Çocuklar Eşsiz bir vitamin! ocuk psikolojisi üzerindeki araş- ırmaları ile tanınmış bir Ame- rıkalı dokto Dr. Spitz hapishanede doğan ay anneleri tarafından emzırılen çocukları ele alarak, şaya- nı hayret bir tecrübeye girişmiş, şa- yanı, hayret bir netice elde etmiştir. Mevzuu bahis olan çocuklar, iki guruba ayrıldılar. Bunlardan A gu- rubuna dahil olanlar en modern bir reşte, en medeni ve sıhhi usullerle büyütüldü. B gurubuna dahil olanlar, hapishanede annelerinin yanında bı- rakıldı. A gurubuna dahil olanların annelerinden başka her şeyleri vardı, gurubuna dahil olanların ise, yal- nızca anneleri mevcuttu — denebilir. Bu ikinciler o kadar çok şeyden mah- rumdular torun — mukayeseli tecrübesi insana adeta mantıksızlık gibi geliyordu. Kreştekiler vitamin saatlerinde hol bol meyva suyu içer- ken. hapishanedekiler hapishane g- dası ile beslenen annelerinin kuru memelerine saldırıyor, havasız, aç, bakımsız yaşamaya gayret ediyorlar— dı. Çocuklar dörder aylık olunca Dr. Spitz mütehassıslar önünde, onları mukayese etti. Kreştekiler gayet sıh- hatli, iyi gelişen, normal büyümeleri- ni yapan tatmin edici çocuklardı. Ha- pishanedekiler ise, kavrulmuş kalmış, her bakımdan geri çocuklardı.. Neti- ce gayet tabii idi. Herkes bu netice- ye değil, tecrübeyi yapan Dr. Spitz'e şaşıyordu. O hiç renk vermedi. Zaten bir bildiği yoktu ki, yalnızca bir a- raştırma yapıyordu. Aynı mütehas- Anne sütü Tabiatın keşfi KADIN Bir Kadının Sırrı Bir tip kadın vardır. Evinin işi dalma tıkırında, keyfi yerinde- dir. Diğer kadınlardan daha çok, bıç olmazsa, onlar kadar iş gordu- ğü halde bu tip kadın gezmeye, eğ- lenmeye, mesut olmaya ayıracak zaman bulur. Ahhapları, onun can- hlığına, enerji kabiliyetine hayran- dırlar. Ekseri, bu ahbaplar, onun ev hayatın ndaki muvaffakıyetını - çünkü ev hayatında da meslek hayatındaki gibi bir — muvaffaki- yet mevzuubahistir - sıhhatine ve- ya iş alışkanlığına bağlamaya meylederler. Vakıa, bu tip kadın- lar ekseriya sıhhatli, canlı, ellerin- den iş gelir kadınlardır ama mu- vaffakiyetleri, bu meziyetlerinin bir neticesi olmaktan ziyade, bu meziyetler,' evdeki duzenlı hayatın neticesidir denebili Tesadüf beni bu tip bir kadına yaklaştırdı. Onu ve hayatını tet- ettim ve galiba sırrım keşfet- tım Bu kadının, küçüğü sekiz ya- şında olmak üzere, iki çocuğu var- dı ve devamlı hizmetçi tutmuyor- du. Bütçesi müsait olduğu halde, adam tatmaması önce beni hayre- te düşürmüştü; hele hizmetçi olun- ca daha çok yorulduğunu söyle- diği zaman, çok şaşırmıştım. Ne kadar kolaylık ve rahatlıkla iş yaptığım görünce, samimi olduğu- nu anladım. Bu kadının ev haya- tı, devamlı bir programa bağlı idi: her pazartesi, bir yardımcı ile be- raber, büyük temizlik yapıyordu, her salı misafir kabul ediyordu, her çarşamba çamaşır günü idi, perşembe ütü, cuma günleri çar- şıya pazara gidiyor, birkaç günlük sısları, 8 ay sonra buluşmak üzere ay- nı yere davet etti. yaşlarını