YURTTA OLUP BİTENLER söylediği lâf mutlaka sert itirazlar cel- bediyor, arada şunun veya bir sempati, beslemiyor ve bunu izhar fırsatını kaçırmıyordu. Onun yanında Osman Şevki Çiçekdağ da zaman zaman şiddetli münakaşalara giriyordu. Bu haf- tanın başında ortada bir de makbul se- bep bulunduğundan mücadele büsbütün sert geçti ve Benderlioğlu - Çiçekdağ hiz- binin zaferıyle sona erdi. Tartışmalarda Yırcalı - Kalafat - Ağaoğlu gurubu bir muvazene unsuru olmaya çahşmıştı Me- sele Ankara adaylarının tesbitiyı Ankara Belediye Başkanlığı için baş- lıca iki kişinin isminden bahsediliyordu: il başkanı Orhan Eren ve il idare kuru- lundan Adil Ünlü. Büyük Kongre sıra- sında Eren gurubu Dr. Sarol'la anlaşmış ve sabık Devlet Bakanı onların reyleri sayesinde Genel İdare Kuruluna sokula- bilmişti. Buna mukabil Dr. Sarol da Or- han Eren'in Belediye Başkanlığını Genel İdare Korulunda destekleyecekti. Bu yüz- den Orhan Eren tarafından teklif edilen dikkatle incelenmiş ve bir çok isim silinmişti. Bunlar Eren hizbine dahil kimselerdi. Genel- İdare kurulunda münakaşalar o kadar sert olmuştu ki ga- zeteler Dr. Sarol'un toplantıyı terkettiği- ni, Orhan Eren'in de istifaya hazırlan- dığını yazmışlardı. Nihayet liste üzerin- de, vaktin de sıkıştırması sayesinde, bir mutabakaîa varılmış ve isimler ilân edil- Adaylar içlerinde bazı eski C. H. meddin Sahir Sılan gibi - bulunmasına rağmen daha ziyade Ben- derlioğlu- Çiçekdağ hizbine dahil görü- nüyorlardı ve bunlardan müteşekkil Mec- lisin Adil -Ünlüyü başkanlığa getireceği tahmin olunuyordu. Zaten Başbakan Ad- nan Menderes de Adil Ünlünün başkanlı- taraftar bulunduğunu hissettirmiş- ti Gerçi Genel Başkan kimi isterse Be- lediye Başkanı yapabilirdi ama Meclis içinde kuvvetli - birinin o mevkie getiril- mesini işlerin selâmeti ve huzursuzluğun önlenmesi için elzem görüyordu (Buna mukabil İstanbul listesi üze- rinde Ankara için olduğu — kadar sert münakaşalar cereyan etmemişti. Bir za- manlar İstanbula hakim görünen Dr. Mükerrem Sarol Genel İdare — kurulu için İstanbulluların reylerini bile ver- diği bütün ziyafetere rağmen alamamış- tı. Oraya Köprülüler hakım görünüyor- lardı. Orhan Köprülü, başkanı sıfa- tiyla bir varlık göstermeye muvaffak öl- müştü. Hiç bir şey yapmasa meseleleri nüfuz suiistimali ve parti dalaveresi Za- viyesinden görmeyip bütün bunların üs- tüne çıkm muvaffak oluşu Üümidler veriyordu. Demokrat Parti' Büyük Kongresi hiç bir şeyi halletmemişti. Parti içindeki çe- kişmeler bütün hızıyla devam ediyordu ve Genel İdare Kurulu dahi mütecanis bir manzara arzetmiyordu. Zaten bir kı- sım Tradikal tedbirler alınmadıkça me- selelerin halline de imkân yoktu. Hu- statükoydu, kongre- devamından — başka çare bulunamamıştı. C. H. P. Bir dâva vesilesiyle Uzun haftalar vardı ki gazete okuyu- cuları, bir zamanlar sık sık duyduk- ları bir isme sütunlar arasında tesadüf etmıyorlardı Bu, Ana Muhalefet partisi C. H. P. idi Galiba Ana Muhalefet Par- tisi bu ana,baba günlerinde kendisinden bahsettirtmemeyi