İKTİSADİ VE MALİ SAHADA [—laan Polatkan Yüz milyonluk dert ZOr (durmuş Adeta pervasızca "var- sın olsun" denmek istenmiş ve isten- mektedir. Şimdiye kadar bir tek mü- him iç veya dış iktisadi, siyasi ve sa- ir meselede iktidarın millete bilgi vermek istediği görülmemiştir. İşle- rin hakiki sahibi olan millet, işlerin yürütülmesi mevzuunda, vekili veya vekilleri tarafından alümatsız ve habersiz bırakılmıştır. Bu gidişin mil- letin memleket meselelerıne karşı ka- yıtsızlık duymaya ası yolun- da menfi tesirler yapması mukad- derdir. Bu neticenin de demokrasiy- le bağdaşması katiyen imkânsızdır. Bunun yanında memleketin muhtelif meseleleriyle uğraşmak, onların gi- dişi hakkında fikir ve mütalaa beyan etmek ve icap ettikçe yol göstermek ödevleri olan mütehassısların işleri haber alıp verme müessesesinin işle- memesi yüzünden çok zorlaşmakta- dır. Fakat hükümet ve dolayısıyle 1k— tidar işine gelen hususların açıkl ması meselesinde hatta haddınden fazla bir gayret göstermeyi hiç bir zaman ihmal etmemektedir. Bu gibi hallerde kullanabilmekte haklı olup olmıyacagı meselesine hiç aldırış et- ksizin, her türlü vastıayı bol bol kullanmaktadır Memleketin iktisa- di ve mali meselelerinin'bu — derece bozulup gitmesinde iktidarın bu dav- ranışını ve her şeye rağmen yapılan ikazlara kulak asmak istememesinin üyük rolü olmuştur. Mahdut bılgıye sahibiz adar bir çok önemli me- elede memleket işlerine alâka duyan vatandaşlar işlerin gidişi hak- kında mahdut bilgiyi çok zaman ya* 14 bancı ajans veya gazetelerden öğren- mek zorunda kalmışlardır. Buna en son ve mühim bir misal Amerikadan talep ettiğimiz 300 milyon dolarlık kredinin red sebeplerını A. P. ajan- sından öğrenmemiz olmuştur. Eğer o zamanlar bu sebepleri açıkça bütün dunyaya ilân etmemiş olsaydı, biz o gün bugün red sebeplerinin neler l— duğunu resmen asla bilemiyecektik. Son zamanlarda devam ede gelen bir meselede de ayni durum görül- mektedir. Bu mesele Irakla aramız- daki 100 milyonluk alacak ihtilâfıdır. Geçen sayımızda söylediğimiz — gibi, ne meselenin mahiyeti hakkında ne de Irakla yapılmakta olan müzake- relere dair hükümet umumi efkâra en küçük bir bilgi vermemiştir. Fakat müzakereler müsbet neticeye bağla- nıp alacağımız tahsil edilse - ki bun istemiyecek bir tek vatandaş tasav- vur edilemez - n yapılacak propagandanın gürültülerini kulakla- rımızda duyar gibi oluyoruz. Memle- ket meseleleri hakkında millete bilgi vermek zaaf değil, bilâkis kuvvet ka- zandırıcı bir faktör olarak mütalâa olunmalıdır. geçen sayımızda, 100 milyon meselesine dair fikirlerimizi tahmin hudutları dahilinde — belirtmeye ça- lışmıştık. Çünkü sarih bir bilgiye sahip olamamıştık. — Anlaşmazlığın miktar veya tediye vasıtaları ve şek- li üzerinde çıkmış olabileceğini söy- lemiştik. Bu bizi söylediklerimiz daha ziyade teferruata ve nısbeten esasa muteallık sebeplerdir. anlaşmazlığın sebebi doğrudan doğruya borcun mevcut o- lup olmadıgına mütealliktir. Bılındıgı gibi 1926 da İngiltere - Türkiy - rak arasında yapılan bir anlaşma mucibince Türkiye, Irak petrollerin- den 25 yıl muddetle 96 10 nisbetinde bir