ADALET sonra hesaplaşalım» diyebilirdi Bunu dedirtmemek için, frenklerin tâbirile ro- kambolesk bir plân hazırlanmıştı. Dr. Mükerrem Sarol Metin Totker'e ra- hatça küfredebilmesi için perdenin ar- kasına çekiliyordu. Buna inanmak güç olabilirdi. muhterem — reis beyefendi; bunlar insana hayal gibi görünebilirdi; eğer size takdim edeceğim şu Türk Sesi gazetesının aşağıdaki satırları ortada bu- lunmasaydı. Türk Sesi mahut devir i- lanından sonra şoyle diyordu: «Son za- manlarda Devlet Vekili Dr. ükerrem Sarol'a karşı bir dergide başlayıp bir i- ki günlük gazeteye intikal eden sistemli ve maksadlı tecavüzler işte bu — hazin kanunun tecellisine şahit oluyoruz. - Pe- rişan Türkçeden dolayı özür dilerim, a- ma gazeteden aynen okuyorum - Eğer biz, düne kadar gazetenin sahibiy- ken bugün hiçbir alâkası kalmay: Mükerrem Sarol'un yerinde olsaydık, hedefinin ulvi memnuiyetlerini, asil hi- caplarını istismar etmek yüzünden kuv- vet ve cüret taslayan çığırtkanlara bun- lar bizleriz reis beyefendi - tereddütsüz- ce lâyık oldukları cevabı verir, vekilli- ğimizi, bakanlığımızı bir tarafa koyarak sadece vatandaş sıfatıyla hareket etmek- te tereddüt göstermezdik. Ve bunu ga- zetenin sahibi sıfatıya yerine getirmek- le asla mahzur görmezdik. İnsan vekil olduktan sonra insan hakkını mı kaybe- doğan aczini hiçbir surette değiştirmek ısîememışt Ama, bugün vaziyet o de- gI Gazete Mükerrem Sarol'un değildir; sadece kendısını, baglı olduğu hüküme- hiç bir isnat dolandırıcılığına veremez O halde, buyursunlar görüşelim.» Bu trefili Türkçeyi yazan kalem yalan söylüyordu reis beyfendi. tırların yazılmasından sadece altı gun ev- vel kâğıt üzerinde devirin gizli kâğıdı im- zalanmıştı. Mukavelenamenin — birinci maddesine göre ise gazetenin neşriyatı bizzat Dr. Sarol'un tasvibiyle yapılıyor- du. Gazeteyle hıçbır alâkası kalmadığı bildirilen Dr. Saro imkân Aleyhimizde bu plânlar hazırlanır- ken kendimizi müdafaa etmeyecek miy- dik? Hakikatleri imaen dahi ortaya koy- ımayacak mıydık? Dr. Mükerrem Sarol'- un gazeteyle alâkasını muhafaza ettiği- ni belirtmeyecek miydik? Meşru müda- faa (halinde olanlar adam öldürdükleri zaman beraat ediyorlar. Türk Sesi gaze- tesinin devrinin bir muvazaa — olduğunu, bu şartlar altında fana etmek - düğünü- nüz, ima etmek - suç olabilir mi? Beni bundan dolayı mahküm etmek, hangi adaletin icabıdır? Bir gazete sahibinin gazetesini kâ- ğıt üzerinde, atta başkasına rahatça hücum edebilmek için devretmesi kanun nazarında suç mudur? Elbette ki hayır. Yukarda anlatılan muameleye adliyenin karışmak hakkı yar mıdır? — Elbette ki 16 Barutçu Zaferi Yalanlıyor Akis - Sarol dâvasının son duruşması vesilesiyle de Zafer gazetesi bir takım mütalâalar serdetmiştir. Bu mütalâaları karşısında Faik Ahmet Barutçu gazeteye noterlik vasıtasiyle yeniden aşağıdaki tekzibi göndermiştir. Zafer — Gazetesi Yazıişleri Müdürlü- güne : Gazetenizin bu günkü - 21 Ekim 1955 - nüshasında «Akis dâvası karara kaldı» başlığı altındaki yazıda <«Sanık vekillerinden Faik Ahmet Barutçu mü- dafaasını yapmış ve bu arada İkinci Dünya Harbinden sonra muhakeme e- dilen eski Fransız Başvekillerinden La- ceğinden endişeye düşmeleri üzerine mahkeme reisinin avukatın sözünü ke- serek biz emirle karar vermeyiz dedi- ğini nakletmiş ve bunun üzerine söz alan müdahil vekili Apaydın da bu nokta üzerinde hassasiyetle durarak Barutçu'nun sözlerinde vekil olan bir kimsenin dâva açması halinde