LÜZUMLUDUR şimdiye kadar hiç evlenmediğini söylüyor ama, aslında kendisi dul- dur." Sabık Devlet Bakanı bunu “itibarını kırıcı, şöhretine zarar ve- rici neşriy: addediyor ve mah- kemeye muracaat ediyor. Mahke- menin yapacağı ilk iş, elbette ki Dr. Sarol'un şimdiye kadar hiç ev- lenip evlenmediğini araştırmak 0- lacaktır. Bunun İspat hakkıyla a- lâkası ne? Zira bir kimsenin, vak- tiyle evlenmış bulunduğunu söy- lemek suç değildir. Ama, yakarda- ki vazıyette hakıkat n hıç evlen- memiş bir zat hakkında "o vaktiy- le evliydi" derseniz isnatta bulun- muş, hilafı hakikat bir atıf yap- mış olursunuz ve kanun sizi suçlu görür. İspat hakkı, bambaşka bir hu- us için ıstenılıyor Bır Bakan için "hı ızdır" demek bugün o bakan hırsız da olsa, hırsız olmasa da suçtur. Zıra bu fiil 6334 saydı kâ- nunun birinci maddesinin birinci fıkrasına gırmektedır Birinci fıik- ra ise şudur: "Namus, şeref veya haysiyete tecavuz edilmesi veya hakarette bulunulması.." Isnat di- ye bır şey bahıs mevzuu olmadıgı- günkü - ı maya yetkılı değildir. 19 lar ıstıyorlar ki r Bakan hakika- ten hırsızsa, ıthamı yapan bunu is- pat edebilmek hakkına sahip bu- tu. Fakat sonda, o kadar şiddetle it- ham ettiği 19'ları yeniden — partiye davet etti. Söylediğine göre partinin ağuşu bu yaramaz çocuklara açıktı. İzmir teşkilâtının ileri gelenleri bir defa daha hayretler içinde kaldılar. Adnan Menderes diktatörlük iddia- larını reddetmişti. Ama şimdi, bir hakimi mutlak edasiyle Partinin se- lâhiyetli organlarının kararıyla kapı dışarı edilen bir takım kimseleri ye- niden partiye çağırıyordu. Bunlar ni- çin atılmışlardı, nasıl tekrar alına- caklardı? Anlamanın imkânı yoktu. Bir diktatörün idaresinde bulunma- yan partilerin tüzükleri bulunurdu. Her şey bu tüzüğe göre cereyan e- der, şahsi arzular kaale alınmazdı. Adnan Menderes buna rağmen 19 la- rı nasıl oluyor da yeniden davet edi- yordu? Hem, böyle muhteris adam- ları tekrar partiye sokmak doğru muydu? Ama öyle anlaşılıyordu ki Genel Başkan 19 ları haksız du a düşür- mek taktiğini kullanıyordu Halbukı kendisi tenakuzdan tenakuza düşü- yordu. İnsicamsızlığı bütün dinleyi- ciler farkettiler. Ya ispat hakkı ta- raftarları berbat kimselerdi, o halde partiden atılmaları iyi olmuştu Ya da iyi insanlardı, o halde hepsini ye- niden Demokrat Parti saflarına al- mak gerekirdi. Adnan Menderes ise bunları evvelâ muzır elemanlar ola- rak takdim etmiş, sonra kimden a- AKİS, 12 KASIM 1955 lunsun, ispat ederse beraat etsin, ok ispat edemezse o zaman ceza- landırılsın. Bunun, hırsız olmayan- lar için kötü tarafı ne? Bilakis, çok iyi tarafları var. Bakınız, na- sıl: Başbakan Adnan Menderes ay- ı konuşmasında "benim için tem beldır dıyemıy orlar, dırayetsızdır dıyemıyorlar, hırsızdır diyemiyor- lar; bula bula dıktatorluk isnat e- dıyorlar demiştir. Doğrudur; ken- disi için tembeldır dırayetsızdır, hırsızdır. diyemiyorlar. Ama hü- kümetin başında hakıkaten tem- bel, hakikaten — dirayetsiz, ha- kıkaten hırsız bir başkan olsa ona da tembel, di rayetsız veya hırsız denılemıyecektır, zira bunu kanun men etmektedır Ispat hakkını ta- nımayan kan Başbakan Adnan Menderes şöy— le dıyebılseydı göğsünü daha zi- mek hakkına sahip olmaz mıydı ışte, kanun müsait: eğer tembel, dirayetsiz veya hırsız ol- saydım bana