yapmasına lüzum yoktur. Ama böyle bir T demokrasilerde umumi efkân rencide eder. Bu dâvanın haksız bir dâva olduğu- ma kim iddia edebilir? Ellerinizi lütfen vicdanınıza koyunuz ve düşününüz. Şu duruşmada, benim vekilim Faik Ahmet Barutçu veya Sahir Kurutluoğlu değil de Osman Şevki Çiçekdağ olsaydı rahat eder miydiniz? Böyle bir durumda umu- mi efkâr tatmin olur muydu? Aynı za- manda avukatlık yapan bir Adalet Ba- kanı... Bunun akıl ve mantığa sığan bir Avukathk icra etmeye çalışmayabilir, hattâ icabında ka- nuni haklarının hepsini de kullanmaya- bilir. Ama, sorarım size böyle bir şeyi aklınız alır mı? İşte Akis mecmuası da bir «basın işlerini tedvire memur devlet bakanının zamanda gazete sahibi kalmasını» anlayamadığı içindir ki Dr. Mükerrem Sarol'dan iştirasını istemiştir. unun üzerine Dr. Mükerrem Sarol ne yapmıştır? Devlet Bakanlığından is- tifa mı etmiştir? Hayır! Fakat günün bi- rinde Zafer gazetesinde bir ilân çıkmıştır. Bu ilânda bildirildiğine göre Dr: Müker- rem Sarol Türk Sesi gazetesini «kıymetli gazetecilerimizden» Atıf Sakar'a devret- miştir, bundan böyle gazeteyle o alâka- dar olacaktır. malıdır. İşte, Devlet Bakanı Dr. Müker- rem Sarol artık gazete sahibi değildir. Bu bakımdan susup oturmamız lâzımdı. - tekim, dâvanın ilk celsesinde hakikatleri henüz tamamile açıklamadığımız sırada muhterem heyetiniz kararında ayne şöyle demişti: «Devlet Vekili bulunması ve basın işlerini tedvir etmesi dolayısiy- le gazete sahibi olamayacağı iddia edilen müdahilin bu vaziyette gazetesini başka- sına devretmesinin tabii bulunmasına rağmen muharririn gazetenin devir ta- rihi olan 11/11/1954 tarihinden sonra da gütmediğini göstermeye kâfi görülmüş ve bu husustaki kasdı aşikâr bulunmuştur» Tarihe dikkat buyrulmasını rica ederim reis beyfendi: 11/11/1954... Bundan tam 24 saat evvel Dr. Mükerrem Sarol iki or- tagıyla Beyoğlu Dördüncü Noterliğine gi- bulunsaydı amenna! Ama ortada bir devir yoktu. Dr. Mü- kerrem Sarol bambaşka — maksadlarla perde arkasına çekilmeyi tercih ediyor- du. O halde bu hususu belirtmek mec- muanın vazifesi değil miydi? Kaldı ki biraz sonra işaret edeceğim gibi, böyle hareket etmekle biz meşru — müdafaa halinde bulunuyorduk. Hâdiselerden haberdardık Kağıt üzerinde devir» başlığını taşı- yan yazıyı neşrederken n e- den hâdiselerden tamamile — haberdar- dık. Akis mecmuasına ve benim şahsı- ma hücum etmek için bir plân hazırla- nıyordu. Bir gazete sahibinin basın işle rini tedvire memur Devlet Bakanı ol- maması gerektiğine dair neşriyatımız a- lâka toplamıştı. Üstelik bu gazete ilko- kullara abone kaydedilmişti, bunu doğ- ADALET ru bulmuyorduk. Açtığımız kampanya haklı görülmüştü. Nitekim müdahil ve iddia makamı tarafından dava mevzuu edilen o yazılarda suç bulunma bunlar tenkit mahiyetinde onu Cumhuriyet gazetesinin üdür muavi- nı Atıf Sakar Ankaraya çagırıldı sinden 500 lira almıyordu. Halbuki Türk, Sesinde hissesine mahsuben ay- da 1000 lira alacaktı. Kabul etmemesi için ne sebep vardı? Gazetenin imtiya- zı ismen Atıf Sakar'a devredilecek, A- tıf Sakar sermaye olarak ismini ve me- saisini koyacak, inler Dr. Sarol'un elinde kalacaktı. Atıl Sakar büyük va- adlerde bulunmuş, kalkındıra- cağını ve yüksek tirajlar elde edeceğini bildirmişti — O organ Devlet Bakanı, kararınızda dediğiniz gi- bi gazeteyi i ne kelime, daha alıyordu: perde arkasına geçecekti, Atıf Sakar ise ona bir mesuliyet getirmemeyi taahhüd ediyordu. Elinizdeki mukavele- nin dokuzuncu maddesine bir göz atar- sanız delilini bulursunuz. ütü bunlar niçin yapılıyordu? Söyliye: yım Metin Toker'e serbestçe küf- redebilsin diye. Eğer bu aş Müker- zetede yapılırsa Akis mecm velâ bakanlık sıfatından sıyrıl, ondan AKİS, 29 Ekim 1955 Ankara Toplu Basın Mahkemesi "Başkentte hakimler var!”