71 ve 72 inci maddeleri ise gerek ha- pis, gerekse para cezalarının içtimai hakkındadır. Kefaletle tahliye talebi Cüneyt Arcayüreğin avukatları, da- anın açılmasına müteakip milek- kıllerının kefaletle tahliyesini temin için Toplu Basın Mahkemesine müra- caatta bulunmuşlardır. Şu satırlar cmuanın intişarı sırasında karar aktır. Arcayürek hapishanede başta İsmet İnönü olmak üzere Mu- halefet partılerıne mensup şahsiyetler her temayüldeki gazeteci arkadaşla- ra ve dostları tarafından ziyaret edil- miştir. İlk üç gün "tecrit" kısmında kalan Cüneyt Arcayürek bayramda Yazı işleri müdürümüz Tevkifhanede — görüşme Yazı işleri müdürümüzün tevkifi hadisesi derin akisler — uyandırmış, havadis basınımızda ve dünya bası- nında tafsilâtiyle yer almıştır. Habe- rı yahancı radyolar da yaymışlardır. 8 uzuntulerını Dostlarımıza ve meslektaşlarımıza yakın alâkaların- dan dolayı şükranlarımızı arzederiz. birer yapı kooperatıfi ulu mayı menfâatlerine daha uygun bul- muşlardır. AKİS, 4 HAZİRAN 1955 Kapaktaki Gazeteci Cüneyt 1955 yılının Mayıs ayında, yan mokrat Partinin İktıdara ge- çışınden beş sene sonra bu partının dört korucusundan biri ve Gen Başkanı Adnan Menderes Turkıye Büyük Millet Meclisinin kürsüsün- den şöyle diyordu "— Bir gazetede çalışan ve dün tevkif edilen Alarca mıydı neydi, bu genç tecavüz etmek suretiyle suç işlemiştir ve işlediği suç kar- şısında hâkimler tarafından veri- len kararla tevkif edilmiştir. Belki bundan — mütenebbih olur. Çıktık- tan sonra daha iyi bır şekılde ça- Tışmak imkânını bul Eğer Adnan Menderes gözleri- ni altı' yıl evvele, yani Demokrat Partinin muhalefet yıllarına çevir- miş olsaydı hemen bütün seyahat- lerinde kendisini şevkle,, aşkla ve kip eden, demokrasi is- t et ısteyen en sert nu- tuklarını dahi keli imesi kelimesine i tok Partiyi tutuyor, onu kolluyordu. Haberlerinde onun ta- rafna tahtayı yontuyor, Demok- rat liderlerin güzel sözlerini heye- canla dinleyip onlara inanıyor, Ad- nan Menderesin vaad ettiği "artık bir gazetecinin, fikrinden ve yazı- sndan dolayı tevkif edilmiyeceği" kimseden korkmadan, hiç bir kim- seden çekinmeden, iktidarın men- faat tekliflerine dönüp bakmadan azimle yürüyordu. 8 Martının altıncı günü An- ğmuştu. Babası felsefe yapan babası vefat etti. Cüneyt! nesi büyü nun için hiç bir fedakârlıktan çekinmedi. 19 ana mektebine başlayan küçük ço- cuk beş sene sonra ilkokulu birin- cilikle bitirdi. -Ankara Dördüncü Ortaokulunun her sınıfında iftihar listesine geçmek suretiyle orayı, üç sene sonra da aynı şekilde Ata- türk Lisesini İkmal etti. 1847 de Tıbbiyeye yazıldı. Fakat ailesi zen- gin değildi ve Cüneyt çalışacak yaştaydı. Çalışması lâzımdı. Bir YURTTA OLUP BİTENLER Arcayürek yandan tahsiline devam ederken, öteki taraftan bir iş buldu: gaze- tecılıge baş adı İlk gazetesi "An- kar Akş endini yenı meslegıne verdı ve başka her şeyi çok geçmeden unuttu. Tıbbiye, ar- tık ona bir mâna ifade etmiyordu. Demokrasi hareketleri yeni baş- lamıştı. 1948 de Ulus'a girdi, fakat iktidar gazetesinde çalışamadı. O- radan çıktı ve Vatan'da muhabir- liğe başladı. Vatan, muhalefetin ön kat hâdise, Demokrat Partinin ik- tidarı kazanmasından — ibaretti. 1952 de Tıb tahsiline devam etmek üzere Almanyaya gitti. Kâğıt ve mürekkep kokusu onu çekiyordu. Burnuna o kokular gelmediği za- man, dolmadığı zaman bedbahttı. Almanyada bir yıl kaldı. Tıbbiye- nin dördüncü sınıfına geçmişti, her şeyi buraktı ve yurda döndü. Bir tek ihtirası vardı: gazeteciliğe de- vam! Bir müddet Ulus'ta çalıştı, son- ra Halkçı'ya naklolundu. Müstakil bir gazete istiyordu. AKİS çıkınca olmak niyetindeydi, ne de muhte- ris. Vazıfesını yaptığına inanıyor- du KİS hadiseleri naklediyor, onların tarafsız tefsirini yapıyor- u. Cüneyt, Yazı işleri Müdürlü ğü vazıfesını üzerine almıştı. a bir gün, öğleye dogru Bir rıyatını idare ettiği gazetede, hü- kümetin nüfuzunu —kıran yazılar yazdığı iddia olunuyordu. Tevkif edildi. — Avukatlarının, — tevkifine yaptıkları itiraz incelenmeden, ha- pishanede bir berber sıfır numara ile saçlarım kesiyor Elbette ki üzüldü. Elbette ki 1s- tırap çekti. Ama hiç bir şey ona, bet yıl evvel heyecanla takip etti- ği, yürekten inandığı n Men- deresin Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden kendi hakkında kul- landığı küçültücü lisan kadar 1s- tırap veremezdi. Yüreğindeki yı- kıntının bir tek tesellisi vardı: gü- neşin bu memlekette bir gün, mut- laka doğacağına olan imanını kay- betmemişti. Kaybetmiyecekti.