tercih etmişti. Taktik olarak mı, yoksa süküt bu ihtiyar parti- nin tabu hali bulunduğundan mıiıdır bi- linmez - partinin bir başka tabii hali de lüzumundan fazla gürültü yapmaktır, yani bir tarifi keşfedılemıyen ikisinin or- tasıdır. - . liderleri hâdiselere se- yirci kalmayı ercıh etmişlerdi Geçen hafta 1ç1nde iki vesileyle bu perdeyi yırt- Birincisi adli bir hâdiseydi. Genel Sekreter Kasım Gülek'in Tire'deki du- ruşmasına devam edildi. Bir evvelki cel- senin en mühim hâdisesi hâkim tarafın- dan alınan karardı. Bu karara göre ya- bancı petrol' şirketlerinden Türkiye'nin kendilerine ne miktar borcu olduğu so- rulacaktı. Kasım Gülek Tire'de yaptığı bir konuşmasında gaz yokluğundan bah- sederek ve hükümetin petrol şirketlerine borcu bulunduğunu ilâve ederek kıtlığa sebebiyet vermişti. Kasım Gülek ilk cel- sede kendisinin muhalefet lideri olduğu- nu, tenkit yapmasının tabii bulunduğu- nu, kaldı ki söylediklerinin de hilafı ha- kikat sayılamayacağını zira. hükümetin yabancı petrol şirketlerine hakikaten borç biriktirdiğini — söylemişti. Hâkim — de bunların tahkiki 'için karar çıkarmıştı. Yani Kasım Güleğin hakikaten muhale- fet lideri olup olmadığı ve hükümetin yabancı şirketlere borcu bulunup bulun- madığı araştırılacaktı. Duruşmadan son- ra bu hususlarda savcılığa talimat yazıl- mıştı. Geçen hafta Tire'de görüldü ki Ka- sım Güleğin hakikaten muhalefet lideri olduğu tahkikat neticesinde anlaşılmış- tır. Ama savcılık yabancı petrol şirketle- rine hükümetin rcunu Bunu yapmak, memleketin rıcı bir hareket olarak mülâhaza edilmiş ve durumun Ekonomi ve Ticaret Bakan- lığından da öğrenilebileceği — kanaatine varılmıştır. . asım' Güleğin avukatları buna 'iti- raz etmişlerdir. Madem ki bir karar alın- mıştır, bunun tatbiki lâzımdır. Savcı na- sıl mani olabilir? Üstelik savcı, ilk celse- de bu karar alındığı zaman da şimdi ser- dettiği mütalâayı serdetmemişti. Eğer bir borç varsa bunun'tahkiki niçin itibar kı- rıcı olacaktı? Sonra, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından gelen cevabın tatminkâr olup olmayacağı meçhuldü. Bankaya yat- mış, fakat transfer edilmemiş bir borç ödenmiş sayılabilir miydi? Karar, arabulucu bir karar oldu. kümetin, yabana petrol şirketlerine ne miktar borcu bulunduğu (bu şirketlerden değil, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından sorulacaktı. Ancak, eğer cevap müdafaa hakkım zedeleyici — mahiyette görülürse durum aynıca ilk Kararda ifade olunduğu gbi yabancı şirketlerden de öğrenilecek- ti. İkinci hâdise ise siyasidir, — Kasım Gülek İstanbul'da, geçen haftanın so- nunda bir basın toplantısı, yapmış ve G, hakkında bizzat Başbakan tara- fından D n Dördüncü Büyük Kon- gresinde sarf edılen bazı sözleri, yapılan ithamları Kasım Gü- muştur. Demokrat Partinin iç ihtilâfları- na dokunmaktan dikkatle sakınmış, sa- deçe ©€, . nin (müdafaasını yapmış- tır. Genel Sekreterin acaip kılık ve kı- yafet merakını beğenmeyenler bu hare- ketini son derece takdir etmişlerdir.. YAZISIZ AKİS, 29 Ekim 1955