tembel, dirayetsiz, hırsız dıyebılırlerdı Bunu demeye dilleri varmıyor, bula bula dikta- törlük isnad ediyori Başbakanın yerınde biz olsay- dık, ilk yapacağımız iş ispat hak- kını kabul etmekti.. Hıç bir şey i- çin olmasa, şöyle gogsumuzu ra- hat rahat gerebilmek iç; hndıgı bilinmeyen bir selâhiyetle hep- sine partinin kapılarını tekrar açmış- &. Pencere meselesi Genel Başkan konuşması arasında bir gün evvel. Ekrem Hayri Üs- tündağ tarafından verilen bir beya- natı da bahis mevzuu etmişti. Ekrem Hayri Üstündağ kendisine iktidar ta- rafından da bir ispat hakkı tasarısı hazırlandığı bildirildiğinde bu kın hürriyete açılan pencerelerden sadece biri olduğunu söylemiş ve da- ha yapılacak pek çok şey bulunduğu- nu bildirmişti. İşte, Adnan Mendere- n hücum ettiği bu sözlerdi. ne verilse kâfi görmiyecekler ve da- ha fazlasını istiyeceklerdi. Zira Ge- nel Başkana göre asıl istedikleri baş- bakanlıktı Fakat bu sözlerden anla- şılıyordu ki Adnan Menderesin de a- sıl vermek istemediği aynı — şeydi. Hem hayrettir! Bir zamanlar hürri- yet için mücadele etmiş olan Demok- rat Partinin başkanı hürriyete açılan bütün kapı ve pencerelerin kapal halden çıkarılması arzusunu — garip bir arzu telâkki ediyordu. Diktatör olmadığını söyleyen Ad- nan Menderes ıskat hakkına da te- mas etmişti. Madem ki 19 lar Demok- rat Partiyi beğenmiyorlardı, o halde Demokrat Partinin emanetini de tes- lim etmeliydiler. Yani milletvekilliği haklarından feragat etmeliydiler. E- YURTTA OLUP BİTENLER vet kendisi 1945 te C.H.P. den çıka- rıldığı zaman — milletvekilliğini ter- ketmemişti. Ama canım, efendim, o zamanki şartlar başka değil mıydı" O zaman hürriyet mi vardı? O za- man insan rahat mı konuşabiliyor- du? 19 lar yaza kadar Mecliste bel- ki kalabilirlerdi. Alma yaz sonunda kısmi seçimler yapılacaktı. bunlara katılır, şanslarını denerler- di.. Bir tanesi yeniden seçilemezdi. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu bile Ma- nisadan rey alamazdı. Tatmin edilmeyen kütle Fakat bu konuşma hazır bulunan- lardan pek azını tatmin etmişti. Sinirli hava devam ediyordu. Ad- nan Menderes asaplara sükünet ve- rememişti. Üstelik zaman zaman çok zor durumda bırakılmıştı. Kendisine hoşuna gitmeyen sualler sorulmuş- tu. Genel Başkan bilinmez ama, onun refakatinde bulunanlardan pek çok imse Demokrat Partinin İzmirde feci bir buhran geçirdiğini farketmiş- lerdi. O aksam Gül gazinosundan tam müânasiyle tatmin edilmiş ola- rak ayrılanların sayısı ya beşti, ya da on. | Genel Başkan İzmirden Manisaya geçmişti. Bunun mânası Fevzi Lütfi Karaosmanoğluna meydan okumaktı. Ama orada da hararetli bir hüsnüka- bul gösterilmemişti. Bilâkis parti mensuplarının, gidişi beğenmedikleri göze çarpıyordu. Hele Salihlide tam bir soğukluk müşahede edilmişti. Ad- nan Menderes Manisada bir konuş- ma yapmış ve Gediz baraj inşaatını görmeğe geldiğini bıldırmıştı Hatır- larda olduğu üzere Başbak u ba- raj inşaatının temelini bir kaç ay ev- vel atmıştı ve o yandan bu yana iler- leyen pek fazla şey yoktu. Buna mu- kabil Ege bölgesi, pek çok diğer böl- ge gibi adeta kaynıyordu. Bir yan- dan 19 ların hareketi, diğer taraftan Belediye seçimleri Demokrat Parti i- çindeki tesanüdü tâ temelinden sars- mış, hemen tamamiyle yok etmişti. Rauf Onursal Çok yememeli