n günahsızları millet paşası i affedemiyor, ımandanı, ha: insanları asar- miyorsun İlet hükümeti isi yapar de- ı gibi bir ev- i yaparım. O- i İstiklâl Mah uhakeme ola» değilsen ce- aflın için bir- ürk oğlu 'apacağım şev yetullah, Möl. nüderris Tah- raber mahke- ri kadı yapı” rim. mahkemeyi de illerinden; se- albli adamları madan oraya Paşam, o ku- inda bırakms ek Ali çavuş. Ein İstik- A bildi, gör: emiyordu, He- nin ben. n etmişti. Ör müfrezelerine işsin, öylemi andan ve düş icdansızlardan. i kardeşlerine ve toprağıma 'p olan hadise» elinceye kadar tı. zan yükselip şiddet kesbediyor, salonda tok ve dolgun akizler bırakıyor, bazan titreye- rek hazin bir inkisara düşüyor, sonra yep- yeni bir iman hamlesile canlanıyor; hakim. leride bu açık samimiyetin heyecanı içine alıyordu. Arabacı dinsiz Ali; toprağının ve milletinin hakkı müdafaa edilirken, bütün musanna belâgatlerin üstünde, engin bir ta- lâkatle söyliyordu. Doğruluk ve civanmeri- çİiğin lisanı, her zaman böyle kuvvetli ve böyle keskindir. Macera bitince, hâkimler biribirinin yüzüne baktılar, Müzakereye çı kilmiye lüzum görmeden: — Arkadaş, bu toprağın en temiz, en şerefli bir oğlusun, elindeki silâh kirlen- emiştir. Onu, Türk evlâdina yakışan bir faziletle kullanmışsın; mahkeme beraatına karar vermiştir, Serbestsin. — Allah sizi bu millete bağışlasın! Ö- tede, bir tek adam sorgusuz sualsiz yüzlerce Türk oğlunu asarken, burada koca millet Paşasının, bir ad. an © Şimdi anladım. Millet hükümeti, e illet b nunu böyle olur, Yaşasın milli küme yaşasın Mustafa Kemal paşa! yaşasın ada- et. Kanımın son damlasi toprağa düşünce- ye kadar, bu ülkeye, bu millete ve milletin bu hükümetine hizmet edeceğim; hoşca ka- * oluyordu. Ali artık gerilerde kalamazdı. © akşam cepheye yollandılar. İkinci İnönü, Sakarya, bialağınız mu- harebelerinde Ali, kendisi gibi yüz binlerce Alilerle beraber, kahramanca harikalar ya- rattılar. Cephede çetin bir muharebe olu: “ yordu. Bir haber çalkandı! er. «Çerkes Etem, adamlarile beraber Yu- © nanlılara geçmiş!r. Ali bunu duyunca —O, soysuzun ne mal olduğunu ben daha © zaman anlamıştım, dedi, ve bize böyle soysuzlar lâzım değil, eksik olmaları daha hayırlıdır!,. diye arkadaşlarını da teskin etti. Nihayet son muharebede, hain bir tesa- düfle zzlim Di e mermisi Alinin bir ba- cağı ile bir ötürmüştü. yi Ali, halel e sonra, © bir et ve kemik yığını halinde memleketi- : me gönderildi, Göğsünde, kanının reginde bir saye asılmış bir altın madalya ova i . ? O sıralarda birinci İnönü muharebesi ia Dinsiz Ali, dini bir uğruna, mem- &keti ve mileti için bir bacağı ve bir ko- nu da düşmana asi memleketine öndüğü zaman göğsün madalyadan aşka birşeye malik eni "Fakat dindar! ikat sahibi! Şeyh Ayetullah ile Molla stafa; ve nice Şeyh Ayetullahlar ve nice İolla Mustafalar dulları, yetimleri, zavallı kı din namına soyup soyup, dünyalıklarını : den çok aşırı bir hale getirmiş- “lerdi. Ve halâ da tekkelerinde kurban esiliyor, höcrelerinde şarap