YURTTA OLUP BİTENLER İsmet İnönü Bir devlet adamı Asayiş Kahir ekseriyet Cumhurbaşkanı — Celâl Bayar Tür- kiye Büyük Millet Meclisini Pa- zartesi günü saat 15 te içtimaa da- vet etmişti. Ama o gün, toplantılara daima dakikası dakikasına gelen zeteciler saat te Mecliste kendilerine ayrılan yeri doldurmuş- lardı. Sadece onlar mı? Dinleyiciler kısmı da aynı esnada hemen tama- miyle işgal edilmiş vaziyetteydi.' Aşa- ğıdaki toplantı salonunda ise sırala- rın yanına iskemleler yerleştirilmiş- ti. Hakikaten biraz sonra, bu iskem- lelerde dahi yer kalmadı. Salona ilk, girenlerden biri Hik- met Bayur oldu. O sırada içerde kim- se bulunmadığından gitti, tam kür- sünün karşısına gelen iskemleye o0- turdu. En erken geldiğinden en iyi yer elbette ki onun hakkıydı. Biraz sonra evvelce 11 lere dahil olup mü- teakiben ispat hakkı taraftarları a- rasından ayrılıp teklifteki — imzasını geri alan eski asker Seyfi Kurtbek kapıda göründü. Seyfi —Kurtbek'in gelmesi gazeteciler arasında bir mı- rıldanmaya yol açtı. O da gitti, or- talarda bir yer işgal etti. Salon ya- vaş yavaş doluyordu. Bu arada Ek- rem Hayri Ustündağ'ın girdiği gö- rüldü. Demokrat Partinin en mümtaz azalarından' biri olan eski Sağlık Ba- kanının Meclisin bu fevkalâde içti- mai dolayısiyle, rahatsızlığına — rağ- men İzmirden kalkıp geldiği anlaşı- lıyordu. Kabineye ayrılan sırada iilk Önce Milli Eğitim Bakanı Celâl Yar- 4 dımcı göründü. Onu diğerleri takip ettiler. Bu sırada kapıda, yanında Zühtü Hilmi Velibeşe bulunduğu hal- de Fuad Köprülü belirdi. Başbakan Yardımcısının üzerinde gri bir ceket, sütlü kahve renginde pantalon vardı. İstanbuldan acele geldiği anlaşılıyor- du. Bu şurada saat üçe yaklaşıyordu. Üçe tam üç dakika kala Adnan Menderes girdi. Başbakan yorgun ve son derece üzgün görünüyordu. O da- ima gülümseyen hali kalmamıştı. Sanki iki üç gün içinde çökmüştü. Hadiselerden büyük bir ıstırap duy- duğu yüzünün hatlarından bellıydı Denilebilir' ki Adnan Menderesi şim- diye kadar hıç kimse öyle görmemiş- ti. Buna rağmen, her zamanki gibi tertemiz giyinmişti. Koyu gri bir el- bisesi, benekli lâcivert kravatı vardı. Elinde büyük bir dosya zZarfı tutu- yordu. Bakanlara ayrılan yerde, Fa- tin Rüştü Zorlu ile Fuad Köprülünün arasına oturdu Nuriye Pınar, Ziyad Ebuzzıyayla beraber geldi. Braz sonra ise dun Ergin göründü. Demokrat Parti- en, hükümetin bazı * icraatını Cum- hurıyet gazetesinde tenkid ettiği mu- cip sebebiyle çıkarılan Urfa milletve- kilinin nereye oturacağı merak edili- yordu. Bir çok göz ona çevrilmişti. Ferıdun Ergin demokrat milletvekil- lerinin ellerini sıka sıka salonun ar- ka tarafına yürüdü, orada bir sıra- da yer aldı. Bu sırada muhalefet sıralan da doluyordu. İsmet İnönü, Grup başkan vekilleri olan Nüvit Yetkin ve Sun Atalayla beraber salona girdi. İstan- buldan geldiği belliydi, yüzü güneş- ten yanmıştı. Bol bol denize girdi- ğinden mutaddan da sıhhatli bir ha- li vardı. Siyah benekli, açık gri bir elbise giymişti. Mamafıh üzgün gö- rünüyordu. Zaten kim üzgün değil- di ki.. S üç olmuştu. Kürsünün so- lundaki kapıdan Namık Gedik gö- ründü. Bir kaç gün içinde sanki bir kaç yıl ihtiyarlamıştı. Zayıflamıştı, yorgun ve uykusuza benziyordu. Es- ki İçişleri Bakanında, sanki sınıfta kalmış bir talebe hali seziliyordu. Bütün gözler ona çevrilmişti. Demok- rat Partiye ayrılan kısımda, ortalar- da bir sıraya oturdu. İşte Refik Koraltan, frak giymiş olduğu halde bu esnada içeri girdi. Celse açılıyordu. İnönü — konuşuyor Başkan celseyi açtığını ilân için büyük çana el attı, çan çalmadı. Belki de Demokrat Parti Meclis Gru- bunun sabahleyin aynı salonda yap- tığı içtimada çok kullanılmaktan bo- zulmuştu. Fakat Allahtan ki Refik Koraltanın sesi hiç bir çana ihtiyaç hissettirmiyordu. Tamamiyle dolu o- lan sıralara bir göz attı, sonra da- vudi bir sedayla ekserıyetın bulundu- ğunu, onun için celseyi açtığını bil- İSMET Bugün — millet ve devlet olarak şan ve şerefle parlıyan varlığı- mızı savunmağa mecburuz. EL bir- liğiyle, adaletle taliimizi kurtarma- lıyız. Büyük Millet Meclisi temiz bir vatan kaygısının kaynağı ola- rak bütün milletin gayretlerini kendi etrafında toplıyabilir. ÖOrfi İdare ilânına sebep göste- rilen vukuatın tafsilâtını — dinle- mek isterdik. Gerçekten 6-7 Eylül 1955 te İstanbul ve İzmir'de pek e- hemmiyetli hâdiseler vukua gel- miştir. Masum vatandaşların can- larına, mallarına şereflerine teca- vüzler yapılmıştır. Bu haller kar- şısında duyduğumuz pek derin, pek acı teessürlere teselli bulamıyoruz. Cemiyet hareketlerinde taşkınlık- lar çıkabilir, bunlar bir takım za- rarlara da meydan verebilirler. An- cak bu hareketler vatandaşı koru- yan kanun kuvvetlerinin kudretli müdahalesi ile karşılanır. 6-7 Eylül hadiselerinin çok hazin tarafı te- cavüz edenlerin coşkun hissiyat i- le kendini kaybetmışler halinde de- ğil, âdeta biç bir mâni karşısında bulunmayan, rahatlık ve kolaylık içinde işlerini gören insanlar ola- rak görünmeleridir. Vatandaşların maddi zararı büyük ölçülerde ol- duğu söyleniyor. Milletimiz milli servetinden ehemmiyetli bir kay- ba uğramıştır. Kaybolan servetler yanında tazmin ve tamir olarak da AKİS, 17 EYLÜL 1965