NATO'DA TÜRKİYE'NİN Paris. - Mayıs... Chaillot — sarayının geniş toplantı salonunun duvarında 14 üye dev- letin bayrakları arasında bir de ye- nisi vardı. Siyah rmızı ve altın renklerindeki bu bayrak İttifak masasında yer alan yeni bir devle- tin, Federal Almanyanın bayrağı idi Biraz sonra Adenauer salona girdi. "Kurmay" 1 arkasında idi Şansolıyenın yanınd yaı'dımcısı Blankenhorn ve Fransız Dışişleri Bakanı Pinay vardı. Yüzden, fazla fotoğrafçı ve f operatörü Batı Almanya temsilcilerini bir yaylım ateşine tutarak bu tarihi sahneyi tespit ettiler. Tesliminden günü gününe tam on sene sonra bunca lanetlenen ve hakkında her türlü muameleye ce- vaz verılen eski düşman, bugün NA- TO'ya müttefik olarak katılmak- ta ve ustun şereflerle karşılanmak- ta idi. NATO'nun bu toplantısı ya- kın Avrupa tarihin b döni noktası idi. Barış vey avaş, ç lan bu yeni devrin gıdışatına bağlı idi Üye devletlerin bakanlı Al- manyanın NATO'ya atılışı vesıle- sıyle birer hitabede bulundular. Ge- niş salonda çıt yoktu. Yalnız film makinalarının şerit sesleri işitili- yordu. Adenauer sakin görünüyor- du. Yüzünde hiç bir hat oynamı- yordu. Sıra Turkıyeye gelince genç ve yeni bir ses yükseldi. — Uzun boylu kumral bir adam, gür ve kuyordu. Bütün delegasyonların üyeleri, dört yüzden fazla gaze- teci dikkat kesılmışlerdı At nalı şeklindeki geniş masada, İngiltere ve Portekiz delegasyonları arasın- da Türkiyeye ayrılan yerde ayakta hattı. Tavırlarında nedense bizimki- lere vergi olan kompleks tezahürle- rinden eser yoktu. Gerçi Fransızca- sı mükemmel olmaktan uzaktı. Fa- kat sözleri özlü ve kesifti. Şimdiye kadar asıl olan muhtaç olduğumuz şeyi ' substance" alâka ile dinliyorlardı. Mac Millan notlar alıyor, Dulles kulaklığım du- zelterek başını sallıyordu Adenau dikkatle öne doğru eğilmişti. Fakat daha onemlısı bizim de- legasyon memurlarının durumu iİ- di. İlk defa olarak ralıat bir nefes alıyorlar, yine neler olacak diye he- yecanlar geçirmiyorlardı. Anlaşılan Lizbon hava alanından başlayıp Pa- ı'ıste Challlot sarayına kadar devam en üç senelik üzüntü ve çarpıntı devresı sona ermişti.. AKİS, 21 MAYIS 1955 Toplantıdan sonra diğer bakan- ların Türk bakanının etrafını alış- larını zevkle seyrettik. Bilhassa Stefanopulos ve Dulles çok me nun görünüyorlar, tebrikler yagdı— rıyorlardı. Fatin Rüştü Zorlu bakan olarak NATO'da İlk imtihanını başarıyla vermişti,.. Zorlu'nun ikinci imtihanı Konsey- den sonraki basın toplantısı ol- du. Biraz evvel Konseyde, son teb- liğin metni uzerınde Pinay'le çekiş- miş, fakat Dulles ve Mac Millan'ın desteklenmesıyle tezini kabul ettır- mişti. Harikulade siyasi ve umumi bılgıye salııp yabancı gazetecilerin önünde hem yle bir ımtıhana çıkmak kolay değildi. Çünkü olduğu gibi "Paris hakkında ne du- şünüyorsunuz?.." veya "Türkiye - - Adena y Ne kadar dost olsalar da... uer - Pina Fransa münasebetleri i ıçın bır şeyler söyler misiniz?.." kabilinden buda- laca sual soranlar olm d Gazeteciler Zorluyu bilhassa i- ki noktada sıkıştırdılar: Bandung'daki nihai tebliğ Ku- zey Afrika ve Ceza, dekı Fransız dı. Halbuki Cezayir Fransa topra- ğı, Cezayırlıler Fransız vatandaşla- rı idiler. , ,Fransaya iki it- tifakla ba ğlı idi. 'Üstelik NATO'ya müştereken dahil idiler. Şu halde?.. İkinci mesele Yugoslavya idi. Yugoslavya T muhalifti. Nötralist bir sıyaset güdüyordu. Sovyetlere kapıları daima aralık, re Jum de komünist idi. Halbu ürkiye bu memlekete askeri bir ıttıfakla bağlanmıştı. u durum vrupadaki müttefiklerine nasıl i- zah edilmekteydi? YURTTA OLUP BİTENLER SESİ Aydemir BALKAN Zorlu'nun bunları cevaplandır- ması kolay olmadı. Hattâ cevapla- oğu sudan ve kaçamaklı ol- ate da galiba en iyisi bu idi. İşi bazen esprıye, bazen kurnazlığa boğarak daha güç durumlardan kurtulması- nı bıldı Karşılıklı bol bol nükte ya- pıldı, gülüşüldü. Gazeteciler tabii tatmin olmadılar ama hiç olmazsa uzun zamandır ilk ürk gevezelık yap üsbet ıntıbalarla ayrıldılaı Fatin Rüştü, Bandung ve Yu- goslavya dönüşü Pariste muvaffak bir siyasi giriş yapmıştı. Bütün olup bitenler de Türkıyenm Batı devlet- leri camiasında yeni bir ruhla yer alacagını gostermekteydı Bundan boy tumen verdık > veya "Kore d Türk Sün, .." gi- bi lâflardan, başka şeyler de söyli- yebilecektik "Fatin Rüştü zamanımızda siyase- tin teknik bir mesele, teknik bir meslek olduğunu anlayıp tatbik e- den nadir bakanlarımızdandır. Bil- hassa iktisat onun için diplomasinin yetiştirmektedir. Ancak prensıpler- de bu kadar batılı bir anlayışa sa- tatbikatta da boyle kalabıldığmı iddia etmek güç- İ erbeder çalış- ması luzumsuz asabıyetı yardımcı- larını şaşkına çevirmektedir. Tay- yare kaçırması, hava alanlarını şa- şırması, toplantılara muntazaman taşı addettiği iktisatta en zayıf o- lanın yine kendisi olduğu da artık saklı değildir. Ekonomik plân ve tahminlerinin memleketimizin hay- rına neticeler verdıgını ıddıa etmek kolay değildir. rım asırdır ter- kedilen lıberasyon metodlarının biz- deki yeni mucidi odur. Bu, memle- keti döviz kıtlığına ve enflâsyon götürmüştür. Bedelsiz ıthalat gıbı fantezıst fikirler yine onun eseri- suzca borçlanmalannm sıyası kombinezonlarla ödenebilece- ği projesi revaç görmemiştir. Al- manya ve Amerika seyahatleri bu yönden semere vermemiştir. Şım yine Amerikada döviz peşindedir Fakat ne olursa olsun Fatin Rüştü siyasi hayatımıza bir canlı- hk getirmiş, bılhassa bizde yeni bir siyasi eko rmuştur. Atılganlıgı, cüreti ve suratlı ilhamları bazı ku- surlarım — unutturmaktadır. Turk hariciyesi bu dinamik ekolü ona borçludur. Yeni ekolun ıcaplamıa uyamıyan ve sadece isimle yaşıy: butun "heykeller devrılıp gıtmege mahkümdurlar.