YURTTA OLUP BİTENLER İstanbul Hiltonizma Gecen haftanın sonunda Ankarada hemen hangi Bakanlıkta bakanı ararsanız, başkentte bulunmadığı ce- vabınıalıyordunuz. Tetkik seyaha- tine çıkmışlardı. Halbuki Cuma ve Cumartesi günleri onlara Hilton'da rastlamak kabildi. Hiltonda neyi tet- kik ediyorlardı yarabbi? Bir Tapu Kadastro işlerini tedvire memur Dev- et Bakanı Osman Kapani'nin ertesi gün sinema . artisti Marle Oberonla dansederken resmi gazetelerde çıkı- yordu. Hürriyet "Vekiller Heyeti" başlıgıyle bir yemek sofrasın- fo- neşrediyor ve fotoğrafta kimler gözükmüyordu: Osman Şevki Çiçekdağlar, Namık Gedikler, Samed Ağaoğlular, Hayreddin Erkmenler, Emin Kalafatlar, Kemal Zeytinoğlu- lar, Hasan Polatkanlar, Celâl dımcıl. abu hiç biri Istanbulda Hilton Otelinin açılış merasımınde bulunmak üzere gittiğini Anadolu jansına bildirmemişti. Bilakis a_ıans göçmen evlerinden, ilkokullardan, te- kelden, köprüler ve barajlardan, ha- pishanelerden bahsediyordu. Tesadüf bu ya, tam Hilton otelinin açılışı gün- lerinde vazife bir çok bakanı İstan- bula celbetmişti. Cuma günü, pek çok — kimsenin kalbi heyecanla atıyordu. Otelde Cumhurbaşkanına ve Başbakana da daireler tahsis edilmişti. Karadeniz dairesi, Akdeniz dairesi deniliyordu. Acaba gidecekler miydi Fakat bek- lenildiği gıbı Hareket ettiler ve git- mediler. urbaşkanı otel- cı Hilton'u kabul etmeseydi, daha bi- le iyi olurdu. Sanki İstanbulda yer yerinden oynuyordu. Sanki Hilton'a gitmemek büyük bir kayıp olacaktı Nitekim bakanlar hususi surette," rada, Büyük Millet Meclisi Başkanı Rel'ık Koraltanın etrafında yer aldı- lar. Bir kaç gün sonra Tercüman ga- zetesı Koraltanı "yıldızların ortasın- ay" a benzetiyordu. Büyük Millet Meclisi Başkanı ve bir kısım bakanlar, yüksek mevkiler işgal et- menin bazı mahrumiyetlere yol aç- hatırlamak memişlerdi. nın hiç bir tarafında oteller, hukumet azalarının beşte dördünün ıştırakıyle açılmaz. Eğer bakanlar o zuda başbakandan örnek alsalar- dı çok daha hayırlı bir iş yapmış o0- lurlardı Modern panayır Otelin açılması münasebetiyle ba- oğul Hilton'lar kollarına sevgililerini takıp bir takım misafir- lerle İstanbula gelmişlerdi.. Görüldü ki maksadları parlak bir cümbüş yapmaktır. Nitekim genç Hilton'un gazetelerde "Otelcilikten başka ma- yo ve şort da satarım; bütün kadın- ları severim" tarzında beyanatları intişar etti. Baba Hilton. da dostu Ann Miüiller'le münasebetlerini izah etti. Açılış merasimine bazı şahsiyet- lerin geleceğinden bahsedilmişti. Bun- ların arasında birs. Eisenhower veya Başkan Muavini Nixon da vardı. Fa- kat iki uçaktan, sinema artistlerinden başka inen olmadı. Onlar da daha zi- yade Hilton'larla olan hususi vazi- yetleri dolayısiyle getırılmışlerdı Bunlardan Terry e'un Milliye gazetesinde çıkan bir açık resmi me— rasimin hadisesi oldu, gazeteler yasa yaza bitiremediler. sanatkarla genç Hilton arasındaki aşk da hayli mürekkep yuttu. En ciddi gazeteler en mutena sayfalarım onlara tahsis etmişti. Bu arada Dıyanet ışlerı baş- Terry Moore Hadise yaratan resim kanımız da unutulmamıştı. Cübbeli, sarıklı bir şekilde baba Hilton'la el sıkışan resimleri intişar etti, Ame- rikalara kadar gönderildi. Kendısını İstanbulun yeni yenı İngilizce öğre- nen valisi Dr. Fahreddin Gökay, şeh- rin yeni