Yirminin asrın en buyuk aşkı . idi kıkatlerı tahrif etmek!.. Hayır; bunu ben- n isteyemezsiniz. Ben ki, bütün haya- lım boyunca hakikatten başka hiçbir e- fendi tanımadım!.. Ama düşes buna bile razı değildi... Onun 1stedıgı halırat bir sabun köpüğü idi..» Am Manhatton'da bu minval ü- zerine konuşurken, dükün kâtibi, gazete- cilere şöyle bir ifadede bulunuyordu: «Mr. Cleveland Amory düşesin' hatıraları üzerindeki çalışmasını bundan sonra de- vam ettirmiyecektir, çünkü düşes, ondan daha fazla istifade edemiyeceğini anla- mıştır...» Bu ifade verilirken, henüz Londra zetelerinden - Wal ga- Iy düşmanlığı» ile tanı- lanlar harekete geçmemişlerdi. İşte onlar Amory hâdisesini ballandıra, ballandıra anlattıktan sonradır ki, dük ve düşes sabır ve nezaketlerini kaybettiler ve kâtipleri va- sıtası ile Amory hakkında hiç te hoş ol- mıyan şeyler söylediler: şurası bilinme- liydi ki Amory'nin vazifesine kendileri son vermişlerdi, bu da muharririn ta- mamiyle kifayetsiz çalışması mamile kırpılmış, kısaltılmış ve tatmin- kâr olmaktan çok uzak olduğunu söy- mişlerdi Her iki tarafın, da ifadesine bakıla- cak olursa, Amory"nin dediği gibi hatırat birçok hâdiseleri pas geçmişti ama bu, düşesin hadiseleri tahrif etmek arzusun— dan mı olmuştu, yoksa Amory'nıin kifa- yetsiz çalışmasından mı? Ne olursa ol- mişti... Çünk tatsız münakaşa her- keste zaman zaman beliren bir şüpheyi kuvvetlendirmişti: Windsor dükü zama- AKİS, 29 Ekim 1955 nının'en büyükaşk izdivacını yapmıştı a- ma, bu izdivaç tam mânasiyle mesut ola- mamıştı... Düşes dö Windsor suçu kral ailesine, sürgün hayatına ve parasızlıga atfedebilirdi ama efkârı iye u gibi tarihi aşklarda gayet idealistti. İster- dı ki diki gönül bir. olunca, samanlık sey- ran olsun... Halbuki Amory'ye göre va- ziyet öyle değildi!. KADIN Arjantin Zavallı Pocho! Bana — yalnızca Podho deyiniz!. Bu sözleri söyliyen mesut adam Ar- jantin'ini sabık diktatörü Peron idi ve gerçekten bu sözleri söylediği anda, yer- yüzünde ondan daha mesut bir adam ta savvur etmek güçtü!.. En büyüğü yirmi yaşında olan bir genç kız topluluğu için- de idi ve munis bir baba tavrı ile kimi- sinin yanağını okşuyor, kimisinin kolu- nu sıkıyor, kimisinin belinden yakalıyor- du... Günün birinde kendisine bir siya- si dayanak teşkil edebileceğini düşünerek gençlik için U. E. S. teşkilâtını yani lise- liler (birliğini kurmuştu!., Kızlar daha çok himayeye muhtaç- tılar! Pocho, Olivos'ta onlara gayet mo- dern büyük bir kamp kurdu ve sık sık onları yoklamaya gitti... Basketbol, kü- rek ve su sporları, dans, jimnastik, tem- sil... Herkes kendi marifetini gösteriyor- du... Tabii Pocho da... Onun da bazı marifetleri vardı: Meselâ, yeşil — gözlü Nelly herkesten daha çok himayeye muh- taçtı. Kendi kendine «ebedi dul» adını takan Podho ise, babalık hislerini bu on- altı yaşındaki kız üzerinde tatmin ede- bilirdi... Hattâ rivayete göre Nelly daha ondört yaşında iken, —Arjantin'in meş- hur babası ona evinde, hususi dersler vermeye başlamıştı... Bu arada Eva Pe- on'dan kalma kıymetli mücevherat, ne- fis Paris kokuları, kürkler, bir. küçük ev de kızın malı olmuştu. Hattâ geçen Mart ayında, Pocho'nun Isabel del Solar adın- da ondokuz yaşında başka bir talebesi i- le gizliden evlenmiş olduğu da söylen- mişse de, son gözdesi, 16 yaşındaki Neli- Peron ve kızları Pocho eğleniyor