İKTİSADİ VE MALİ SAHADA ve maliye politikamız hiç de enflâsyon- la mücadele edici mahiyette değildir. Enflâsyonun diğer bir — tarifi mevcut emtia miktarına nazaran talip fazlalı— ğıdır. Halbuki alman kararlar bu tale kısıcı değil artırıcı mahiyettedir. Zıraı krediler 1,5 milyona ulaşmıştı. Son za manlarda kısılan ticari kredilerin ye- niden genişletileceğinden bahsolunmak- tadır. Merkez Bankasının reeskent müd- detini 3 aydan dokuz aya çıkaracağı iş hayatının mevzuları arasındadır. Küçük esnaftan verginin kaldırılması yıllık nu- tukta vadedilmiştir. Fakat buna karşı- lık mali iktidar sahibi Vatandaşlar feda- kârlığa çağrılmamıştır. Şurasını unutma- ak ecbu rıyetındeyız. Enflasyonla mücadelenin birinci şartı «cheap mo- ney» Uucuz para siyasetini terketmek- tır Resmi faiz haddini içinde bulundu- olan effektif talebi artıracaktır. talebi artırmayıp kısmamız gerekir. Enf- lasyonla mücadele — etmenin diğer bir yolu uayyen ellerde toplanmış olan fazla satınalma güçlerini hususi ekono- Modern devletlerde butçelerın iş başında bulunan — hükümetlerin birer icraat programı — mahiyetinde telâkki edildiği malümdur. Bu ba- kımdan bütçeye, — hükümetin gele- cek yıl için tasarladığı «iş programı» nın para ile ifadesidir, demek de mümkündü r. ütçeler, bir kaç zaviyeden ten- kid ve münakaşa konusu yapılabılır Butçeler uzerındekı tenkid ve müna- «bü kaşalar, evvelâ, «bütçede umumilik», <<butçede bırlık» ve hattâ <<butçede samimilik» - gibi klasıkleşmış butç_e prensipleri» ile ilgilidir. bi, bu prensiple, bütçelerin evvelâ teşrii kuvvet ve sonra da geniş vatan- tarafından zırlayan bırer Vesıleden başka bır şey değildir. nunda, butçenın kabul edilmemesi halinde, <<ıtımadsızlık» telakkı de budur. Yuka- rıda işaret ettiğimiz bütçe prensiple- rı sonunda itimad veya itimadsızlı- müncer olacak siyasi mürakabeyi kolaylaştırmak maksadiyle bulunup aktarmaktır. Dilerseniz kku dilerseniz vatandaşa borçlanırsınız. — Bankalar da enflâsyonist gidişi körüklemektedir. On- ların da likidlitelerini — artırmak, kredi musluklarını kısmalarını temin etmek gerekir. Memleketimizde daimi fiat yük- selmelerini intaç eden sebeplerden bi- ide pek kısa bir devreye sıkıştırılan ve muazzam rakamlara baliğ olan dev let yatırımlarıdır. Halbuk kalkınma dev— relerinde, iktisadi konjonktürün tam sıh- hatli olduğu zamanlarda Devletin bu derece büyük işlere girişmesi iktisadilik prensibiyle pek bağdaşmaz miden kamu ekonomisine vergi M-, Cezayir Buhran D ünyanın iki ana bloka ayrılmış oldu- ğunu hergün gazetelerde okumak- tayız. Fakat dünyayı ikiye ayıranlar ve ayrılan kısmın birine demirperde gerisi bloku diğerine demokrasiler bloku adı- nı verenler bu tasnifi zevkine göre yap- Hattızatında dünya 2 ana bloka değil, üç ana bloka ayrılmıştır. Bir evvelki tasnife bir üçüncüsünü ilâ- ve etmek gerekir, bu da batılı devlet- lerin idaresi altında olup da tam manâ- siyle bağımsızlığa kavuşmamış memle- ketler bloku, Cezayir işte bu k tler arasındadır. — Fransız teşkilâtına Fransanın deniz