lemisti. İşletmeler Bakanı mutada veçhile nurdan ve zulmetten bahse- den edebi bir nutuk verdi. Kurdelâ kesildi, tesisler gezildi, istihsal tet- kik edilerek resimler çektirildi, ziya- fet verildi. Merasim muvaffak olma- mıştı. Bir seyahatin bilançosu Adnan Menderesin seyahati, İzmir- den başlamıştı. Doğrusu istenilir- se bu, AKİS'in geçen hafta da be- lirttiğı gibi bir meydan okuma ve uş açma seyahatiydi. Demokrat Partı Genel Başkanı yanma, bütün bakanların içinde bugün dahi en sem- patiği olan Emin Kalafat ile bazı mil- letvekilleri ile davetine icabet eden gazetecileri almış ve Ege bolgesıne geçmişti. Ege, kelimenin tam mânasi- le kaynıyordu. Hemen bütün demok- ratlar Ekrem Hayri Üstündağın pe- şindeydiler. Zira eski Sağlık Bakanı- nı iyi tanıyorlardı. Onun davaya olan inancını ve cesaret ile mukavemeti- ni tecrübeden geçirmişlerdi. Madem ki o Demokrat Partiden ayrılmıştı, demek ki Demokrat Partide iyi git- meyen bir takım işler vardı. Büyük kütle bunların hangi işler olduğunu henüz bilmiyordu. İşittiği "Ispat hak- kı" meselesiydi. Ekrem Hayri Üstün- dağ istiyordu ki hırsızlık yapanlar varsa, bunlar olduğu gibi ortaya çık- sın, hırsıza hırsız diyen hapis ceza- sı yemesin. Buna mukabil ötekiler, hırsıza hırsız demeyi yasak etme istiyorlardı. Dava bundan ibaretti. Madem ki Ekrem Hayri ÜUstündağ bu yüzden partiden atılmıştı, demek ki partiden ayrılmak ve yeniden mü- cadeleye gırışmek gerekiyordu. Zira Egelilerin bir çoğu bu memlekette -kim olursa olsun - hırsıza hırsız diye- bilmek hakkını kazanmak için Demok rat Partiye girmişti. Demokrat Par- ti, muhalefetteyken bunu kendilerine temin etmişti. Onlar da kellelerini koltuklarına alıp - 1946 da buna mut- aka ve mutlaka lüzum —bulunduğu kanaati hakimdi - Demokrat liderle- rin peşinde gitmişlerdi. Ama her şey gösteriyordu ki yanılmışlar, altların- da bir koltuk isteyen kimselere hiz- met etmişlerdi. Simdi, hatalarını an- lıyorlardı. Onlar ve Ekrem Hayri Üs- tündağ.. Herkes hatasını anlıyordu! gede yaygın halde bulunan bu zihniyeti yenmek lâzımdı. Zira De- mokrat Parti gözle görülür şekilde dağılıyordu. Gidenler en kuvvetli, en ziyade güvenilir elemanlardı. Üstelik kabul etmek Jazımdı ki muhalefet Belediye seçımlerıne katılmamak ka- rarını vermekle iyi bir taktik kul- lanmıştı. Başbakan bunu Çorumda a- çık şekilde izah edecekti: Demokrat Parti, seçimlerde tek başına kalınca kendine düşecek, iç ihtilâflar başlı- yacaktı. Hakikaten vaziyet bundan başka türlü değildi. Üstelik Demok- rat Parti Genel İdare Kurulu sok sert bir veto sistemi kullanmak su- retiyle bu parçalanmayı kolaylaştır- Teşkilâtın seçtiği bazı kimse- ler, Ankara tarafından beğenilmemiş- ti. Adaylıkları kabul edilenlerin hari- AKİS, 12 KASIM 1955 YURTTA OLUP BİTENLER Bayar'la Mutabık Değiliz Cumhurbaşkanı Celâl Bayar dost Ürdüne resmi bir ziyaret yap- mış bulunuyor Bu seyahat Orta Doğunun çok karışık günlerine te- sadüf etmiştir. Arap devletlerin- den bazılarının komünist memle- ketlerden silâh alış verişine giriş- meleriyle başlayan buhran, Cum- hurbaşkanı Celal Bayarın Ürdün topraklarında — bölündüğü — sırada d safhasındaydı ve bütün dün- yanın gözleri bu bölgeye çevrılmış- ti. Mısır - İsrail hududu bir harp sahasıydı ve Ürdün - İsrail hudu- dunda hadiseler eksik olmuyordu. Araplarla yahudiler arasındaki ihtilâf yeni bir şey değildir. Son senelere kadar Türkiye buna ka- mıştı. Elbette ki güney hudutla- rımızın. - hemen ötesinde sulh ve sükünun hüküm sürmesini — canı gonulden temen- nı ederdık Ama ğil, taraf tutma- mamızın mucip ebiydi. devletlerıyle de dosttuk, - İsrail- le de.. Bu ikisi- nin — anlaşması kadar hiç bir şey bizi sevındı— remezdi. yapabılecegımız temenniden iba- retti. Bir de uz- laştırıcı bir rol oynıyabilirdik. Cumhurbaş- kanı Celâl Ba- bulunduğu sır- — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar Hüseyinle birlikte İsrail hududu- nu dolaşmasını ve orada vazife görmekte olan Arap lejyonunu teftış etmesini tasvip etmediğimi- zi belirtmek isteriz. Arap lejyonu şu anda fiilen İsraile karşı harp etmektedir. Cumhurbaşkanı Celâl Bayarın böyle bir sırada, hem de kiralın refakatinde savaş sahasını gezmesi Türkiyenin Arap - Yahudi ihtilâfındaki — tarafsız durumuna uygun bir hareket değildir. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar bu- nunla da iktifa etmemiş ve evve- lâ Associated Press tarafından dünyaya bildirilen bir de demeçte bulunmuştur. Demeç öylesine hay- ret uyandırmıştır. ki Türkiyenin en cıddı gazetesı olan Cumhuriyet bunu "A. P. nin Cumhurbaşkanı— na atfettiği beyanat" baslığı altın- da yayınlamıştır. Fakat ertesi gün Anadolu Ajansı Associated Press'- in havadisinde yanlış bir taraf ol- madığım belirtmiştir. Cumhurbaş- kanı Celâl Bayar bir karargâhta Arap lejyonunun misafiri olarak yemek yedikten sonra beyanatta bulunarak söyle demiştir : — Eğer kardeş Ürdünün ordu- su bir gün haksız bir tecavüze uğ- rarsa, o zaman Türk ordusu onla- rın yanında gorulurse bundan hay- ret duyulmamalıdır Kullanılan kelimelerin seçilme- sinde ne derece dikkat edilmiş olur- sa olsun Cum- hurbaşkanı Ce- lâl Bayarın ağ- zından çıkan bu sözlerin mânası son derece açık- tır. Beyanat bü- tün dünyada de- rin akisler u- yandırmıştır. Gayrımesul bir mevkide bu- lunan Cumhur başkanı Celal Bayarın memle- keti — böylesine mesuliyet altın- da bırakan bir vermek lup olmadığı, ü- zerinde durula- cak bir anayasa meselesidir. A- k vermek yetkisini doğru- dan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclısıne bırakmaktadır. Ürdünle aramız- da bir ittifak mevcut — bulun- madığına — göre mesele Mecliste görüşülmüş dahi degıldır Kaldı kı bir harbin âdeta an meselesi olduğ Orta Doğuda Arap - Yahudi ihtilâfı dolayısiyle Türkiyenin bu şekilde bir vecibe yüklenmesini Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul e- dip etmiyeceği son derece şüphe- lidir. Hal böyle iken Cumhurbaş- kanı Celâl Bayarın İsrail hududu- nu gezmekle de kalmayıp yakar- daki beyanatı yapması hadisesinin, hükümet tarafından Meclise izah olunacağını ümid etmek istiyoruz. Eğer Isralden Ürdüne gelecek bir tecavüz dolayısıyle Türkiyeli har- be sokmak bugünkü hükümetin po- litikası ise onu da tasvip etmedi- ğimizi söylemeliyiz.