B A SIN Gazeteciler Cemal Sağlam Mesleğin ve idealin fedaisi Cemal Sağlam Öldü haftanın sonunda Perşembe gü- nü saat tam 15.30 da Ankara'da Toplu Basın Mahkemesinin — mübaşiri «Cemal Sağlammm!» diye bağırdı. Ko- ridor oldukça kalabalıktı. Mahkemenin küçük salonunun kapısı da hemen aynı anda açıldığından duruşmaları takip et- mek isteyen dinleyiciler içeriye hücum etmişlerdi. Mübaşirin sesi tekrar yüksel- di: emal Sağlam!.. Avukat Sahir Kurutluoglu' .> oO Halkçı gazetesi dâvalarından birine devan olunacaktı. Gazete, özdie- Evlivazade'nin meşhur duruşmasın- da Evliyazade tarafından İç İşleri Baka- nı Ethem Menderes ve Emniyeti Umu- miye Müdürü Kemal Aygün — aleyhinde söylendiği bildirilen, fakat zapta geçme- n bazı sözleri neşrettiğinden dolayı mahkemeye verilmişti. Neşredilen yazılar- la Ethem Menderes'e ve Kemal Aygün'e hakaret olunduğu ileri sürülüyordu. Ha- vadisi İbrahim Cüceoğlu yazmıştı. Cemal Sağlam yazı işleri müdürü sıfatiyle mu- hakeme olunuyordu. Mübaşirin «Cemal Sağlam!» diye ba- ğırmasından iki dakika sonra avukat Sa- hir Kurutluoğlu, gözleri yaşlarla dolu o- larak, mahkeme heyetine müvekkilinin bir bucak saat evvel vefat etniğini bildir- di Salonu derin bir heyecan vs elem kaplamıştı. Reis için yapacak bir tek şey kalıyordu: Cemal Sağlam'ın ölüp ölme- 18 diğinin tahkikime karar vermek. O satır- lar zapta geçirilirken Sahir Kurutluoğlu kendini daha fazla tutamadı. Koca a- dam, mahkeme huzurunda hüngür hün- gür ağlıyordu. Cemal Sağlam ölmüştü... Ağlamamaya imkân miı va! Yıldızlar ve temeller Her —gazetede iki çeşit insan vardır. unlardan biri yıldızlardır. Muhar- rirler, imzalarıyla yazı yazarlar, ilimleri bilinir, tanınırlar, resimleri neşredilir, yerde onlara rastlanır, bütün seya- hatlere iştirak ederler, toplantılara on- lar katılırlar. Pek çok okuyucu, gazetesi- ni yıldızlar için alır. Ama gazetenin bir de temel taşları vardır. Adlarını kimse duymamıştır, re- simleri hiç bir yerde çıkmaz, oraya bu- raya davet edilmeleri pek enderdir, za- ten davetlere de gidemezler, çalışma sa- atleri onları âdeta bütün medeni âlem- den çekip alır. Bunlar yazı işleri müdür- leridir. Gazeteyi onlar çıkarır, beğendi- ğimiz veya beğenmediğimiz havasını on- lar verirler. Hangi yazının gireceğini, na- sil gireceğini, nereye konacağını, hangi başlıklarla gösterileceğini onlar tayin e* derler. Gazeteye bir yıldız muharrirden daha çok, hiç olmazsa onun kadar lüzum- la bulunduklarına zerrece şüphe Çok kere gazetelerin hüviyetleri yıldız muharrirleri değil, yazı işleri müdürleri değiştiği zaman değişir. ların adını kimse bilmez dedik. a doğrusu bilmezdi. Fakat basın dâ- valarının adedinin bu kadar gazeteye geçmeye başlamışta. Zira bu te- mel taşları gazetenin kanunt mesuliyetini de omuzlarında taşımaktadırlar. Kimin yazısında olursa olsun bir suç görüldü- ğünde kanun, yazının muharrırıyle bera- yazısından mesuldür; bir kişi işleri müdürü. mesuldür. Erişilmez bir rekor Ulus — gazetesinin bu temel taşı Cemal Sağlamdı. Gazeteciliğe bundan tam 21 yıl evvel İstanbul'da, Tan ve Cumhu- riyet gazetelerinde başlamış, 1998 de An- ara'ya gelmişti. O tarihten beri Cemal Sağlam Ulus gazetesinden * veya Ulus'un ruhunu taşıdığını sandığı gazetelerden - asla ayrılmamış, üstelil Cumhuriyet Halk Partisine katılmış, onun faal safla- rında vazife almıştır. 