S P O R Futbol Haftanın tek maçı Bir — masa etrafında toplanan on şahıs n münakaşalardan sonra salonu terk ettıler Hâdise geçen hafta pazarte- si akşamı Bölge binasında cereyan etmek- te idi Münakaşa eden şahıslar on profes- yonel kulübün bölge temsilcileri idi. Ve mutad toplantılarından birini yapıyor- lardı. Komite azalarıma zaten anlaştık- ları re toplantıyı münakaşasız terk et- tiklerime pek ender rastlanıyordu. Bu iti- barla hararetli geçenler değil, daha ziya- d İ ; tam anlaşma ile sona eren ve sa- kin geçen oturumlar yadırganıyordu. Münakaşa sayım sebebile lig maçlarının tehir edilmesinden dogmuştu Fenerbah- çeliler bu mevzuda ağır basmışlar ve Cumartesı gunu Beyoğluspor maçını Oy- mak için israr etmişlerdi. Bu diğer kuluplern işine gelmedi. Karar aleyhte verildi. Fakat federasyona müracaat e- yoglusporla karşılaşmanın — yolunu gene uldul Maçın cereyan Mithatpaşa Stadının tribünleri tıklım tıklım dolu idi. Haftanın tek Maçı buyuk bir alâka gormuştu Zaten görme- yeni de yoktu. Bugüne kadar yapılan bütün musabakalarda stadının m: sı *böyle idi. Maçtan evvel tahmin yazısı yazan spor otoriteleri Fenerbahçeye bü- yük şanslar tanımamışlardı. Bunun sebe- bi malümdu. Takımlar son derece istik- rarsız futbol oynamakta idiler. ölçülere dayanarak kuvvet muvazenesin- de ağır basana avantaj tanıyanlar sık sık yanılıyorlardı. Bu sebeple yazarların gayet ihtiyatlı hareket ettikleri görüldü. Nite- kim birinci devrenin 0-0 berabere biti» şi ve ikinci devrenin ancak yirminci da- kikasında Fenerbahçenin galibiyete giden golü Burhan'ın ayağından kazanması bu şekilde düşünenleri haklı çıkartmakta i- di. İki metreden müteaddit fırsatlar ka- çıran bu futbolcunun yirmi pastan attığı şahane vole için tesadüf demek pekte yersiz olmazdı. Bunu devre sonuna doğru Lefter'in attığı İkinci gol takip etti. Ta- raftarlar ancak bu golden' sonra rahat nefes alabildiler. Üçüncü haftada Fener- bahçe liglerdeki ilk galibiyetini Beyoğlu- spora karşı böyle elde etti. Tehir edil- miş olan diğer lig maçları bu halta oyna- nacaktır. Güreş Para yokluğu Türkiye Serbest güreş şampıyonasın— n sonra gazetelere bir göz atan o- kuyucular hemen hemen spor yazarları- nın bit noktada birleşmiş olduklarını gördüler: Bu, müsabakaların ilerisi için ümit verici oldugu idi. Yazarlar, bu mev- zuda selâhiyetle konuşan otoriteler sanki ağız birliği etmişlerdi. «Alâkasızlık» di- yorlardı. Fakat gene güreşçilerin haki- katen kabiliyetli olduklarını da sözlerine ilâve etmekte idiler. Bir de bu arada tah- sisat meselesi üzerinde duruluyordu İş- te en mühim mevzu bu idi. Güreş fede- rasyonurun tesbit ettiği çalışma progra- mı ancak parayla yürütülebilirdi. Para- dan maada herşey vardı. Evet ehil hoca, ve bol bol genç kabiliyet... Ne gariptir ki başka' memleketlerde para çok bu esas unsurlar yoktur. Buna rağmen bizdeki tahsisatın daha da fevkinde para sarfet- mektedirler. Aldıkları neticelerde hepi- mizin malümudur. Tahsisat mevzuunun halli oldukça eski bir hikâyedir. Zaman zaman Öne sürülen bu dâva maalesef bu- Fenerbahçe Beyoğluspora karşı Terlediler gün kadar halledilmemiştir. Antrenör o- larak seçilmiş olan şahıslara verilen ücret da çok azdır. Yenı tayin edilen Celal Atik'in bu bakımdan vazifeye başlamadı- ği soylenmektedır Kendısıne teklif edi- len 400 liralık maaş için eski Dünya Şam- pıyonu Celâl «Ben bu parayı her ay se- hakika Nitekim hepsı futbol antrenorlerını misal olarak gostermek tedir. En ufak bir antrenör dahi 400 lıranın üstünde maaş almakta- dır. Bu hakikaten «ayarlama» isteyen bir mevzudur. Hele futbolde ekle ettıgımız şekilde ortaya çıkar. «Dünya şampiyonası arifesinde birşey yapmak daha doğrusi çalışmak ısteyen insanlara karşı anlayışlı davranmalıyız. Teşkilât Iskat edilen idareciler Günlerden bir gün İstanbul'da vazife gören genç milli takım komitesinin, federasyon başkanı Hasan Polat tarafin- dan vazifelerinden iskat edildikleri ha- beri ortalığa yayılıverdi. Sporla alakalı olan şahıslar gayri ihtiyari: Allah Allah Sedat Taylar», Cihat Arman ve Fahri Se- mer ne yaptılar? demekten kendilerini alamadılar. Hakikaten bu meraklı bir vzu idi. Federasyon bu şekilde hare- ket etmek lüzumunu neden duymuştu. Buna ait gazetelerde terilen malümat tatminkâr değildi. Hem bu malümat da- ha ziyade alâkalı şahıslar tarafından ve- rilmişti. İlk bakışta haberin son günler- de moda olan bir usule uyularak gazete- ciler tarafından uçurulduğa .da sanıldı. İşin garibi komite azaları da atılmaları- nın sebeplerini bilmiyorlardı. Vakıa or- talıkta dolaşan pek çok dedikodu vardı. Bunlar içersinde komite âzalarının kendi takımlarına genç takımdan eleman kayır— öylentisi. üzerinde — duru Dıgerlerı alelade dedıkodulardı na genç milli takımdan hangi elemanla- rı almışlardı. Bunun için verilecek bir yoktu. O halde ıskat sebebi bu da Son günlerdeki siyasi hâdise- lere muvazi olarak sportif hâdiselerde de 1skat edilme vakasına rastlanılması vazi- . Her yon tarafından bir tebligat yapılmadan yerlerine tayin yapılmış olması haberin- talığın karışması karşısında — federasyon elbette ki sı azdı. Birşey söylemesi ve hâdiseyi ızah etmesi gerekiyordu. Nite- kim Hasan Polat da bunu yaptı. AKİS, 29 Ekim 1955