KADIN halledemediğimiz bu durumu gudde kıfayetsızlıgı ile halletmeye uğraştı- ğımız zaman da, 1ş1n içinden çıkamı- yoruz: (Meselâ " kesiminden sonra kilosu artan kadınlar bol oldu- ğu gibi, aksine kilo kaybedip eriyen- ler de mevcuttur. Şu halde ? Başka bir sebep vardır. Şişman insanlar, daha ziyade yedik- lerini yakamıyan insanlardır. Hare- ketsizlikten, tembellikten mi? Tabii bunlar da rol oynıyabılır fakat işin fenası, şişman adam elinde olmıyan sebeplerle yediğini yakamıyan insan- dır. Meselâ hiç sebepsiz yere müte- madiyen şişmanlayan bir kadının 600 santi metre küp su içtikten sonra ak- şama kadar gayet az miktarda idrara çıktığı tesbit edilmiştir. Aynı kadın istirahate sevkedilmiş, sinirli ve en- dişeli hali izale edildikten sonra, ay- nı miktar suyu içmiş ve norm mal id- rar çıkarmıştır. Yağların, suyun, şe- kerin metabolizması insanların ruhi durumlarına göre değişmekte ve bo- zuk metabolizmalar şişmanlığa se- bep olmaktadır. Neticede bugün şiş- manlık üzerinde en çok rol oynayan şeyin asabi sistem merkezi — olduğu meydana çıkmıştır. Beyinde "Hypot- halamus" ismini alan kısım mesele- nin düğüm noktasını teşkil, etmekte- dir;. Bu acıkma, susama, uyku ve gı- da ayarlamalarının — merkezi olduğu gibi yağ ve su metabolizmasını da i- dare etmektedir.. Bütün bunların ise ruhi durumla ilgisi çoktur. ler, heyecanlar, Can sıkıntısı, atalet oldugu kadar ruhi atalet pothalamus" a tesir edip, şışmanla— maya sebebiyet vermektedir. Şişmanlıyor musunuz? Hareket e- din, canlı olun, üzüntülerinizi atın; fakat ıstedıgmız kadar yemek yiye- bilirsiniz, mesele bu yemekleri ya- kabilmek tedir. Günde 600 gr. et ve 180 gr. tereyağı yıyebılırsınız Su iç- mekten de çekinmeyin, Yalnız şeker miktarını azaltın. Patates pirinç, ek- mek ve meyveler de çok az miktarda yenmelidir, çünkü şişmanlar şekeri zorlukla yakarlar. Bu serbest rejimin yegâne tahdit noktası da işte budur. Bu rejimde bir şey daha yasaktır: ü- züntü! Üzüntülü insan vücudu vazi- felerini tam olarak yapamaz, vazife- lerini yapmayan vücut gıdaları ya- amaz, yanmayan giıdalar ise Şşiş- manlığa sebep olur!. Sosyete Halden anlıyanlar!.. Bob D... bir aşk izdivacı yaptı ve çok guzel bir kız olan Renee M... ile evlendi. Bob D... çok uzun boylu yakışık- lı bir gençtir. Renee sarışındır ve 25 yaşındadır. Bütün Avrupa gazeteler) onlardan bahsetti; çünkü D Windsorlann yanında çalışan bir hiz- metkârdı. Renee'ye gelince-o da dü- şesin fam dö şambn!.. Ve Windsor- ların senelerden sonra kurabildikle- ri ev, "Değirmen" bu gençlerin aşk yuvası olmuştu. Dük ve düşes bu aş- kı baltalamak için hiç bir şey yap- madıkları gibi, onlara cesaret de ver- mişlerdi. Onlara hediye ettikleri ya- tak odası takımı 80.000 frank kıy- metinde idi ve düğün günü her biri- ne 50. 000 franklık bir çekle "Cote d'Azur”" e gitmek üzere izin vermiş- lerdi, Düşes 1çını çekerek düke baktı ve yalnızca sevışenlere yardım et- mek hoş bir şey" dedi! Dük de aynı fikirde idi! Dikiş makinesi başında Tanınmış bir yıldız, bir büyük ter- zihanenin modellerini giyinerek resim çektirmişti.. Terzihane de, yıl- dız da, fotoğrafları alan sanatkâr da kendisine reklâm yapmak niyetinde idi! Ama fotoğrafçı hepsinden kur- naz çıktı: Resimleri alırken öyle 1- şıklar vermişti ki, incecik nylon el- biseler altındaki yıldız tamamiyle çıp- lak görünüyordu.. Vakıa bu yıldız i- çin de bir nevi reklâm sayılabilecek se de, asıl terzihane istifade etmiş ve siparişler derhâl yağmaya başlamış- tı. İtalyan gazeteleri de vaziyetten memnundular, okuyucular da. Yalnız yer yüzünde bir tek kişi, yıldızın ko- cası hiç de anlayışlı davranmadı, re- simleri görür görmez fotografçıya koştu, onu yere serdı ve bütün kop- yalan, filmleri aldı.. "Skandal" duyu- lur duyulmaz gazeteciler meşhur yıl- dızın "Via Appia" daki muazzam köş- küne koştular: Lollobrigida dikiş ma- kinesi başında hani hanı çalışıyordu Dikişine devam ederke " — Makine kocamın hediyesidir, dedi. Görüyorsunuz ya, bu kocaman evi doldurmak için sürü ile çocuk lâzım. Sürü ile çocuğu giydirmek 1- çin de sürü ile elbise!.. Onun için af- federsiniz, çok konuşacak vaktim yok!" Moda Modayı kim takip eder? Büyük — terzilerden birinin defilesin- den çıkılıyordu. Bir erkek, ihti- mal, kârısının kabarık' terzi fatura- larını ödemekten bıkmış bir erkek yüksek sesle kadınlara meydan okur- casına şu sözleri sarf etti: — İşte gene koyun gibi modayı takip edeceksiniz. Moda ister güzel olsun, ister çirkin!" Kalabalıkta yürümeğe çalışan bir kadın bu sözleri işitmişti.. Öfkelendi ve başını uzatarak, meydan okuyan erkeğe seslendi: "— Size yarın gazetemde cevap vereceğim efendim!.. Şimdi vaktim yok!." Kadın sözünde durdu ve ertesi gün bir gazetenin, "New-York Time Ma- gazine" in, kadın sahifesinde şu yazı çıktı: Kadınlar mı koyun gibi moda- yı takib ederler, yoksa erkekler mi? Başlığa bakar bakmaz insan er- keklerin derhal mahküm edileceğini anlıyordu ama hiç bir erkek de, bu gayrı ciddi yazıyı okumadan geçe- miyordu.. Kadın y — Biz cidden modayı severiz, di- yordu. Aklı başında biç bir kadın bunu inkâr etmek yoluna sapmaz. Fakat şunu da itiraf etmelisiniz ki siz erkekler, modayı takip etmekte Judy Garland Saadete giden yolun yolcusu AKİS, 18 HAZİRAN 1955