KADIN nın aklını başından alıyordu. Tabii fi- atı da, Çünkü bu hafif ropluğun bir metresi 120 lıra ve küsur. aşka- ları da var. Hepsi birbirinden güzel. Renk, renk, çeşit çeşit Evdeki kararını bir an unutu bi oldu. Bir kaç defa dukkanlara gırıp çıktı. Hem güzel bir almak istiyor- du, hem de istiyordu kı parası fazlaca cebinden çıkmasın! Bu hâl o on manlarda, bir Fransız mecmuasında okuduğu bir makaleyi hatırlattı. Maka- le dıyordu kı <<Seçmesini bildiniz, sürt uyor “öksürmek de ıstemıyorsunuz fakat sigara içmeyince de be lu yorsunuz. Hem sigara içmek hem ök- sürmemek istiyorsunuz, bu da sizin için imkânsız! Şu halde iki şıktan birini bi- lerek Ve mahzurlarını hesaplıyarak se- çiniz ye bu mahzurlara katlanınız. Ev- li, çoluk çocuk sahibi bir — kadınsınız, eskisi gıbı çalışarak hayatınızı ka— hem de ukla- yaratıyorsunuz. Neden? Kocanızın kazan cına göre hayatınızı ayarlayıp kuluçka anne olmak sizin elinizde değil mi? Fa- kat tabii bunun da mahzurları var. Ev- velâ daha az para sarfedebileceksiniz, belki de hizmetçiyi savıp işleri yüklen- mek icab edecek ki bu da dayanılır şey degıl. Fakat her ne olursa olsun külahı- nızı Önünüze alıp düşünmeniz ve artık bir karara varmanız lâzım. Mahzurlar- dan bir kısmım — kabullenip iki yoldan birini seçmeniz ve seçtiğiniz yolda yü- rürken artık — şikâyetten — vazgeçmeniz . Çünkü hayatta hiç bir yol di- kensiz ve mahzursuz değildir.» Malüm bir hikâye vardır: Adamın biri arkadaşını yakalamış, başlamış ka- rısından şikâyete. Ne müsrifliğini bırak- mış ne pasaklılığını ne çirkinliğini ne de namussuzluğunu! Arkadaşı iki saat dil dokmuş, onu yatıştırmaya uğraşmış, bakmış — Barı boşa, demış — Yoo, boşıyamam. Hiç olmazsa 'beni rahat bırak be birader! arısı ile metresi arasında bocala— yan erkeğin, fazla kiloları ile güzel ye- mekler arasında çırp duran kadının, daha doğrusu herkesm her an, en ba- sit meseleden tut da mühimine kadar bir şey seçıp karar vermesi şart- tır. Fransız muharriri kendi memleketı için ne diyor? <<Ingılte e seçmesini bil- di, Fransa da bir şey elıdır Ingıl tere fabrika yapmağı t ereyağı yemeğe tercih etti, çünkü İngilizler millî zen- ginliği ferdin zenginliğine tercih ettiler. Halbuki biz Fransızlar katiyyen rahatı- mızı feda etmeğe razı olamıyoruz. Bu gün bir Fransız, muhakkak ki, bir İn- gilizden daha çok müreffeh bir hayat yaşamaktadır Buna mukabil memle- ket borçlan yıflamıştır. Eğer bu mahsura katlanıyorsak mesele yok!.. Ama bukadar şikâyet neye? Meselâ bir evin, dıyelım, bütün elektrik tesisatı bozuk: — biliyoruz ama tamir etmiyoruz. Sonra ev yanıyor... Neden bukadar — dövünüyoruz? Vaktile mahsurları hesaplamadığımız için değil mi? O bütün bunları düşünürken, elin- de iki cins kumaş tutuyordu. Birini 1— dığı takdirde ayakkabı, çorap gibi ka ıhtıyaçlarını da karşılıyabilecekti olan şeyı veya. iyiyi veya herkesin takdırı üzerinde toplaya- cak şeyleri seçmez ki!.. Zaten gaye, da- ima herkesin en iyi addettiği şeyi değil, neticede bıze en az pişmanlık verecek yapmak, yaptığını bilerek Hayatta hepimizin, şu göz ka- maştırıcı kumaşlar arasında duştugu— müz kararsızlığa, düşmemiz pek mu temeldir. Bu, bazan çok mühim, bazen ç ehemmiyetsiz hâdiseler karşısında olabilir. Fakat hem «fazla yemek ye- mek, hem kilo almamak» fikrinin im- kânsız olduğunu bilir ve daima bir işe başlamadan, mahsurları hesaplayıp, on- ları kabul edersek hayatımıza Tâbi ola- cağımıza ona hâkim olmak şansımız ar- tacaktır. Belkı daima model insan gibi en iyiyi, en doğruyu, en guzelı seçemeyız fakat bize ekseri çok cazip — görünen şeylerin fena ihtimallerini ve mahsurla- rını hesaplamaya alıştığımız anda, bu güzel şeylerin — cazibesinden kolaylıkla urtulduğumuzu da göreceğiz. J. Sosyal hayat Hareketsizlik gün bazı kadın — teşekküllerinin muhtelif onlerden faalıyet goster— diklerine dair yazıla kuduğ düşündü; İsmi bılınen ve ışte faalıyete geçtiklerini gazetede okuduğu kadın te- şekkülleri, birlikleri vardı. Bunların eş— ya toplayıp dagıtmaktan tutunda, - lar tertip ve tanzim edilmesine kadar muhtelif işleri ye gayeleri vardı. reketleri gazeteler can-ı gön nülden ak- settırıyorlardı tı. Avrupa'da bu . Amerika' da rekete geçmesini inliyordu. bu hareketler, mutlak tâbiri ile muvaf- fak oluyordu. Kadın teşekkülleri söz haklarını kullanır, ve yerinde teşebbüse ve harekete geçerlerken biliyorlardı ki, bu fiilin müspet bir tesiri, neticesi ola- caktır. Bu hareket - bilfarz Amerika'da - bir artistin dekolte gezmesınden bir baltalıyacak her 1ineseleye karşı, yapılabiliyordu. Bu yabancı ve bizce gıpta ile anı- lacak teşekküllerin sosyal bünyeye yar- dım etmek teşebbüsleri yok muydu? Vardı, fakat bunlar artık, — gazetelerde ilân edilecek bir prensip faaliyeti de- ğil, tabit ve en tabii birer işti. Cemiye- tin refah seviyesi ile ilgili her gayret, normaldi, şaşalı reklâm ve yazılara ih- tiyaç göstermiyen bir hâdise idi. Bizde yapılan bu kabil işlere de- ğer verilmiyecek — değildir.. Muhakkak ki, bu işlerde elinden tutulur, hattâ -ha- di denilsin ki- teşekküre kadar gidile- cek işlerdendir. ması, evlerinde oturması lâzım geldiği hakkındakı bir kanun teklifi üzerinde geniş bir harekete geçılmıştır Hiç kim- se, böyle bir yanını meclıse adar getırenle ile b cadele ru olabilecek faaliyete geçıldıgını ışıt— memiştir. Kadın teşekküllerinin herşeyden ön- ce, fikir hareketlerini ön plânda tut- maları, söz sahibi olmaları gerekir. Bu şimdilik bizde noksan bir unsurdur, ka- dın teşekküllerinde görülmemektedir. Balo tanziminde kadın teşekkülle- 23