DÜNYADA OLUP BİTENLER Kaynayan Fas'ı Gördüm Geçen sene bugünlerde, şimdi kor- kunç bir ayaklanmanın başla mış olduğu Fas'ın en büyük şehırle— rınden Kazablanka'da — bulunuyor- O günlerde Fas, için için kay- nıyordu. Gün olmuyordu ki, Fas milliyetçileri bir Fransız polısını ve- ya askerini öldürmesinler; yahut Fransızlarla işbirliği yapan bir Fas- lının evını veya işyerini berhava et- mesin Yayl nakta olan suikast ve sa- botaj dalgasının, bugün patlak ve- ren ayaklanmayı hazırladığı, daha 0 günlerde belli idi. M parolası değişmi- Mıllıyetçılerm ordu: Eski Sultan Beşinci Mu- hammed tahtına donunceye kadar Fransızlara ölüm!.. Bu ilk nazarda, bir istiklâl mü- cadelesini değil de, bir taht kav- gasını andırıyordu. Fakat, Beşinci Muhammedi, yani Muhammed Bin Yusufu, — Fas istiklâlinin sembolü haline getiren sebepler vardı. O tahtına dönerse, FFas milletini is- tiklâe —götüren yollar açılabile- cekti Bir sabah, koskoca Kazablanka şehrinde, daracık sokaklı Medina mahallelerinden Avrupalıların otur- dukları modern mahallelere varın- caya kadar, bütün çöpçüleri, işlerini güçlerini bırakıp, duvarlardaki ya- zıları silmeye Çalışırlarken görmüş- tük.. Faslılar her tarafa Muhammed Bin Yusufun ismini yazmışlardı.. Bu küçük hareket bile, Fransızları sinirlendirmeye kâfi geliyor u Faslıların, eski sullan Muham- med Bin Yusufu taparcasına sev- melerinin sebebini, onun Fas istik- lâlinin sembolü halıne gelmesinde- ki âmilleri, Fas ulemasından Gen- nün, bizzat şahidi olduğu tarihi bir Vakayı da açıklamak suretiyle ba- na anlatmıştı "İkinci Cihan Harbinin sonuna doğru, Roosevelt Kazablanka'da Anfa otelinde, Fas Sultanı ile baş- başa goruşmek istiyor. Fransız U- mumi Valisi, Roosevelt'in karşısı- na dikilip: kselans, diyor, Fas'ın sta- tüsü, Sultan'ın bir devlet adamı ile goruşurken yanında Fransız Umu- mi Valisinin de, bulunmasını icap ektirir. Amerika Cumhurbaşkanı acı a- cı gülüyor. Anavatanını Almanlara Ur kaç ay içinde teslim eden mağ- lüp Fransanın, — müstemlekesinde dost bir devlet başkanına karşı ta- kındığı tavra hayret etmektedir. Fakat münakaşa etmiyor. Sade- ce: Ben Sultanla başbaşa görüş- meye karar verdim deyip kesiyor. Işte bu görüşme- de, Sultan, müttefiklere her türlü müzaherette bulunacağını bildiri- yor, fakat harpten sonra Fas'a is- tiklâl verilmesini istiyor. Roosevelt, Sultana kati teminatta bulunmak- ta hiç bır mahzur görmediğini a- çıklıyor." Fas ulemasından Gennün, bu vakayı hikâye ettikten sonra, şöy- le demişti: "— Sultan Muhammed Bin Yu- suf, harp biter bitmez, derhal İstik- lal Partisi lıderlerıyle temasa geç- Onlarla sonuna kadar, Fasın is- tıklalı için çalışacağını soyledı Bir et sonra da, Fransızlardan resmen Fasa muhtariyet verilme- sini istedi. Bu talebi bildirmesinden bir kaç gün sonra Fransız Umumi Valisi, Sultanın Rabat'daki sarayı- na geldı İşte ben, o sıralarda