hisse alacaktır. Irakın hesabına göre 25 yıl, anlaşma 1926 da yürür- lüğe girdiğine göre, 1951 yılında bit- miştir. Bize göre 25 yıl 1931 yılından itibaren yürürlüğe girip 1956 yılında sona erecektir. Zira, bize göre, Ira petrolleri anlaşmadan ancak beş yıl sonra, 1931 de, esaslı olarak işletil- meye başlanmıştır. Binaenaleyh 1951 yılından bu tarafa tahakkuk eden ve biriken paylar da bize ödenmelidir. İhtilâfın nasıl bir neticeye bağlana- cağını zaman gösterecektir. Zamanın göstereceği diğer mukadder bir ne- tice daha vardır: Eğer her şey ayni kalırsa, bir tek hususa işaret edelım zamlar ve sair şekıllerle vergi fazla- ları olmazsa, bütçe sırf bu yüzden 100 mılyonluk bir açık verebilir. Ve bu da bize tahminlerin ne derece cid- di ve tetkike müstenid yapılmakta oldugunu gösterir. Neticenin ne ola- cağı günü gelince elbet de görüle- cektir. Ziraat Ormanın ikinci bir dâvası Memleketin şurasında burasında bugüne kadar her nasılsa gele- Kapaktaki Bakan Richard A. Butler 1902 —senesinde Hindistan'ın bir vilâyetinde bir çocuk dunyaya gelıyordu Hindistan'- da doğan bu çocuğun, Hindistan ile tek ilgisi babasının vazife ile orada bulunmasından baş- ka bir şey değildi. Adını Ric- hard Austin —Butler koydular ve tahsiline ehemmiyet verilme- sini doğuşu ile beraber annesi ve babası kararlaştırdı. ugün —Avrupa'nın hattâ anın en iyi, en mühim ma- liyecilerinden birisi olan Ric- Butlen'in babası Hindis- tan Hukumetınde vazifeli idi ve "Sir" ünvanını taşıyordu. — Sir Montagu Butler daha sonrala- rı merkezi Hindi eyaletleri va- lılıgıne getirildi. Bu sıralarda oğlu tahsilini tamamlıyordu. Genç Butler, Kembriç'te Marl- boraug ve Pembbroke kollejinde okudu. Daha mektep sırasında iştirak ettiği münazaralarda ko- nuşması, müdafaa ettiği tezi e- le alışı ve muvaffakiyeti — ile temayüz etti. Tarih ve yaşıyan diller mevzularında birinci mü- kâfatları kazandı. 1929 sene- sinde Essex eyaletinden millet- vekili seçildi ve hâlâ bu eyale- tin mılletvekıllıgmı yapmakta- dır. Doğum- yeri olan Hindistan üzerinde muhtelif vazifelere ge- tirilmiştir. Kabineye girişi ve vazife alışı 1937 senesine rüşt- ler. İlk olarak Chamberlain hü- kümetinde Çalışma Bakanlığı Parlamento Sekreterliği vazife- sine getirilmiştir. Daha sonra Maarif Bakanlığı vazifesini ü- zerıne almış, harp içinde dahi "içtimai reform Öncüsü" ola- rak vasıflandırdığı — hamlelere girişmiştir. Daha sonraları, 1944 senesinde "Butler Kanunu rak vasıflandırılan bir kanun hazırlamış, bununla 11 yaşın- dan itibaren bütün çocuklara bedava tahsil temin ettirmiştir. Maliye Bakanlığına getiri- len Butler, elâstiki bir para si- yasetını desteklemıştır İngilte- nin gelir ve ihtiyaçları ara- sında bır muvazene kurmak i- çin büyük gayretler sarfetmiş- tir. 1952 senesinde Londra'da, 1944 senesinde Sidney'de topla- nan milletlerarası maliye ba- kanları toplantısında büyük rol oynamıştır Bu hafta içinde İstanbul'da toplanan Milletlerarası Para Fonu ve milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının toplantı- sında gene İngiltere'yi temsil edecek ve mühim rol oynıya- caktır AKİS, 17 EYLÜL 1955