R A D Ankara Müdür dönüyor 27 Mayıs 1955 günü radyoevinin spikerler odasına gene, iri yarı birisi girdi.. Kısa bir konuşmadan Müdür Münir Müeyyet, bu ayın bırınden itibaren vazifesine baş- liyormuş" dedi Odadakiler - diğer spikerler - du- dak büktüler. Çünkü Münir Müeyyet- in vazifesine tekrar başlaması mü- him bir hâdise değildi. Yüksek ve mesul makamlar onun hakkında ge- reken kararı vermişlerdi. Radyoyu i- dare etmekten uzaklaştırılacak, fa- kat zevahiri kurtarmak için kendisi- ne mecburi izin verilmeyecek, sene- lik iznini kullanmasına müsaade o- lunacaktı. Yüksek makamların anti- patısı Ekonomi ve Ticaret Bakanlı- ğının bir tebliğ ve bir Bakan beyana- tının radyoda öğle ajansında okun" ması ile sebebe bağlanmış, Bekman'- ın makamından uzaklaştırılması için Basın, Yayın ve Turizm Umum Mü- durlugune emir verilmişti. Fakat, Münir Müeyyet Bekman kır saçları— nın temin ettiği sempatiden faydalan- dı, mecburi izni, senelik izne çevir- di ve bu arada şaşaalı bir roman ka- leme aldı: Katibim Bu bir ay içinde Münir Mileyyet Bekman, radyo ile alâkasını kesme- di. Her akşam üzeri makam- otomo- bili ile daireye geldi, radyo gazete- sini hazırladı ve evine döndü Bu ayrılışa sevinenler de oldu, se- vinmiyenler onun memur kademelerinde üzüntü vardı, bazı sa- natkârlarda da Öyle... Fakat bazıla- rında ise gayri memnun bir hal, mü- dür ile suya düsen bir ıstıkbal endi- şesi sezilmiyor değildi. Müdürün ba- zı sanatkârları tuttuğu muhakkaktı, bazılarını ezdiği de aşikârdı. Böylece sevinen ve sevinmiyen — zümrelerin doğması mümkündü. O iri yarı spiker sunu da söyledi: —. Fakat müdür çok sert ted- birler ile işe girişecek ve asla müsa- maha etmiyecekmiş... Gene herkes dudak büktü.. Çünkü artık radyo idaresini, mutad ölçüler içinde, bir müdürün emrine verilen prensiplerin hududu çerçevesinde i- dare tmek kaabil değildi. Münir Müeyyet Bekman, tam bir otorite kuracağını ilân ediyordu; - ediyordu ama onun bu karar ve emirlerini din- liyecek kimse yoktu Esasen radyo programlan ölü bir hale gelmişti. Yaz mevsimi bahane edilerek, progra amlar, bele büyük programlar bir “plâk arşivi' ne dön- arkadaşlarına dürülmüştü. Yeni bir ses, yeni bir nefes duyulmuyordu. O kadar ki, dinleyici için radyoyu açmak bir ye- nilik ile karşılaşmak değildi. Her gün sabah bir fasıl dinleyici istekleri ser gün öğle üzeri muayyen bir limit i- AKİS, 4 HAZİRAN 1955 Y O cinde malüm ve muayyen seslerden alaturka, her gün akşam muayyen saatlerde muayyen Ölçüler.. Fakat gene şükretmek icap edi- yordu ki, radyonun elinde, bazı ele- manlar vardı ncak, dinlenmekten bıkılmış elemanlar. Radyo yaz mev- simine Ölü imkânlar, ölü bir prog- ram ve çalışma hızı ıçınde giriyordu. "Halka en ucuz eğlence vasıtası" olarak tavsiye edilen radyo, en sıkıca bir neşir organı haline sokulmuştu. Bir takım hiziplerin ortasında boca- layan ve bocalıyacak olan Mün eyyet, "sert tedbirlerini" plak arşivi üzerinde teksif edebilir, bol bol piya- sa şarkı ve melodisi vererek hem i- dareci sıfatiyle kimseyi darıltmaz, hem de yukarılara iyi görünmek im- kânını elinde tutabilirdi. Yaptığı "po- litik idare" programının aslı buydu. Yoksa, yeni bir mevsime girilir- ken halkın en ucuz eğlence vasıtası olan radyonun idarecilerinin düşün- düğü başka bir şey yoktu.. bbi nedir o sabah program- larının perişanlığı? — Dinleyici isteği namı altında kulaklarda işlenen ci- nayetler. Bir miktar alaturka musi- ki plâğı, bir miktar alafranga musi- ki plağı.. Ve dillerden düşmeyen pi- yasa şarkılarının sık sık tekrarı. Nihayet radyonun ümitle beklenen yaz programının ilanı.. Sabah prog- ramının