TİYATRO Ankara Harcırahtı seyahatler H emen bütün Avrupa'yı, e bir dekoratör ve bir de ak- tör oldugu halde, dolaşan Devlet Ti- yatrosu Umum Müdürü tiyatroyu bir müddet önce bırakıp gittiğinden *çok daha karışık buldu. Hatırlanacağı üzere, Umum Mü- dür, Devlet Tiyatrosu sanatkârları- nın zamlı konturatlarını imza edecek- leri sabah, usulen imza merasiminde bulunması 1cabettıgı halde, kimseye görünmeden Ankara'dan — ayrılmayı tercih etmişti. Umum Müdürle iki refikinin Av- rupadaki seyahatlerı uzun mudde devam etmişti ve her üçü de harı rah almışlardı. Harcırah aldılar; zıra seyahatlerinin resmi bir sıfatı vardı: İstanbul'da inşa edilmekte olan Ope- ra binasının sahne tesislerinin nasıl olması icabettiği hakkında tetkikat yapacaklardı. Dünyanın hiç bir memleketinde eşine rastlanamıyacak olan bu tet- kik seyahatinin raporları şayet neş- redilecek olursa, bundan bütün dün- yada, tiyatro inşa ettirecek olanla- rın faydalanacaklarına şüphe yoktur. Bizim bildiğimize göre, bu işler Ankara'dan ayrılmadan, sadece tek- lif istemek suretiyle ve tekliflerin tetkiki neticesinde halledilirdi ama, üdür bir dekoratör ve bir de aktör refakatinde, devlet parası ile Avrupada bu maksatla bir tet- kik seyahatine çıkmak istemişse bu- na kimin ne demeğe hakkı vardır? Hazır devlet eli ve devlet kesesı ile Avrupa'ya gitmişken; Yap e- di Bankasının ve dolayısı ile hala re- jisörü bulunduğu Küçük Sahne'nin nüfuzlu Tüknü olan Vedat Nedim Tor ün de bir eserini Hamburg' civa- rında sahneye koymak gibi, bir taş- la iki kuşu nişanlayan Umum Müdür, nedense ansızın memlekete dönmek mecburiyetinde kaldı. Hamburg'taki eserin temsili tehir edilmişti. Anka- ra'daki Tiyatro, Eylül başından iti- baren Muhsin Ertuğrul olmadan da provalara — başlıyabilirdi, zira nasıl olsa işler bozukdüzen gidiyor ve bir seneden beri Muhsin Ertuğrul vazi- yete hakim olamıyordu Ancak bu günkü durum bozukdü- zen olmaktan da ileri, hemen hemen tiyatronun hayatım tehlıkeye soka- cak bir manzara arzediyordu. Ne de olsa Muhsin Ertuğrul mes'ul mev- kide idi ve tiyatro içinde vaktiyle temin etmiş olduğu otoritenin kalın- tıları vardı. Durumu ıslah edemese de belki daha, fenaya varmasını ön- liyebilirdi. Muhsin Ertuğrul Ankara'ya ge- lince, konturatların imzası sırasında kendisini arayıp bulamıyanların hü- cumuna uğradı. Herkes "bana bu ka- dar parayı mı lâyık gördünüz", "Ne- den filân hanım veya falan bey ben- 28 Muhsin Ertuğrul Harcırahtı - seyahat den elli lira fazla alıyor"? diyordu. Dikkat edilirse sanatkârların itira- sının geçim "çlügünden değil, re- kabet hırsından doğduğu görülürdü. Zira kimse n bu para ile geçme- mem" demıyor hepsı de onun aldığı para benimkinden fazla olmasın! di- yordu. Umum Müdürün bu müracaatlar" dan birisine verdiği cevap çok tipikti: "Bu işte benim bir rolüm yok ço- cuğum. Burada bir takım çıban baş- ları var, ne çıkıyorsa onlardan çıkı- yor!..” Biz bu cevabın doğru olmamasını bütün kalbimizle temenni ediyoruz. Aksi halde Umum Müdürün bu de- rece izharıacz'dan sonra halâ maka- mında oturmasını nasıl izah edece- ğimizi bilemeyiz. Bu buna mümasil söylen- tiler bir an için dedikodu farzedılse dahi, Devlet tiyatrosunu henüz yeni mevsimin hazırlıklarına başladıgı şu günlerde huzur ve sükün içinde çalı- şan bir müessese olarak kabul etme- ye imkân yoktur Tiyatro maalesef bir çok bakım- dan ıslâha ve himmete muhtaçtır. İ- dari kesmekeş hakkında fikir edin- mek için müesseseye beş dakikalık bır ziyaret dahi fazladır. Sanatkâr- lar ne idare ile, ne de birbirleri ile bir ahenk temin edememekte, herkes kendi sözünün doğruluğuna inanmış, her kafadan bir ses çıkmaktadır. Seçimler Hafta içinde nizamname gereğin- ce tiyatro ve operada yönetim kurulu için aza seçimi yapıldı. Ope- radan Esat Tamer, Tiyatrodan da Nur Bartu, sanatkârları temsil et- mek, onların haklarını korumak ve tiyatronun umumi tutumu hakkında sanatkârlar adına fikir beyan edip rey vermek üzere seçildiler. Sadece bu seçim dahi tiyatronun hüzün ve- rici durumunu butun açıklığı 11e or- taya koymakta İdare heyetine seçilen sanatkâr- ları küçümsemek aklımızdan bile geçmez ama, bütün sanatkârları tem- sil edecek ve onların sanat kaderleri hakkında söz söyliyecek isimleri sı- ralıyacak olsak, en son hatırımıza gelecek veya hıç aklımıza gelmiye- cek olan bu iki isimdir. Repertuvar ise ayrı bir mevzu... Bu sene ilân edilen liste hem opera- da hem de tiyatroda, bundan önceki senelere nazaran bir hayli kabarıktır. Ancak, eserlerin kaliteleri, seçiliş- lerindeki maksat ve Devlet tiyatro- sunun bünyesine uyup uymamaları başlıbaşına birer problem olmakla , ilân edildiği halde temsil e- dilmeyen çok eser ismi bildiğimiz i- çin repertuvar hakkında peşın yaz mayı doğru bulmuyoruz. Bun men ilk eser olarak Büyük Tıyatroda repertuvara alman piyes, Güzel H lena'nın lirik şairi Selâhattin Batu— nun bir eseridir. Geçen sene Orhan Asena'nın Gıl— gameş'i gibi, onun manzumu, sSözün kısası manzum bir d Tanrı oynayana da seyredecek na da sabır versin... Amin yan estan! Sizin gibi Türkiyede bin- jlerce insan her (hafta AKİS'i bir baştan öte- kine okuyor Malınızı satmak, firmanızı ta- nıtmak, isminizi duyurmak için siz de AKİS'e ilân veriniz. Müracaat: AKİS İlân Servisi P. K. 582 — Ankara AKİS, 17 EYLÜL 1955 AKİS, 17 EYLÜL 1955