aşırı vılayetlerın— den biridir. Fakat aslında bu diyar Ur anavatan vilâyeti değil bir somurge elesine tabi tutulmaktadır. Fran- vilâyetlerinden k artmak- tadır. Yıllık artış 300 bin kadardır. Hal- buki memleket fakir olup, zirai bir bün- yeye sahiptir. Arazinin büyük bir kısmı ise ziraate elverişli — değildir. Elverişli olan yerlerin de 2/3'i Fransızların elin- dedir. Bu ağır şeraıt tahtında yerli halk çok geçim sıkıntısı çekmektedir. Buna halkın büyük kısmı aile efradını güçlükle geçindirirken — bu yerli mahsullerin önemli bir kısmı ihracata tabi tutulmuştur. Sanayi zaten yok gibi- dir. iş piyasasını altüst etmiştir. lş arayanlar daimi dalaverele- re mevzu teşkil — etmektedirler. Açlık, gayrımuntazam beslenme halkın vücu- dundaki kalsiyum miktarını azaltmakta, verem olmasına sebep olmaktadır. Bu vaziyet karşısında dışarıya muhaceret bir zaruret olarak ortaya çıkmaktadır. Duruma bulmak için içtimai te- şekküller zirai istihsalin artırılacağından bahsetmektedirler. lar, bunlara göre afetle mücadele etmek yındırlık işlerine girişilecektir. Cezayir İKTİSADİ ŞARTLAR ve BÜTÇE tatbik edilen kaide ve usüllerden iba- ret olduğu içindir ki, büyük ehem- miyeti haizdirler. Bütçelerin, ikinci ve daha ziya- de ameli dıger bir tenkid ve müna- aşa cephesi, devlet harcamalarının dagılışı ıle alâkalıdır. Gerçekten bir memleketin giderilmesi icap eden ih- tiyaçlarının daima çok ve çeşidi ol- masına mukabil, bu ihtiyaçların kar- şılanması için lüzumla imkânların, yani gelirlerin mahdut olması butçe— objektif esaslarla beraber, ziyade hükümetin görüşü gunün yasi mülâhaza ve endişeleri hesaba katılmaktadır. Demek ki, e asıl hüviyetini veren masraf dagılış— larının tesbıtınde herşeyden evvel, iş başında bulunan hükümetin <<takd1r»ı üyü imkân- işlerin müsmir ve faideli olup olmadıkları veya karşılanması icap eden hizmet- lerin tercih sebepleri ve nihayet çe- şidi hizmetler için ayrılan Ödenek- lerin miktar ve mahiyeti, geniş tar- tışmaların konusunu teşkil eder. Esa- sen bütçe tasarısı — üzerinde, gere bütçe komısyonunda ve gerek mec- lis umumi heyetinde yapılan konuş- İsmail Rüştü AKSAL ma ve tartışmaların, daha çok bu hususlara inhisar ettiği de malüm- dur. 1955 bütçesi üzerinde bu ba- kımlardan tahlil ve münakaşalar ya- pılması için vakit henüz erken oldu- ğu gibi, esasen bu — sütunlar, bütçe tasarısı üzerinde — böyle bir tahlile müsait de değildir. Nihayet, umumi mahiyette ol- mak üzere, bütçeyi bir başka Zzavi- yeden de ele almak mümkündür. Son zamanlarda, ilmi bakımdan ya- beş arasında oynamaktadır. devlet, bir memleket ekonomisinde tek başına, hem en büyük gelir sa- em de en mührün eşya ve hiz- met alıcısı mevkiine — geçmiştir. Bu bakımdan, memleket — ekonomisinin ıçırıde bulundugu şaıtların butçeye geniş tesirleri olduğu bütçenin de, memleket üzerindeki tesiri büyük ve derindir. Bütçe ile memleket ekonomisi ara- sındaki bu karşılıklı tesir ve müna- sebetler, modern devlederde bütçe- nin hazırlanmasında, iktisadi şartla- AKİS, 78 ARALIK 1954