sırf bu yüzden dolayı iddiasının tercih edilip o suretle karar verileceği ithamı anla- şılmaktadır. Laval misalinden çıkarıla- cak mâna budur» diye başlayan ve «Ba- rutçu masum gösterilmek istenen bir suçluyu müdafaa için haksızlıklar ya- mahkemenin inandığımız mu- kaddesatına tecavüz ediyor» cümlele- riyle biten davacı vekilinin sözleri bir taraflı olarak nakledilmiştir. Bu sözler mesnetsiz ve yakışmayan iddialardır. Müdafaanın bu kısmı şudur: «Mahkemenin, Beyoğlu dördüncü noterliğinden getirttiği resmi kayıt, iddia olunan gazetenin devir muame- lesinin hakiki bir devir olmayıp dok- tor Mükerrem Sarol'un gazete ile alâ- tesisinden ve şekli bir devirden iba- ret olduğunu meydana çıkarmıştır. Hakikati araştırmak ne güzel şeydir... Bozmadan sonra yapılan tetkikat sayesinde Türk adaletine yakışan bir netice istihsaliyle bir masumiyetin mahkümiyeti önlenmiştir. Bir masu- miyetin mahkümiyeti önlenmiştir de- mek insanlık kaidelerinin zaferi de- mektir. Muhterem hâkimler! Dâva konu- su yazıların, aslında demokratik mem- leketlerin teamüllerinden mülhem ola- rak inanılan bır hürriyetin hududu i- dığını meydana çıkaran tetkiklerinizle tamir edilmez neticeleri bertaraf edi- orsunuz. e bir sonucun adalet ihtiyacında olanlara telkin edeceği şey, şartlar ne olursa hüküm vermek hakkını kullanmaga davet e- dilen Türk hâkiminin adaleti ile ö- vünmekdir. Muhterem Reis Beyefendi! Cağı- mızın kitap halinde yayınlanan meş- hur dâvaları vardır. Bunlardan biri de İkinci Dünya Harbinde Alman iş- galine uğradıktan sonra sa'daki hükümetin başına geçen eski Fransız Başvekillerinden Pierre Laval'ın yük- sek divan huzurundaki muhakemesi- dir. Laval, Fransız anayasasını ayaklar altına akla, Fransanın dahili em- yan etmektedir. Fransa; öte tarafta, maznunun yanın- da, Paris barosunun maruf üç avuka- tı. Bunlar Laval'in dâvasında ve şah- sında adalete hizmet vazifesinde fay- dalı olmak için Fransız ceza hukuku- nun prensiplerini celâdetle müdafaa ederlerken muhakemenin bir safhasın- da yüksek divanın reisi avukatlara cevap veriyor: m temsil ettiğim adalet emirle nizamlanmaz! Yüksek divanın — müddeiumumisi de avukatlara şunu söylüyor: — Benim yaşım her hangi Bakan- dan emir alacak tekaütlük yaşı değil- dir. Ben burada kendi arzumla oturu- yorum! Bu dâvanın ise böyle bir mahiye- ti yoktur. Yalnız bu dâva bir tar: tan iptilâ ile takip edilen bir şeref ve haysivet iddiası, bir taraftan da fikir hürriyetinin bir davasıdır. Bu bakım- dan, vereceğiniz hüküm, Türk adale- tinin bir taraflı nizamlanmayan bir ada- let olduğunu gösterecek ve şahsi şeref ve haysiyetlerin de hürriyet ve tarafsız adalet rejiminin kolları üstünde yük- selebileceğini anlatacaktır. Hâkim hürriyetlerimizin efendisi- dir; tevkif edebilir, mahküm edebilir, her şeye el koyabilir. Bundan dolayı vereceği pek az hesap olduğu için hük- metmek hakkını kullanırken — skrüpül denilen vicdan huzuruna hâkimin de ihtiyacı vardır. Hakların garantisi hâ- kimin huzura muhtaç olan vicdanın- dadır. Vicdan huzuru içinde verilecek hükümlerle Adalet muzaffer olsun da, isterse dünya yıkılsın! Mesleki vicdanımızın itminanı i- çinde ve Türk hâkiminin adaleti ile övünerek müvekkilimizin beraatini is- teyen müdafaamızı ve umumi müsbet fikirleri kötüye yormak mergup usul- ler değildir. Bu cevabın Basın kanu- nu gereğince ilk çıkacak sayınızın ay- nı sütununda yayınlanmasını rica ey- lerim. Faik Ahmet BARUTÇU AKİS, 29 Ekim 1955