Kabarede bale Hocaları Devlet Konservatuvarında mı? Eğitim Bir zevk kuralım Gecen hafta vuku bulan bir olay, ilkokullarda — musiki öğretiminin olması gerektiğini bütün musi- ki öğretmenlerine ogretecek mahiyet- teydı. Ankara'da mık Kemal ilk ve Orta Okulu ogrencılerı, Paul Hin- demith'in bir çocuk operasını temsil ettiler. Bu musikili çocuk piyesinin adı "Bir Şehir Kuralım" idi. Bugünün belki yasayan en büyük bestekârı olan Paul Hindemith, sa- natının pratik cephesini de ihmal et- memiş, hemen hemen her 1mkan ve şerait için musiki yazmış, "sanat" la, "fayda" yı birleştirmiş 'bir beste- kardır 1931 yılında bestelemiş oldu- ğu müzikal çocuk piyesi "Bir Şehir Kuralım", bestekârın "Gebrauchmu- sik" (fayda musikisi) — doktrininin örneklerinden biridir. U eserin sahneye konması, Gazi Eğitim Enstitüsü musiki ogretmenı Eduard Zuckmayer'in teşebbüsiyle olmuştu. Temsili Zuckmayer bizzat idare etti. Gazi Eğitim'in musiki kıs- mi Öğrencilerinden müteşekkil bir ri, Hindemith'in sade fakat işlek ve son derece güzel melodilerini Zzevk duyarak ve zevk vererek söylediler. Temsilden çıkarken bir davetli, "Türkiyedeki bütün ilkokullarda mu- siki eğitimi böyle olsa, on beş yıl son- ra memleket bir musiki diyarı hali- ne gelir" diyordu. AKİS, 4 HAZİRAN 1955 Fakat, Turkıye deki bütün ilko- kullarda musiki eğitiminin böyle ol- ması için yüzlerce Zuckmayer'e ih- tiyaç vardı. Bale Teşkilâtsızlık Beş altı yıl kadar önce İngiltere'- nin meşhur Sadler's Wells kum- panyasından beş kişinin Ankara'yı ziyaretlerinden beri ilk defa olarak şehrimizde — doğru dürüst bir bale gösterisi seyretme fırsatı — çıkmıştı. Yugoslavya'nın Split şehri operasına mensup sanatkârlar İstanbul ve An- kara'da temsiller vereceklerdi. Fakat onları Türkiye'ye davet e- den ve temsilleri teşkilâtlandırmak- la vazifeli bulunan - maalesef - Türk Talebe Birliği idi. "Maalesef" diyoruz, çünkü talebe teşkilâtlarımı- zın, bu gibi islerde tahmin ve tasav- vur fevkinde beceriksizlik ve kayıt- sızlık gösterdikleri bilinir. Başka bir teşkilâtın - Turkıye Mıllı Talebe Fe- derasyonu'nun - n yıl Balkan Festivali'ni nasıl bır "festıval" hali- ne getirdiği malümdur. Nitekim bu defa da MTTB. bekleneni ifa eyledi ve hem Yugoslavları, hem İZi a- cıklı duruma soktu. Bir kere, temsil- lerin gerektiği gibi reklâmı bile ya- pılmamıştı: gelen sanatkârların ne- reye mensup oldukları, isimleri ve ne temsil edecekleri açıklanmamıştı. Ek- seriyet onların bir takım amatörler olduğunu sandı ve temsillere gereken rağbeti göstermedi. Sonra, temsil es- nasında seyircilere program bile ve- rilmedi. Sahnede, elverişli dekor ve ışık gibi şeyler bir tarafa, en basit mânasiyle bir intizam bıle yoktu, İ- edildi. Mıkrofondakı ses, isimleri dog— ru okuyamıyordu.. Büyük Sinema'da- ki temsilin sonunda o ses, "gösterdik- leri alâkadan dolayı Ankara sanat- severlerine teşekkür" ediyordu. Bir şeye daha teşekkür etmeliydi: Anka- ra sanatseverlerinin, böyle i teşkilâtın sorumlularını murta yağmuruna tutmadıklarına.. Yugoslav — trupunda yalnız dans- çılar değil, muktedir bir şef (Silvio Bombardelli) idaresinde küçük bir orkestra (Split Opera — Orkestrası mensupları), danslara refakat ettiği zaman Zayıf, fakat solo çaldığı za- man dikkat çeken bir piyanist (Fredi öşek), birinci sınıf opera sanatkâr-, ları (soprano Domaniç, tenor Jijak ve bariton Marusıç) vardı. Barito- nun, — Rossini'nin Sevıl Berberi'nden çanın vazettiği tarza sadakat bakı- mından değilse de, sanatkârın renkli ve hacimli bir sese malik olduğunu gosterme bakımından, takdir kazan- Şef Bombardelli, asgari hareketle orkestradan heyecan verici neticeler elde eden usta bir idareciydi. Genç dansçılar, insan — güzelliği tımsalıydıler Sadece mükemmel bir tekniğe malik bulunduklarını göster- mekle kalmıyorlar, aynı zamanda sa- natkâr cephelerini de açıklıyorlardı. Öğretmenleri Ana Roya ve Oskar Harmoş, tecrübeli — öğretmenlerdi. Hattâ Ana Roya, bildirildiğine göre, günümüzün büyük şöhretlerinden Le- onid Massine ve Moira Shearer'e bile bir zamanlar ders vermişti. Bununla beraber, Saint-Saens'ın Kuğu'sunda, artık sahnedeki devrinin geçmiş ol- duğunu gösterdi. Keza, Oskar Har- moş da artık fazla yuklu bir dan- sördü. Onların en büyük eserleri, biri genç bir İngiliz kızı, öbürü bir A- merikan delikanlısı, 1k1 dansçıydı: Deirdre Hodgens ve s Marsden. (Bu yazıdaki bütün has ısımlerın im- lâsında hatalar varsa, kusur bizim değildir. Elimizde guvenılır bir prog- ram olmadığı için İsimleri ancak sağ- olan dansında, Mr. Marsden Musors- ki'nin tablosunda, ikisi bir arada "Sonbahar Yaprakları" isimli dans- ta, temsilin gösterdiler. en büyük başarılarını Balemiz ilerliyor mu? Evvelki hafta bir bale haftasıydı. evlet Konservatuvarında ve Bü- yük Tiyatro'da farklı programlarla verilen bale temsilleri, bu sanatın memleketimizdeki durumu hakkında bir fikir sağladı. Şimdilik pek fazla ümit vermeyen bir durum. Eğer bu temsiller, Türkiyede balenin gerile- me halinde bulunduğu kanaatini ver- diyse bu daha çok, Türk balesine is- tikamet verme durumunda olan bu- günkü yabancı öğretmenlerin asla