başlangıç saatini daha ev- vele almak ve bunu anlı şanlı bir me- ziyetmişeesine halka ilân etmek.. Ge- ne söylenebilir ki, zavallılık içinde bulunan bir arenin İstanbuldan konser Verdırtmek için Ankaraya sa- natkâr Bu ha eketler ile radyo yenılrk— ler içinde, bir tarz tutturmuş gör necek ve halktan alkış bekliyecekti. Halbuki bu radyo idaresi üç aylık bir âtiyi görmekten âcizdi. Büyük program tatbikatı radyo içinde iflâs Bu programlarda dinleyici ses dinletmeğe bir yeni kabiliyet or- taya çıkarmağa imkân kalmamıştı. Daldan dala. eski günlerinin plâkları ile idare ediliyordu. Naci Serez'in ha- zırladığı diğer programlar komedi sözünü katledecek kadar feci kome- diler ile dakikalarca devam ettirilmek isteniliyordu. Elemansızlık, bir yeni- lik getirmek — enerjisi olmıyanların hazırladıkları bu programları artık "şişirme" hale getirmişti. i Serez'e sorarsanız "her ye- re anlayışsızlık" hakı di. Erdoğan Ç plıya sorarsanız "sabote" ediliyor- Bu ün bu garip durumların so- nunda, Münir Mileyyet ya dedikleri- mi yaparım, yahut istifa ederım sö- zü ile iş başına dönece Bunları ve durumu yakı ndan bi- len spikerlerin dudak bükmesi haklı idi. Herkes gibi o da biliyordu ki, cesaret muvaffakiyetin şartlarından birisidir, Ismarlamalar Fakat zannedilmesin ki, radyo ida- resi durumu takviye etmek için hiç bir iş yapmıyor- hiç bir faaliyet göstermiyo Avrupa ile temasa bile geçti. Ye- ni plâklar, yeni bandlar alınması için teşebbüsler var. Yukarıda da söylen- diği gibi, Ankara Tradyosu, Münir Mıleyyet in romancı olmak için aldı- ğı bir aylık' iznine girmeden önce bulduğu dahıyane fikri tatbik etmek- tedir ve hariçten bol bol plâk getirt- mek için çalışmaktadır. Gene bilin- mesi İâzım gelen bir hakikattir ki, radyo idaresi elindeki mevcut plak arşivim bile muntazam hale koyama- mıştır. Buna rağmen, hariçten, ne gibi garip bir tasnife tâbi tutulacagı meçhul olan plâklar ısmarlanmakta, getirtilmektedir. Bu plâklar da bir ay içinde su gibi harcanacak, darmada- ğın halde bir yana atılacak, gene radyo programları bugunku halle- rine hiç bir şey ilâve - edilmeden devam edip gidecek. Ancak haksızlık etmemek de lâ- zım. Nihayet, radyo idarecileri, bil- hassa AKİS'in üzerinde durduğu spi- ker kursu meselesini ele aldılar ve kursu açtılar. Ümidimiz bu kursun sonunda türkçesi düzgün - elinin yü- zünün düzgünlüğü bizi ilgilendirmez - anlattığını anlıyan spikerlerin yetiş- mesidir. Yalnız, bu spiker kursunda da an- laşılmaz bir taraf var. Bir veya iki aylık kursun ölçüsü nedir? Bize anlatılan türkçe ders, ko- nuşma tarzı ve mikrofon brlgısının spiker adaylarına verileceğidir. Bu arada spikerin umumi bilgisini tart- mak veya genişletmek unutulmuştur. Esasen spikeri bu yönden de bir im- tihana tabi tutmak, bu yönden de kabiliyet ve mayasını öğrenmek icap ederdi. Kursda bu noktaya ehemmi- yet, Verılecegım zannetmiyoruz. Bir insana umumi bilgi vermek bir veya iki aylık bir mesele değildir. Halbuki spikerin kültür seviye- sindeki yükseklik vazifesini kendin- en daha emin bir haletı ruhiye için- de yapmasını sağla Bizim 1darecıler ise daha çok şek- le, sese ve diğer vasıflara ehemmiyet verirler. Neticede, bu kurs bize mik- rofona yakın ve mikrofonda kelime- leri yutmayan spikerler getirebilir Fakat sık sık şahit olduğumuz gi- bi, Chopin'i' Schubert yerine koyan ve söyliyen spikerlerden kurtarmaz. Hakikatleri olduğu gibi kabul et- mesini bilmedikten sonra, her hare- ket, bizlere arzu edileni yüzde beş nisbetinde ya kazandırır, yahut da kazandrrmaz işte Olduğu gibi, bunda da hakıkatlerı kabul edememenin telâşı İçindeyiz AKİS'E Abone olunuz