hemşehrisi baba Hilton'a "Big imam, first imam" diye tak- dim ediyordu. Vali, heyetin mihman- darı pozundaydı ve bu işte son dere- ce muvaffak Gelen mısafirlenn resmi hiç bir sıfatları yoktu. Bu bakımdan kendi- leriyle meşgul olmak işi resmı şahsı- yetlerimizin değildi. Bu ğme hiç kimse iki artıstı gormek mera— kından kendini alamadı, salonlarda anlatılacak mevzu bulmak fırsatını kaçırmak istemedi. Malıye Bakanı— nın, otelin açılısı günü bir nutu rad etmesini tasvibe de imkân yoktu Hilton otelleri dünyanın her tarafın- da mevcuttur. Ama hiç bir yerde, on- ların açılışı böyle "milli bayram" ha- line sokulmamış, bakanlar kurulu a- zaları yemek sofraları etrafında bir araya gelmemiştir. Bunlar bir. Hü- ton için lüzumundan fazla şeref, bi- rim içinse lüzumundan fazla neza- Üstelik otel kralı hakkında Amerikada kanuni takibat yapılmak- ta olduğu hususu da gözden uzak tutulmamalıydı. Zaten böyle bir şey olmasa bile Amerikanın 1 numaralı kadınının vs 2 numaralı erkeğinin otel açılışı do- layısiyle yerlerinden dahi kıpırdamı- yacaklarına şüphe yoktur. Hem otel Amerikan sermayesiyle de yapılmı- yordu. Parasını biz Türkler ödemiş- tik. Baba Hilton sadece ismini ver- mişti. Kazancına da ismi ile ortak o- luyordu. Bu ismin Türkiyeye turıst celbedeceğinden şüphe yoktu. ne de olsa 300 odalı bir otel kurmak mesela petrol bulmaktan son derece farklı bir işti Bir protokol lüzumu Hadise gösterdi ki, bir protokolün tesbiti zamanı çoktan gelmiştir. Türkiye C urbaşkanı — tara kabul edilmek şerefi her onune gele- ne bahşedılmemelıdır umhurbaş- kanları elini kolunu sal- laya sallaya çıkılmaz Bunun için in- sanlardan bir takım sıfatlar isteni- lir. Dünyanın en büyük sanatkârı - olduğunda zerrece şüphe bulunmayan Charles 'i mensup olmakla iftihar verdıgı milletinin kraliçesi an- cak bir' filmin ilk gecesi kabul et- miştir. Bunun demokrasi veya aris- tokrasiyle zerrece alakası yoktur. Bu, bir milli itibar meselesidir. Hangi misafirlerin "devlet — misafiri" sıfa- tını alıp ona göre muamele göreceği de tasrih olunmalıdır. Genç Hilton'un sevgılılerıne Cumhuriyet hükümeti- nin valisi mihmandarlık edemez, şe- reflerine millet saraylarında ziyafet- ler veremez. Bu, turizm de değildir. Bakanlarımıza gelince, onların da hangi merasimlerde bulunup hangi- lerinde bulunmamaları gerektiği hu- susu artık yoluna konmalıdır. Bakan olan kimseler hususi hayatları bakı- ımdan bir takım mahrumiyetlere katlanmalıdırlar Buna mecburdurlar Zira millet, bakan yaptığı şahsın hu- susi hayatını bir camın arkasından seyreder gibi seyretmek hakkına sa- hiptir. Siz veya ben, sarhoş olup, göz- erimiz kan ç gibi süzüle sü- züle artistlere sarılıp dansedebiliriz. Hiç kimse karışmaz. Ama bakan ol- şekilde hareket serbestliğimizden feragat etmiş sa- yılırız Her çagrıldıgımız yere gide- meyiz, herkesle yemek yiyemez, her- kesle her şekılde dansedemeyiz. Ba- kanlık bir insana bütün hayatı bo- yunca "“ekselans" sıfatım kullanmak hakkım verir. Bu hakkın, bu şerefin bir karşılığı bulunduğunu unutmama- mız İâzımdır. Eğer Hilton maceram bu hakikat- lerin üzerine ciddiyetle eğilinmesi lüzumunu ortaya koyarsa- fayda ver- miş olacaktır. endimizi saydırmayı bilmediği- miz müddetçe, bizi saymayanlara kız- mak hakkına sahip değili AKİS, 18 HAZİRAN 1955