KADIN Haiti gülleri türedi soldurdu. New-York telgrafları Yeni bir cila: Ev hanımlarının yü- zünü güldürecek yeni bir madde, "Silicon" icat edildi. İş yaparken el- leri, yağmurlu havalarda ayakkabı- ları, evde cilâlı eşyaları muhafaza e- decek olan hu madde su geçirmediği gibi, sürüldükten sonra da gözle gö- rülmemektedir. İşiten gözlükler: Gözlüklerin ku- laklara geçirilen bağ saplarının içine gizlenen bir âlet sağırların kolaylıkla duymalarına yardım etmektedir. Hem de, onların sağır olduğunu, — kimse farketmiyecektir. Makyajı kontrol etmek için: Or- tadaki büyük aynaya raptedilmiş bir çok küçük aynacıklar hep birden açı- İarak çehreyi her noktadan, kısım kı- sım göstermektedir. Evler için sebze değirmeni: Tek bir çevirme hareketi yapar yapmaz değirmenin içindeki bir kilo — sebze derhal ayıklanmaktadır. Kadın hâkimiyeti: Eisenhower bir basın toplantısında, neş'elenerek, şu sozlerı söyledi: zannediyorum ki, bu: dan sonra, erkeklerin kadınları ıdare etmeyi iddia edebıleceklerı yegân yer dans pistidir! Sinema Muvaffakiyetin sırrı meşhur Ritz otelinde idi- elâş ve heyecan içinde, sık sık saatlerine bakıyorlardı. Bir tane- si hırsla, gazetesini fırlatıp attı: ıldiz olur olmaz, hep bö şımarırlar işte, dedi.. ve rakiplerini Parisin ler. m biz gazetecilerin, onları beklemekten başka işimiz Bırakıp gitsek, reklâmlarını yapmasak o zaman pe- şimizden koşarlar.. Gazetecilerin hepsi memnunıyet- sizlikle başlarını salladılar.. İki mü him iş randevusu ve meşhur terzi Givenchy'de provaları olan Awudrey Hepburn aynı sabah gazetecileri de otele davet etmişti. Ve tabii tam bir saat gecikmişti.. — Cidden böyle naz yapanları yüzüstü bırakıp gıtsek herhalde hırslarından ölürler." . Bütün gazeteciler aynı fikirdeydi- ler. Yalnız içlerinden bir tanesi, hiç ses etmeden duruyor ve bıyık altın- dan gülüyordu. Tam bu sırada kapı açıldı, saçları gayrımuntazam kesilmiş, incecik, u- zun boylu, insanı sukutu hayale uğ- ratacak kadar sade bir genç kadın odaya 'girdi.. O naz yapan bır yıldız- rolü onun için hakikaten biçilmiş kaf— tandı Açık elbiseli yakası, kuğu gi- bi boynunu meydana çıkarıyordu a- ma o ne bir kolye, ne herhangi bir ziynet eşyası takmıştı. Elbisesinin de iki düğmesi iliklenmemişti. Gazete- cilere yetişmek, onları bekletmemek için acele ettiği | Flaşların hucumundan sonra, sual yağmuru baş — Audrey bu gece nereye gide- ceksiniz ? — Neden bu kadar incesiniz? — Aç mısınız? — Çocuk istiyor musunuz ? — Ka — Dansetmeyi sever misiniz — Sık sık gece kulüplerine gıder inisiniz Rom Tatili" filminin kahrama- nı gazetecilerin sorduğu bu sualleri, gülümsiyerek dinliyor ve hepsine ay- TI ayrı cevap vermek üzere hazırla- nıyordu. Sesler kesilince, bir an bek- ledi sonra çok iyi ders gal şmış, Ze- Audrey Hepburn Azim saadetin anahtarıdır ki ve dikkatli bir talebe tavrı ile ko- nuşmaya ladı: — Evlendiğimden berı hep koca- mı takib ettim.. roadway'de "Ondine" i temsil ederken rastlamış- tım. Bana uğur getiren bu piyesin filmini