RADYO Ankara Kıpırdanan idare Geçen pazar günü Ankara gaze- telerinden birisinin yazı işleri mü- dürü saat 11 de radyoyu açtı. Niye- ti daldandala programını dinlemek ve bekledi "Sey'in yapılıp yapıl- madığını ogrenmek idi. Çünkü, bir hafta evveli telefonlar işlemiş, hat- tâ denilebilir ki taciz edercesine bir tatsız ses kendisinden defaatla bazı taleplerde bulunmuştu. Bu sesin is- tediklerini vermek ve yakayı kurtar- mak için bazı cevaplar tanzim etmiş ve kurtulmuştu. Kurtuluşunu temin eden cevapların yerine getirilip ge- tirilmediğini öğrenmek hakkı idi. Radyoyu açtı ve her zamanki gi- bi, daldandala programının muayyen ve bir malüm —musiki ile başlayıp muayyen şekilde devam edeceğini bi- liyordu. Fakat dinlediklerine inana- madı. ta - geçen pazar - dal- dandala programı yoktu, kaldırılmış- Yerine sevilen bazı parçalar plak- lardan veriliyordu. Hayret etmekten de kendini alamadı. Çünkü, bu dal- dandala programı bütün aksaklıkla- rına, bütün feci yanlışlıklara ve kö- tü tertiplerine rağmen her hafta muntazam olarak radyodan verilir- di, her hafta bir sürü gürültü, tatsız sözler işitilir, binlerce defa denilecek kadar çok tertipliyenin ismi söylenir, muayyen bazı kimselerin şahsi pro- pagandası yapılır ve bir saat müd- detle devam eden bu program radyo- nun en mühim yeniliği olarak halka bildirilirdi. Ayrıca o gazetecinin kızmakta yerden göğe kadar hakkı vardı. Çün- kü, bahsi geçen hâdise daldandala programının tertipçisi Erdoğan Çap- li'nın bir memuru tarafından kendi- sine telefonla yapılan bir müracaatla vaki olmuşu memur yazı işleri müdürüne - gazetenin - İs- rarla daldandala programında hangi musikinin çalınmasını, hangi parça- ların işitilmesini istediğini — İsrarla sormuştu. a. cevap vermişti. Şim- di, cevabını beklediğinin yerine geti- rilmesini istemesi, bunu beklemesi en tabii bir hadise i Fakat aylardır, hattâ plaklarla i- dare edilerek dahi, daldandala prog- 1 devam etmişken, bir yenilik ya- pılacağı hafta birden susmuş, birden sanki radyodan sura kadem basmış- tı. Bu hâdisenin Ur sebebi, evveliya- tı olmalı idi. Her halde durup durur- ken, bir saatlik bir program için bir haftalık hazırlık yapılmışken, radyo— dan o haftaya mahsus olmak üzere de Olsa, bir programın ani kaldırıl- masının bir sebebi bulunmalı idi. Bu hareket neden ileri geliyordu ve yok- sa radyo idaresi bundan böyle dal- dandala programım vermemek ka- rarında mı idi. Bütün bunlar ortada, askıda kalan sualler idi. Bütün bun- lara kendiliğinden cevap vermesi im- kânsızdı. Çünkü biliyordu ki, günün AKİS, 17 EYLÜL 1955 Erdoğan Çaplı Ders - aldı şartlarına uygun olan bir zihniyet radyoevine hâkimdi, daldandala prog- ramının tertipçisi Erdoğan Çaplı, her ne olursa olsun oradan ayrılamazdı. Ayrılmasına çalışmak ve hakikatleri, mantıki düşünceleri tatmin etme imkânsızdı, —öyle hadiseler olmuştu ki, ra dyodan milletvekilleri hakkında garip monologlar işitilmişti ve bu monologlar bir kaç defa tekrar edil- mek suretiyle sanki inat gösterisine çıkılmıştı. Ağır