RADYO rak çalıştığı müesseseye müdür tayin edilmişti. Radyo idarelerinde yeni ta- yinler de bir garip kargaşalık içinde cereyan etmişti. Meselâ izmir Radyo Müdürü Umit Demiriz bu vazifeden alınmış. İstanbul'a verilmişti. Haber gazetelerde intişar etmiş ve İzmir Radyosuna Hikmet Münir'in müdür olarak tayin edıldıgi de bildirilmişti. Ancak, yeni bir "yaz-boz" kendisini göstermişti, bir "muhit seviyor" es- babı mucibesi ile tayın iptal edilmiş, mit Demiriz yerinde bırakılmış, Hikmet Münir eski vazifesinden u- zaklaştırılmamışti. Sonra Hikmet Münir Zafer gazetesinin radyo sü- tunlarını idare ediyordu, gazete fe- dakârlık yapamazdı! Tayinler arasın- a en güzeli Münir Müeyyet Bek- man'a aıttı Bekman, senelerce ev- vel uzaklaştırıldığı vazifesine götü- rülüyor, Basın Yayın'ın radyolar ser- visini idare işi hem de "terfian" ken— disine veriliyordu. Buna rağmen - nir Müeyyet Bekman'ın bu Vazıfeyı sevdiğini kimse iddia edemez. İskender Ege - Aydında edebiyat öğretmeniydi radyoevindeki dürlük makamına yerleşince, bütün kısım şeflerini odasına topladı. Her birisi ile tanışıyordu, her birisi hak- kında fikri vardı. Fakat biliyordu ki oturduğu müdürlük makamı insan- ları sevmek ile kabili telif bir ma- kam değildir; gene biliyordu ki otur- duğu makam politiktir, orada sadece müsbet icraatla kalınmaz İskender Ege, musiki şeflerini, radyonun ılgılı şahıslarını ayrı ayrı mesi olabildiği — gibi, büyük bir iş karşısında duyulan endişenin neticesi de olabilir - istikbaldeki icraatının ilk formülünü söyleyiverdi: — — Buradaki muvaffakiyetimin size bağlı olduğunu söyliyebilirim, radyo ile fazla ilgim ve bu hususta fazla bilgim yoktur, sizlere güveni- yoru Yenı müdürün icraatına temel teş- kil edecek bu sözler radyoevinde kı- sa zamanda yayıldı. Bunlar radyo mensupları için çok mühimdi. Çünkü bugüne kadar gelmiş, geçmiş müdür- bu lerin hemen hepsi noktadan işe başlamışlardı, hepsi radyo idarecili- ğinin, radyoculuğun yabancısı birer eleman idiler. Hiç birisi bir radyonun İşleme şekli, diğer memleketlerdeki i. Hâl böyle olunca. İster istemez inandıkları kimselerin söyle- diklerini kabule şayan buluyorlar, ya- nıldıklarını anlayıncaya kadar o söy— lenenleri yapıyorlar, sonra radyo e- vindeki icraat ibreleri birden değişi- yor ve tam aksi istikamette bir yol alıyordu. Bu arada bir çok kimseler mutazarrır oluyor, bir çok işler iyi u haline getirdiği programlar kalkıyor— du. Müdürlerin şahısları, — idareciliği iyi bilmemeleri, idare direksiyonunu ellerine alırlarken bin bir hissin, bin bir düşüncenin çarpıştığı hiziplerin yardımlarına ihtiyaç göstermeleri hu- zursuzluğun en mühim amili oluyor- du. Çünkü müdür bir sanatkâr hak- kında fikrini söylerken, — güvendiği kimsenin düşüncesine tercüman ol- mak zorunda kalıyordu. Halbuki bu hareketin sonunda alman karar ta- mamen "hissi" oluyordu. Tabiatiyle karar müdürün kararı olmaktan çı- kıyordu, İskender Ege'nin, radyo müdürlü- ğünü eline alırken, bütün bu hareket- lerden uzak kalmaga ahdettiğine, en adil kararları kendisinin vereceğine herkesi inandırmak istediğinde kim- senin şüphesi yoktu. Yeni müdür sa- dece adıl kararların peşi sıra değil, sadece güvendıgı arkadaşlarının çiz- dikleri plânların" ışığında hareket etmekle değil, her hareketi ile radyo- evininismini, şanını yükseltmekten geri kalmıyacagını bildiriyordu. m ve musiki şefleri ile hafta- lık toplantılar yapmak kararını ver- mişti. Her hafta pazartesi günleri musiki şefleri ile başbaşa verilecek, radyoda görülen aksaklıklar, yapıl— ması istenilen, düşünülen yenilikler