Sul- tanın yanında idim Fransız generali: Majeste, dedi, İstiklâl Par- tisini kanun dışı ilân ediniz. ultan, kesip attı: — Bilâkis, ben de onlar gibi düşünüyorum Umumi Vali, döndü: — Majestenin tayyaresi lansın! derhal muhafızlara hazır- B onuşma cereyan ederken, Rabat sokaklarında, bir Fransız u- şağı olan Marakeş paşası El Glavi'- nin Berberi aşiretleri Sultan aley- hinle tezahürat yapmakta idi. Sultan böylece Madagaskar'a gönderildi." Bu hâdiseden sonra, Muhammed Bin Yusuf, Fas mılletının kalbine yerleşmişti. Fasda görüştüğüm bütün mil- lıyetçıler ayni şeyi söylüyorlardı: Muhammed Bin Yusuf, tah- ta dönerse, talepleri Fransızlar ta- rafından kabul edilmek şartiyle dönecektir." Bu taleplerin başında, — Fasa muhtariyet verilmesi gelmektedir. AKİS'E Abone Olunuz Kadri KAYABAL Yine Fas milleti biliyordu ki, Sultan Muhammed Bin Yusuf, F sı tam istiklâe götürünceye kadar Fransızlarla mücadele etmekten çekinmiyecektir. v " Bugün, pek çok kimsenin kendi kendine sorduğu suallerden biri de şudur: "— Faslılar, silâh ve cephaneyi nereden buluyorlar?" Bugün Fas milliyetçileri, mun- tazam kuvvetler halinde mücadele- ye girecek duruma gelmişlerdi. İlk zamanlar, Almanlardan kalma bir tabancanın elden ele dolaştığını ve bir tek silâhla bir kaç milliyetçi gencin, müteaddit suikastler yap- makta olduğunu, bana milliyetçi şefîer soylemışlerdı aynı şefler: "— Silâh sıkın- tımız yakında tamamen ortadan kalkacak, İspanyol Fasına giderse- niz bunu daha ıyı anlarsınız!" diye ilâve etmişler Dedikleri dogru idi. İspanyol Fasının merkezi olan Tetuan'da kaldığımız on gün içinde, bunu da- ha iyi anladık. İspanyol Fası, Fas harekâtının âdeta karargâhı hali- ne gelmişti. Faslı milliyetçilerin fa- aliyetine İspanya göz yumuyordu. Rejim farkından tutun da, ikti rekabete kadar, her şey İspanya'nın Fasta Fransız hakimiyetini iste- memesine sebepti. Oran'da, halkın büyük bir kısmı, arapçadan sonra İspanyolca konuşuyordu. Belediye meclisinin resmi dili dahi ispanyol- ca idi. Hal böyle iken, Oran Fran- sız müstemlekesi olarak bırakılmış- tı. İspanya Kuzey Afrika'da Fran- sızlar tarafından haklarının yendi- ğine kaani idi. Bütün bunlar, Fas hadiselerinde, İspanyanın Fas mil- liyetçilerini 'desteklemesinin sebep- leriydi. Tetuan daki İspanyol Kültür A- taşesi "— Pekı, demiştim, birgün İs- panyol Fasında da bir ayaklanma- dan korkmuyor musunuz?" ır, diye cevap vermişti. Franko Ispanyanın İspanyol Fa- sından bir gün çekileceğini ifade etmiştir. Biz, buradaki halk kendi kendini idare edecek duruma gelin- ce, çekilebiliriz!" Fas ayaklanmasının ikinci mes- nedi de Libya'dır. Başta Mısır ol- mak üzere, bazı Arap devletleri Libya yolu 11e Fas'a yardım yap- maktadırlar. Öyle görülüyor ki, Fransa, ya Kuzey Afrika milletlerinin hakları- nı tanıyacak veya Hindiçini'de uğ- radığı akıbete uğrayacaktır. AKİS, 17 EYLÜL 1955