başlı olması lâzım ge- len bir radyonun bu kabil gayri cid- di hareketlerini "halkı güldürmek is- tiyoruz" esbabı mucibesine — bağla- mak istiyenler bulunmuştu. Daha sonraları temcit pilâvı gibi, kışın te- Hüseyin ileri - Ann Miller Şark ve garp İe almanlar yazın gene mikrofona getirilmiş, fakat en mühimi bu ya- pılırken, daldandala isminden — vaz- geçilememişti. Daldandalanın kısaca evveliyatım düşünmek, bu programın her ne o- lursa olsun radyodan kaldırılamıya- cağını göstermekten başka bir işe yaramazdı. Kızgınlık — gösteriri Rüzgârlı sokaktaki matbaasına ge- en yazı işleri müdürü butun karışıklığın sırrına ermek ve bu su- retle bir buyuk meseleyi aydınlığa çıkarmak iste Radyoevini aradı spikerler oda- sını buldu. Daldandala programının bir hafta için dahi olsa niçin kaldı- rılmış olduğunu sordu. çıkan, müsbet ve tatmin edici bir cevap ve- remedi, "bilmiyorum" diyerek işin i- çinden çıkmak istedi. Bir kere daha aradı, bu sefer çıkan daha sualini ta- mamlamadan cevap verdi, "bu hafta hazırlanamadı" dedi. Bu, çok sudan bir cevaptı. Daldandala gibi her te- minata kavuşmuş bir program "ha- zırlanamadı" gibi bir esbabı mücibe- -le ortaya çıkması hâdiseleri ortadan kaldıramazdı. İşin içinde iş vardı. Tahkikat olanları meydana çıkar- dı. Erdoğan Çaplı sinirlenmiş ve kız- mıştı. Kızmasının, sinirlenmesinin se- bebi ise kendi lehine bir hareketin ne- ticesi değildi. Bir' başka hafta Erdoğan Çaplı, daldandala programı- nı bir radyo mensubunun propagan- dasına tahsis etmişti. Naci Serez Av- rupa seyahatıne çıkmıştı, güya rad yoevi — yani Erdoğan Çaplı - Na- ci Serez'e bır telgraf çekmişti, Serez de bu telgrafın cevabını vermiş ve vapurda çok eğlendiklerini, "sıhhatle- rinin gayet yerinde olduğunu" bildir- mişti. Halbuki kısa bir tahkikat gös- teriyordu ki, ne Naci Serez'e çekilen bir telgraf vardır, ne de bu telgrafa verilen bir cevap u sadece ve sade- ce Çaplı'nın muhayyılesının işleme- sinden ileri geliyordu. Muhayyilenin işlemesi iyi bir şeydi, fakat böyle ga- rip neticeler doğurunca, tasvip edil- miyen bir hal ortaya çıkarınca ten- kid edilmekten geri kalınmazdı. Ni- tekim ertesi günü gazeteler bir haber neşrederek daldandala programında "şahsi propagandalara çok yer veril- diğini" yazdılar. Hattâ bazı millet- vekillerinin bu şahsi hareket karşı- sında Meclise bir soru önergesi vere- ceklerini ve Devlet Bakanlığından bu kabil hareketlere ne kadar devam e- dileceğini öğrenmek istiyecekleri du- akikaten radyodaki işler o kadar karışık safhalar gösteriyordu ki, bir soru önergesi ile meseleyi Mec- lise getirmek ve durumu kati olarak tesbit etmek yerinde bir hareket o- lurdu Bu haberlerin yazılmasından son- ra, radyoevine bir sert ihtar geldi. Nihayet idare harekete geçiyordu. Bu kabil hareketlere yer verilmeme- si icap ettiği bildirildi ve daldandala programlarında diğer programlar gi- bi normal tetkik ve bir nevi sansür olan "gözden geçirme" ye tâbi tu- tulması istenildi. Halbuki, o hafta i- çin Erdoğan Çaplı çok heyecanlı idi. 29