çevirmeyi bunun için arzu et- tim. Bu benim ilk ve en büyük pro- jem oldu. Tabii Nel "Ferrer ile başka projelerimiz de var: çoı.uklarımız ol- . Bir düzine değil, fa- kat kâfi miktarda.. Eımdilik sabit evimiz yok.. Çok dolaşıyoruz. Çalış- mak bizim müşterek kaderimiz. Bun- dan şikâyetçi değilim.. Zayıfım, çün- kü az yemek yiyorum ve çalışıyorum. Rejim yapıyorum ama aç değilim.. Dansı cidden çok seviyorum, fakat bu sahada, fevkalâde bir şeyler ya- pabılecegımı zannetmeyin: bunun i- çin fazla uzunum.. kısa zamanda büyük bir yıldız olmak için ne yaptınız? Audrey Hepburn; çetin bir sual karşısında kalmış bir talebe gibi göçlerini etrafta gezdirdi ve bu zeki, fevkalâde cazibeli güzler, bir kenar- galdsessız duran gazeteciye takıldı 1 zeteci sinsi sinsi gülüyordu. Genç kadına gelince, bir saniye da- ha onu seyretti, sonra koştu, ona sa- rıldı. Herkes hayretle bakıyordu. * Son olarak, dört sene evvel Broad- way'da goruşmuşlerdı Gazeteci onun bütün sırrına vakıftı. İnsana hayatta muvaffakiyetin kapısını a- çan bir çok şeyler vardı. Bunlardan biri de tesadüfler ve tip meselesiydi ama muvaffakiyet kapısını açık bul- duktan sonra, orada, sendelemeden dümdüz yuruyebılmek için de, en bi- rinci şart insanın kendi kendisini yenmesi idi.. Kendi kendisini yenme- sini bilen insan, etrafındakileri daha büyük bir kolaylıkla yenebilirdi. Tesadüfler, Hollandalı bir baron- la ingilizin kızı olan Awudrey Hep- burn'a yardım etmişti: güzel, cazip ve zeki idi. Üstelik Fransız muhar- riri Gölette, tekerlekli koltuğunda do- bir rolünü görmüş ve çok beğenmişti. O sırada Colette'in "Gigi" isimli uzun hikâyesini Amerikada sahneye koy- mak üzere adapte ediyorlardı. Aud- rey'i çok beğenen Colette, Gigi rolu— ün kendisine verilmesi için çok ça- lıştı,' israr etti. Bir çok itiraz seslerı yükselmişti. Audrey, o ana yalnızca, dans ediyordu. Provaların 25 inci günü idi.. Aud- rey yorgun, alâkasız görünüyordu. Tiyatro artistlerinden birisi, onu, bir gece evvel sabahın dördünde ce kulübünde ahbaplarla eğlenirken gördüğünü söyledi.. Bu bardağı taşı- ran damla olmuştu Demek kı her- kes sıkı bir disiplinle çalışırken o ba- sma konan devlet kuşundan bihaber, aklına eseni yapıyordu.. Gazetecı onu sokağın ortasında yakala Uç gün kaldı Audrey, dedi.. sisın ilk ve son şansınızdır. Üç un içinde muvaffakiyet gosteremezsenız muvaffak olmak arzusunu duymazsa- nız, piyesi kaldıracaklar. Dönüş bile- tiniz cebimdedir.. Henüz rolünüzü bi- le ezberlemediniz, lisanınız berbat, heyecanınız eksik, disiplin sıfır.. An- lıyor musunuz, cevap verin duyuyor musunuz ? kız siyah bakışlarını ona çevirmiş hareketsiz duruyordu.. Ko- şarak oteline gitti.. Sabah — provaları başlarken!, Aud- rey Hepburn gazeteciye yaklaştı: — Muvaffak olmak istiyorum, de- di. Bu gece düşündüm, kararımı ver- dim, size teşekkür ederim.. Bunun i- çin 'ilk evvela kendi kendimi yenece- ğim; Dısıplıne tâbi olarak, sistemle çalışaca Audrey Hepburn üç gün sonra meşhur olmuştu. AKİS, 4 HAZİRAN 1953