M U S İKİ Yüksel Koptagel Kabiliyet A Kitabı), Cemal Reşit Rey (Yürük Sanatkârlar Zeybek), Ulvi Cemal Erkin (Beş . . Damla), ve Ferit Alnar'ın piyano e- Genç bir elçi serlerini çaldı. Yüksel — Koptagel, geçen yıla kadar keşfedilmeyi bekleyen bir istidat- tı. Cemal Reşit Rey'in piyano talebe- siydi. İstanbulda bir kaç konser ver- miş, Bach ve Schumann konsertoları- nı çalmıştı. en mevsim, İspanya'nın ileri gelen bestekarlarından Joaguin Rod- rigo Türkiyeye geldi, Istanbuldayken Yüksel Koptagel'i tanıdı. Genç piya- nist, ona bir şeyler çaldı. Rodrıgo duydugu seslerin sahibinin neye ben- zediğini tayin edemiyordu. Gözleri görmezdi. Fakat, kaybolmuş görme hassesine mukabil daha ziyade kuv- vetlenmiş kulakları, piyano alan genç kızın kabılıyet derecesini ona anlatabiliyordu Rodrigo'nun tavsıyesı Üzerine İs- panyol hükümi musiki tahsiline Madrid'de devam 'etmesi için Yüksel Koptagel'e burs verdi. Geçen mevsi- min başında Madrid Konservatuva- rina devama başlaması lazımdı. Fa- kat yolculuk muamelelerinin tekem- mülü biraz geciktiği için zamanında yetişemedi. Bunun üzerine Madrid'de hususi olarak dersler almağa, piya- nist Cubiles ile beraber çalışmağa başladı ara, Yüksel Koptagel, fırsat- tan faydalanıp Türk bestekârlarının propagandasını yapmayı — düşündü. Memleketteki dostlarından, Türk e- serlerinin notalarını istedi. İlk kon- serini Madrid Üniversitesinde verdi ve Bach ile Debussy'nin birer eserin- den başka Adnan Saygun (inci'nin AKİS, 18 HAZİRAN 1955 hafta Yüksel Koptagel, hem kendine hem de Türk musikisi- ne faydalı oluyordu. Caz Açık havada kültür Mevsim — sona ereli, Ankara'da tek musiki hareketi olarak, geçen hafta Türk - Amerikan Derneği bah- çesinde başlayan açık hava plâk kon- serleri kaldı. Pazar günü verilen İlk konserde ancak birkaç kişi vardı.. Konserin reklâmının iyi yapılmamış olduğu anlaşılıyordu. Yoksa, Beet- hoven'li Cbopin'li bir programın da- ha fazla dinleyici celbetmemesine hayret edilir. Hem konser salonu, bu- naltıcı bir dört duvar arası degıldı Musiki, yeşil çimenlerin üstünde ve ağaçların altında dinleniyordu. Türk - Amerikan Derneği'nin i- zahlı açıkhava konserleri, her hafta Pazar akşamı saat 6 da başlıyor ve bir saat devam ediyor; yani alaca ka- ranlığa kadar sürüyor. Bu Pazar ve- rilecek konser için tertiplenen prog- i e hem de klasik musıkıyle ılgılenenlerı tatmin edecek mahiyettedir. Karşılıklı Programda, bir caz bestekârının id- dialı bir gayretini temsileden bir eser (Duke Ellington'un Liberya Süi- ti) ve bir "klâsik" bestekârın bazı caz unsurlarını işlediği bir parça tesirler (Milhaud'nun "Dünyanın Yaradılışı" adlı zend balesi) yer almış bulunu- Kompozisyon sahasında cazın en parlak şahsiyeti olan Duke Elling- on, bu musikinin lisanına bir ço yenilikler getirmiş, caz bestesini ser- best bir yazı tarzına kavuşturmuş, caz klişelerinin tekrarından yade tefsiriyle meşgul olmuş orıjınal bir yaratıcıdır. Aynı zamanda, caz kom- pozisyonunun umumıyetle mahdut çerçevesini de aşıp, senfonik tarzda eserler bestelemeyi de denemiştir. Black, Brown and Belge, Deep South Süite, Tene Parallel to Harlem gibi isimler taşıyan bu tip eserleri her zaman onun daha küçük çapta can kompozisyonları ayarında değilse bi- le, yer yer cidden başarılı sahifelere malıktırler Ellingtön'un senfonik tarzdaki çalışmaları arasında en ön safta yer alan eser, muhakkak ki Li- berya Süiti'dir. Liberya Cumhuriyeti- nin kuruluşunun yüzüncü yılldönümü nü tesit için 1947 yılında bestelediği bu süitte Ellington, cazı dans salo- nundan konser sahnesine yükseltme gayretlerının en müsbet neticesini vermiş sayılabilir. Ellington'un bu çalışmalarında bilhassa nazara alın- ması gereken bir husus, cazın şümu- lü dışında kalan sahalarda faaliyet gösterirken bile gerçek caz duygusu- nu ve anlayışını ancak arızi olarak ifade etmiş bulunmasıdır. Diğer taraftan, Amerikalı zenci- lerin, başlangıçta bir sanat şuuru i- çinde olmadan yarattıkları yeni mu- siki, birçok Avrupalı bestekârı test- rinde bırakmıştır. Caz musikisi, bit Ravel'i piyano konsertolannı yazma- ğa, bir Stravinski'yi Histoire du Sol- dat'yı yahut Ebony Concerto'yu bes- telemeğe sevketmiştir. Cazdan sa- nat semasını berraklaştırmış bereket- li bir fırtına" diye bahseden Fransız bestekârı Darius Milhaud'nun Cre- ation du Monde adlı balesi ise, caz- lehçesinin klâsik musikide yer alışı- nın ilk örneklerinden biridir. Ancak bütün bu Avrupalı beste- kârlar ve caz tesirinde besteledikleri eserler, kendi başlarına değerleri bir tarafa, gerçek caz ile ancak pek u- zaktan ve son derece sathi olarak il- gilidirler. Sebep, — Stravinski'nin bir slav Milhaud ile Ravel'in de Fransız olmalarından çok caz tarzından yazmak teteyen "klasik" bestekarla- rın, bu musikinin derinliğine nüfuz etmeden sadece kulak dolgunluğuyla işe gırışmelerıdır Bu sahada şimdiye kadar yazılmış en başarılı eserin, çenlerde Amerikada ilk defa çalınan, İsviçreli bestekâr Rolf Liebermann- ın oniki ton sistemiyle bestelediği "Cazband ve Senfoni Orkestrası için Konserto" olduğu anlaşılıyor. Türk - Amerikan Derneğinin bu Pazar günü verilecek konserinde, Ellington ile Milhaud'nun bu iki tipik eserden başka, Cenubi Amerika dans ritmleriyle yogrulmuş bir de senfo- ni var: ould'un Lâtin - A- merika senfonısın