 lar strateji plan- larını henüz tamamlamamışlardı ama taktik hareketleri başarıyla yü- rütüyorlardı. Demokrat Parti Ge- nel Başkanından gelen her hücum bir ispat hakkı taraftarınca cevap- landırılıyordu - Bazen Ekrem Hayrı ündağ mümtaz şahsiyetinin ağır- lıgıyle konuşuyor, bazen eski ve kud- retli bir polemist olan Fevzi Lutfi Karaosmanoğlu mukabele ediyor, ba- zen de Turan Güneş gençliğini ve il- mini dile getiriyordu. Gazetelerin baş sayfaları daima larla dolu bulu- nuyor, aktüaliteye onlar hakim görü- nüyorlardı. Doğrusu istenilirse dağar- cıklarında hak ve adaletin bulunma- sı en büyük kuvvetlerini teşkıl edi- yordu. Üstelik şahıslarına ağır ke- lımelerle hücum edilmesi de işlerini YURTTA OLUP BİTENLER kolaylaştırıyor, kendilerine karşı du- yulan sempatiyi arttırıyordu. İktidar bilhassa elindeki radyo — vasıtasiyle geniş bir mpanyaya — girişmişti. Başbakanın nutukları günde iki, hat- ta üç defa yayınlanıyordu. Ama bu, ters işleyen bir sılahtı ve atanı daha fazla yaralıyordu. "İspat hakkı" ha- reketinin bakanlıktan düşmüş bazı kimselerin şahsi hırslarının — netice- siymiş gibi göstermek gayretı hıç bir netice vermemişti. â bunun üze- rinde ısrar etmekle Genel Başkan büyük bir hata yapıyordu. Bilâkis herkes biliyordu ki Fevzi Lütfi Ka- raosmanoğlu, Enver Güreli, Fethı Çelikbaş kabineden tamamıyle ken arzulariyle ve bir muayyen politikayı tasvip etmediklerinden dolayı çekil- mişlerdi. Kendilerine yeniden vazife almaları için ısrar da edilmiş, fakat onlar kabul etmemişlerdi. Yolların— dan dönmeleri mukabilinde, eğer zarlıga girişselerdi, 19 ların elebaşı— larının bakanlık almamalarına imkân mı vardı? Ama onlar buna yanaşma- mışlardı. Zira samimi surette gidişi tasvip etmiyorlar, vicdanlarında ü- züntü duyuyorlardı. Parti kurup kurmamak meselesi- ni - partiyi er geç kuracakları ama iş, bunun zamanını tayindeydi- hal- ledinceye kadar mücadelelerini de- vam ettireceklerdi. Kendilerini unut- turmayacaklar, günün meselesi ola- rak kalacaklardı. Zaten — mücadele bugünlerde Meclise intikal edecekti. Pazar günü yapılacak Belediye se- çimlerinden sonra Meclis çalışmala- rına başlıyacaktı. 19 lar orada daha serbest — konuşabileceklerdi. Teşrii masuniyeti millet kendilerine boşuna vermemişti. Bunu azami derecede kullanacaklar, sahalarını pençe pen- çe müdafaa edeceklerdi. Şımdıden bır YAZISIZ 1,