geçmişlerdi. yor, gülüyor, konuşuyorı! sessizdi, henüz emekliyorlardı, neşe- sizlerdi.. Şahit huzurunda bu çocuk- larm ısımlerı okundu. Normal geliş- nlar hapishanedekilerdi, gerı kalanlar da kreşte, annelerinden başka her şeyleri olan çocuklardı. Bir tek gerçek vitamin Bu — gelişmeyi yalnızca "anne sütü" nün harika kuvvetine bağlamak istiyenler hemen bozuldular; çünkü müşahedeler ispat ediyordu ki, ha- pishanedeki çocukların ekserısı de annelerı tarafından beslenememişler- angi vitamin, bu çocukları ha- pishanenin karanlık, rutubetti hava- sından korumuş, mahrum oklukları gidayı, bakımı telafi etmişti.. Güneş, vitamin, banyo, uyku ve yemek sa- atlerını hangı mütehassıs ayarlamış- ? Bu mucizeye Dr. Spitz bir tek se- bep bulmuştu: anne aşkı, evet hiç Jale CANDAN yemek hazırlığı yapıyordu. Cumar- tesi, pazar tatildi, akıllarına ne e- serse onu yapari Sabahları, kalkar kalkmaz mut- fağa koşar, yemegı ocağa koyar- dı. En ağır iş günlerinde bile, o kadar erken hareket ediyordu ki, öğleden sonra ikide üçte, her işi bıtmıştı ve hemen hemen her ak- şam üzeri, sokağa çıkar, yürür ve- ya ziyaret yapardı. Ailede, her fert bir programa bağlı idi. Bir. gece so- kağa çıkılmışsa, ertesi gece erken yatılırdı Kapıy küçük kız, tele- fon. yük oğlan bakardı, çocuk- lar her hafta başı dolapl r mı top- larlar kend kendilerine banyola- nı yaparlardı. Evde her eşyanın yerı belli idi, her türlü temizlik ve konfor âleti mevcutta. Bu kadının işleri cidden tıkı- rında gidiyordu. Çünkü senelerden beri aynı zamanda, aynı şeyleri yapa yapa büyük bir meleke ve sü- rat * kazanmıştı. Onbeş senelik ev- lı oldugu halde, ev hayatında her gün yeni bir kolaylık, yeni bir sis- tem bulduğunu söylüyor, yorulur- ken elde ettiği neticeyi düşünüyor neşelenıyordu "Seve, seve" mak en büyük sırrı idi. haletı ruhiyeyi üÜüç şey sayesinde kazanmıştı: 1) Genç kızlık hayallerinden evlilik hayati realitelerine intibak edebilmek, 2) Programlı bir iş hayatı, 3) Evde organizasyon. Bütün bunları temin ettikten sonra neş'e kendi kendine geliyor- du; saadet de... bir şeyın yerıııı dolduramadığı bu eş- SlZ Vl İki Ingılız doktoru "Robertson ve Bowlby de Dr. Spitz ile aynı fikir- deydiler. Onlar da "kreş hastalığı" ismiyle aynı dertten bahsediyorlardı. "Kreş hastalığı" anne şefkatinden u- zak büyüyen çocuğun uğradığı has- talıktı ve şu arazları gösteriyordu: halsizlik ve cansızlık, renksizlik, ses- sizlik, hareketsizlik. PKreşlerde ço- cuklar daima iştahsızdılar, uykuları azdı, kreşlerde çocuklar kâfi dere- cede yaramazlık da yapmazlardı. Kı- sacası orada çocuklar, daha as ço- cuktular, orada daha az yaşama zev- ki vardı.. Annesinden ayrılıp kreşe gıden ço- cuk ilk devrede, şiddetle annesini arı- yordu. Çünkü ona ihtiyacı vardı. Ağ- hyordu, bağırıyordu, her yerde onu bulmak ümidinde idi. Bazen bir hem- şireye sarılıyor, onu annesinin yeri- ne koymak istiyordu. İkinci devrede, çocuk yavaş ya- vaş annesine kavuşmak ümidini kay- AKİS, 12 KASIM 1955