YURTTA OLUP BİTENLER D. P. Sarol şaşırdı Gecen haftanın sonunda, Cumarte- ü, Konyada Demokrat Par- tının ıl kongresını takip edenler ev- velâ kulaklarına inanamadılar. Tıpkı aynı akşam, radyoların haberler bül- tenini dinliyenler gibi... Kongrede nan Menderesin yakın mesai ar- kadaşı Dr. Mükerrem Sarol bir ateş- li nutuk söylemiş, Dr. Mükerrem Sa- rol'un üzerinde bakanlık sıfatı da bulunduğu için radyo sözlerini he- men aynen ve tam 15 dakika müd- detle neşretmişti. Gerçi nutukta Dr. Sarolun Bakanlığını alâkadar eden tek satır bulunmadığı için boyle bir dünyanın mokrasi- sinde devlet radyoları vermezlerdı . Üstelik bakan bir takım şahsi hü- cumlar yapmıştı - ama, hayretın se- bebi o değildi: Dr. Mukerrem Sarol Muhalefet partisi lideri İsmet inönü - yü "iktidarı istemek" le suçlandırı- yordu. Kulaklarına inanamayanlar, ertesi gün gözlerine inanmak zorun- da kaldılar; ziranutuk Zafer gazete- lerle neşrolundu. nı Muhalefet liderini "iktidarı iste- itham ediyor ve bu yüzden ona şıddetle çatıyordu Acaba Dr. Sarol, demokrasilerde Muhalefet li- derlerinin tef mi çaldıklarını zanne- diyordu? 1946 ile 1950 arasında, ken- disi Beyoğlundaki muayenehanesinde kadın doktorluğuyla meşgul bulunur— ken bugün bakanlığını yaptığı parti- nın liderlerinin. Celâl Bayarların Ad- n Mendereslerin, Fuad Köprülüle- rın Refik Koraltanların da aynı ar- buna çalıştıkları- nı bilmeyebilirdi ama bir prensip O- larak Muhalefetlerin vazifesinin ik- tidarı talep etmek oldug ndan haber- dar bulunması gerekirdi. Hem son bir göz atmış o de iktidarı talep ettiğini görür ama buna karşı hiç bir bakanın " vay, sen iktidarı istiyorsun ha?" diye ateş püskürdüğünü göremezdi. C.H.P., ik- tidarı istiyormuş! Ya acaba ne is- tiyecekti? arol Konyaya lstanbuldan gitmişti. Başbakan kendisiyle İnönü arasında Mecliste geçen söz düellosu- nun hemen akabinde başkentten ay- rılmıştı, — İstanbulda, — muhtemelen Serkldoryanda yapılan bir toplantı- dan bahsediliyordu. Söylendiğine gö- re o toplantıda bazı zecri tedbirler bahis mevzuu olmuş, fakat sonradan busun "sinirli bir anda" ortaya atıl- dığı tasrih edilmişti. Yani "sertlik" bir takım- tahminlerden ibaretti. Dr. Sarol, acaba ilhamını oradan mı al- tı? Ama söylediği nutkun içinde, partisi büyüklerinin hiç mi hiç hoş- yacakları ımalar vardı. Meselâ Dev- İet bakanı "eskiden İsmet Paşa mec- lise girerken secdeye yatılırdı" de- mişti. Bu, doğrudan doğruya Adnan Mendereslere, Fuad Köprülülere, Re- fik Koral tanlara atılmış bir taştı; Zi- ra Dr. Sarolun secdeye yattığını bil- dirdiği Meclislerin Aazaları onlardı. Secdeye yatanlar da onlar olmak icap ederdi. Sonra, Devlet Bakanı söyle diyordu "— Seçimleri 1950 de Demokrat Parti kazandı. Aslına bakarsanız bu fiili zaferi Demokrat Parti daha ku- rulduğu andan itibaren kazanmıştı." Dr. Sarol, bu hakikati İsmet İnö- nünün daha o zamandan bildiğini ilâ- ve ediyordu. Hiç bir methiye, İsmet İnönüyü böylesine yükseltemezdi. İk- tidarı kaybedeceğini demokratik re- jimi gerçekleştirmeye karar verdiği Bahadır Dülger Mantıki bir ses ün müdrik olan