1907 yılında İstan- bul'da doğmuş, Galatasaray lisesini bitir- mişti. Babası Ankara Etnografya Müzesi Müdürlüğünden emekliye ayrılmış olan Osman. Ferit Sağlamdır. Ailesinden ge- len tarih merakıyla İstanbul Unıversıte- si Edebıyat Fakültesinin Tarih Enstitü süne dev, etmiş, aynı yılkıda muhtelıf mekteplerde hocalık etmiştir. Hocalıktan gazeteciliğe geçmesi bir an meselesi ol- muş, ama gazetecilikten bir yere kıpırda- anmamı: hariç: yan O, herkesin yazısından ştır. Bir muhalif gazetenin yazı işleri mü- dürü olmak Cemal Sağlam'a erişilmesi pek güç bazı rekorlar kazandırmıştır. Bunların biri, hakkında açılan dâvaların adedidir. Cemal Sağlam şu son birkaç sene içinde altmış defa, altmış dâva ve- silesiyle haktim huzuruna çıkmış, bu dâ- valarından birinde 65 ay hapse mahküm edilmişti. 65 ay... Bu, beş buçuk sene demektir. Ama sinirlerine mağlup olma- mış, safını değiştirmemiş, vazifesini bı- rakıp kaçmamışlar. Öldüğü gün, kapan- mış olan gazetesini, verilen açılana kara- rı üzerine yeniden çıkarmaya hazırlanı- yordu. Ani gelen ecel Hakikaten — ecel onu bir an içinde vur- uş, bir an içinde yıkmıştı. Cuma günü Ulus çıkacaktı. Cemal Sağlam bir kaç günden beri hummalı bir faaliyet i- cindeydi. İmkânları mahdut, fakat tira- jt yüksek bir gazeteyi hazırlamak, idare etmek ne demektir pek az kimse bilir. Üstelik Cemal Sağlam o gazetenın her şeyiydi: Yazı işleri müdürü, umumi neş- riyat müdürü, idare müdürü, muhasebe müdürü... Talihi yanında genç ve ça- lışkan yardımcılarının bulunmasından i- baretti. Onları yetiştirmek için elinden geleni yapıyor, böylece omuzlarında bu- lunan zaten ağır yüke bir yenisi, hoca- hk vazifesi ekleniyordu Tıpkı bundan yirmi beş yıl evvel, İstanbul Üniversite- sinde olduğu gibi Ulus gazetesinde de Arjan rejim değişikliği aynı zamanda bir ruh değişikliği demektir. İn- sanlar mevcut siyasi müessese ve nizam- ları yeniden gözden geçirmek, yeni bir ruble bir kete daha tanzim etmek av- lusunu duymasalardı yeryüzünde rejim değişikliğinden — bahsedilemezdi. Her yeni rejim, bir bakıma, yeni bir dünya görüşüdür. Durum böyle ıken, Her Re garip bir tecellidir ki bu <«ga- ye münkirleri» ne, diğer rejim değişik- lıklerıne gırışenlerden ziyade, diktatör- geçerek Cumhuriyet kuran, diktatörlük tesisini düşünerek idareyi eline alıp demokrasi getiren devlet adamı görül- memiştir. Ancak, demokrasi kurmal emeliyle başa geçip de diktatörlüğünü tesis eden devlet adamları sayılamaya- cak kadar çoktur. Bunun sebeplerini izah bizim konu- muz dışındadır. Ancak şu kadarına te- mas edelim ki, bu, herşeyden önce, bir siyasi olgunluk ve terbiye meselesidir. Bu olgunluk ve terbiyeyi kimlerin gös- terip, kimlerin gösteremiyeceği hakkın- da bir kaide koymak imkânsız denecek kadar güçtür. Genel olarak, sahsi e- mellere değil, millete hizmet aşkıyla başa geçenlerin, diğerlerine nisbetle da- ha fazla yeni bir ruh ve nizam getir- AKİS, 29 Ekim 1955