üzerinde durulacaktı. Teşebbüse ilk gününden itibaren girişilmişti. Top- İantı 'yapılmış, İskender Ege mese- leleri toparlamak gayesiyle kendi tâbiri - arkadaşları ile konuşmuştu. Muhakkak o da her yeni icra maka- mına gelen insan gibi, bir şeyler yap- mak ihtiyacında idi. yenilikler müsbet ve sevilir şeyler olmalı idi. Müdür meseleleri bir bir ele aldı, yenilikler - bilhassa yaz için - yapı- labilmesini saglıyacak sualler sordu. "imkânsız" oldu, nkü ses tesbit edici bandlardan elde mevcut kalmamıştı.. "Sipariş edelim" dedi.. Amerika'ya bandların 1smarlandığını, parasının ödendiğini, fakat hâlâ ma- lın gelmediğini söylediler Müdür, bandların bir radyoevini ne kadar idare edecegi hususunda he- sap yapmadan "Avrupada olduğu gi- bi" bütün programların banda tesbit edilip, neşredilmesini karara bağladı ve herkese de bu kararını bildirdi. Bu karar, mühim bir karardı. Fakat band hikâyesinin hemen pe- şi sıra, bir başka ve büyük şikâyet belirdi. Ankara radyosu eski bir ta- rihte inşa edilmişti, o zamanki ihti- yaçlara cevap veriyordu. Fakat şimdi işler değişmiş ve malzeme eskimişti. Radyoevını mevcut anlayışa ve ihti- a göre bir revizyona tâbi tutmak lazım geliyordu. İskender Ege ka- rarını arkadaşları ile aldı, radyoevi büyük bir revizyona tâbi tutulacak- tı. Bu da çok mühim bir karardı. Bütün bunların başlangıcını rad- yoda bır “disiplin" dâvasının teşkil ettiğini kimse yeni müdüre söyleme- miş olacaktı. Çünkü bugüne kadar radyoevinde bazı kimseler istedikleri gibi, hareket etmekten kendilerini a- lamıyorlardı, amirlerinin sözlerine kulak asmamak sureti ile istedikleri kararlara varabiliyorlardı. Bu hare- ketler radyoda disiplinsizlik yaratı- yor, muvaffakiyetsizliğin ilk unsuru olarak kendisini hissettiriyordu. Yeni müdürün dikkat edeceği pek çok husus vardı. Temenni edilir ki her türlü hizibin her türlü hissin ha- ricinde kalsın, bunların dışından, üs- tünden hadiseleri görerek kararlar versin. Yoksa her atılışın ilk hamlesinde kendisini gösteren hız, yavaş yavaş onda da azalacak, radyo müessesesi yeni bir şeyler kazanacagı yerde, ay- ni noktada kalmaktan ileri gıdemı yecektir. Ve hattâ hiç temenni etmeyiz: ay- ni noktada kalınmaktan da kötü bir şey olacak, radyodaki yanlışlıklar sa- katlıklar daha da gerıye gıdebılecek— tir. Radyo müdürünün her hususu e- le almadan önce, mensuplarının ma- neviyatı ve bugüne kadar gösterdik- leri karakter oyunlarını tetkik etme- si de yerinde olacaktır. İşten anlama- dığını, radyo ile bugüne kadar olan ılgısının sadece bir raportörlük oldu- u kendisi söylemekte ve iş arka- daşlarına ifade etmektedir. Böyle o- lunca kararlarında "teknik bilgisi" değil, insanları tanımak payı mühim bir yer işgal edecektir. Şimdilik ya- pabileceği en iyi faalıyet de bu eksiği- ni tamamlamak olmalı Yanılmaların * hele ılk yanılma- ların neticeleri ve icraatı daha ilk günden itibaren ortaya koyacağı, da- ha ilk hareketlerin yeni müdür hak- kında müsbet veya menfi bir fikir vereceği kabul edilmelidir.İlk basa- makta yanlışlara kurban gitmemek şarttır. İskender Ege'nin başarısı ise insanları tanımak ile olacaktır. Kulaklarımız ve zevki selimimiz için yeni müdürden "bir şeyler" bek- liyoruz. Neticeler kısa zamanda ken- disini gösterecektir. Yeni müdür fa- aliyetinin meyvalarını kısa zamanda toplayacak ve efkarı umumiye huzu- una ya “eskilerden biri" yahut da "muvaffakiyet yolunda bir insan" o- larak çıkacaktır Kulaklarımız ve zevki selimimiz için yeni mudurun "muvaffakiyet yo- lunda bir insan" olmasını temenni ediyoruz AKİS, 18 HAZİRAN 1955