İnönünün bir mu- halefet partisi kursunlar diye kuru- cuları nasıl desteklediğini, müzahe- ret gösterdiğini, hattâ teşvik ettiğini Dr. Sarol o şuralarda kadın hastala- riyle meşgul bulunduğu için bilmiye- ilirdi ama Adnan Menderes biliyor- du O günlerin ve bu hakikatlerin "İsmet İnönü samimi değildir, de- mokrasiyi istemiyor" propagandası— nın yapıldığı bugünlerde, hem Sarolun ağzından bu kadar belagatle ifadesi de hoşa gitmiyebilirdi. Devlet Bakanının nutkunda, hoşa gitmiyecek bir kısım daha vardı. Dr. Sarol İnönünün arapça ezana muha- lif bulunduğunu Konyada Konyalıla- ra söylemekte fayda görüyor ve ar- kasından şu garip sözleri ilâve edi- ordu: "— Türk milleti müslüman değil mi? Onlar milletin tarihi boyunca mukaddes sayılan âbidelerini, mezar- larını .vatandaş topluluklarının ziya- retine kapattıl B YT suç sayan insan her ke- limeyi kullanabılır ama bir tek keh— i kullanamazdı: "Aziz Atatürk Halbuki Sarol, aynı nutkunda o tâ- biri de kullanmaktan çekinmiyordu. Devlet Bakanı gene bilmeyebilirdi, a- ma tekkeleri, türbeleri kapatanın A- tatürk oldugunu Celâl Bayar elbette ki hatırlıyordu. Bunlar ne biçim soz— ler, ne insicamsız fikirlerdi.. kerrem Sarol Politika hayatında ılk defa olarak elinden tutulmaksızın, tek başına kursuye çıkarılmıştı. Bir partinin müdafaasını yapsın diye gönderilmişti. lşte netice bu tezat- 1 olu nutuk olmuştu. Anlaşılıyor- du ki kendi kanatlariyle uçabilecek bir parti politikacısı haline gelmek- ten- henüz çok, ama çok uz ktı.. Konyadaki nutkun üst tarafı ise bir takım kuru sıkı tehditlerdi ki bunlara gökteki kargalar bile güler- selerin kimlerden dahi korkmadığını Unutmuşa benziyordu Sert hücum politikası Demokrat Parti bozulan ve gergin- leşen siyasi hava karşısında "sert hücum" politikasına sapmışa benze- mektedir. Memleketin muhtelif ta- raflarındaki kongrelere bakanlar gi- ecek ve bunlar Cumhuriyet Halk Partisi ile İsmet İnönünün şahsına m eden nutuklar söyliyecekler- çimlerine hazırlık saymaktadır. Hal- buki iki defa tehire uğrayan bu se- çimlerin heyecanlı olup olmıyacağı tamamiyle meçhuldür. Zira geçen se- neki şartlar dahi tamamiyle değiş- miştir. Bütün bu hengâme arasında, bir tek mantıkı ses yükselmiştir. Sesin sahibi D.P. nin Erzurum Milletvekili Bahadır Dülger; sesin çıktıgı yer Za- fer Gazetesidir. Bahadır Dülger De- mokratların Muhalefete yaptığı sert hücumlar karşısında niçin derhal an- tidemokratik tedbirlerden bahsolun- duğunu anlamaya İmkân olmadığını söylemekte ve bu hücumların birer tenkidden başka şey sayılamıyacağı- nı ilâve etmektedir. Muhalefetin ikti- darı tenkidi nasıl deraokratikse, ik- tidarın da muhalefeti tenkidi şekilde demokratiktir. Yoksa D rat Parti, Halk Partisini susturmak veya ka atmak nıyetınde değildir. Sert laf'lara başka mâna vermemek gere Eğer hakikat Bahadır Dülgerin dediği gibiyse, mesele yoktur. Ama Bahadır Dülgerin partiye hâkim olan fikri ne dereceye kadar temsil ettiği düşünülecek bir meseledir. Dr. Mü- kerrem Sarola bakılırsa ıktıdar "İk- tidarı istemeyen" bar muhalefet par- AKİS, 4 HAZİRAN 1955