içiliyor, âyinlerinde hüküm biçiliyordu. Ali, çok meyustu. Düşman sökülüp atılmış, ana topraklar kurtulmuştu. Lâkin millet kur- tulmamıştı. Halkı asırlardanberi yiyip bitiren, Türkün asil cevherini, karışık ve fena telkinlerle bastıran.. ve ahiret korkusu ile dünyasını millete haram eden bu tekkeler ve türbeler halâ du- ruyordu. Bunlar böyle kalacak mıydı? Ali, bir Kolu ile bir bacağını daha,ve hattâ artık hiç birşeye vey olan ca- nını da vermeğe hazırdı. Ali, malül vücudunu sürükleye rükleye gelip geçtikçe, Şeyh Ayetallahin tekkesini tetkik ediyordu. Nedense es- kisi gibi dolup boşalmıyordu. Müritler hep ihtiyar kadınlardan ibaretti. Ali içten içe seviniyordu, Gençler artık tekkelerin meskenet eşiğine baş bağla- miıyorlar. Memlekete ışık verecek, ruh verecek yerlere devam ediyorlardı. Şim- di vilâyette gençleri kucağında toplıyan Türkocağı vardı. Ali de sik sık oraya uğrardı. Her gidişinde kendisini ta üst kata kadar gençler, kucaklarında çıkar- tılar. Ona ve sevginin pek coşkun tezahüratını yaparlardı. # ** Bir gün, memlekete Ankaradan bir tel gelmişti. Cumhuriyet ilân edilmiş, saltanat yı- kılmıştı, Türkocağı, büyük sevinçlerle Cumhuriyeti halka tebliğe hazırlanıyor. du. Ali, yazma mendilile sevinç yaşla. rını siliyordu, Herkes heyecan içinde idi. Bazı gençler nutuklar hazırlamış. lardı. Yavaş yavaş ahali, meydana topla- nıyor, şehrin yüksek bir yerinde kuru- lan toplar, Cumhuriyeti ilân ediyordu. Hatipler kürsilerde söylüyor, alkış ve yaşasın sesleri gökleri çınlatıyordu. Ali, sevinç heyecanlarile titriyor, mut- laka oda birşeyler söylemek istiyordu. Yanındaki gençlerden birkaçına rica etti; — Beni, şu yıkık duvarın üstüne çı: karır an birkaç lâkırdı da ben söy- lemek istiyorum. Gençler, Alinin bu arzusunu hemen yerine getirdiler. Ali, yaşlı gözlerini bir daha kurula- dıktan sonra, nutkuna başladı. Herkes susmuş, her nefes kesilmişti. Arabacı Dinsiz Ali, şimdi herkesin na- zarında büyük bir kahramandı, o, Türk oğlunun hakiki timsali idi. Ve işte bu nutku o söylüyordu; “Hemşeriler, kardeşler; hemşireler, analar; hele sizler, ey gençler! çocuk- lar; biraz da beni dinleyin, biraz da bana kulak verin. Kulaklarım, top seslerine alışkın olduğu için, iz dilinden çok iyi an- lıyorum. Bu toplar, dün öapklardan gelen sesleri söylemiyor; bu *oplar, mem- leketin bağrında kanayan yaraların ka- pandığını, milletin omuzlarında besle- nen bir sürü hazırcıların yokolduğunu müjdeliyor. Benim dedelerimin şanlı ve şöhretli ahlâkına uygun bir devletin kurulduğu u haber veriyor. Yıllardanberi çeşit çeşit zulüm, bitmez ve tükenmez hak. sızlıklar altında kahredilen milletimin hürriyetini haykırıyor Ey ihtiyarlar! siz bilirsiniz; bütün dünya benim milletimin şanlı ve asil sancağı önünde dize gelip; Türk bayra- ğı altına sığınmayı bir mutluluk bilir. ken; soyu bozulan, kanı karışan, vicdanı ve ahlâkı çürüyen padişahlar, benim milletimin binlerce senelik namus ve haysiyetini yere düşürdüler. Ayaklar altında bıraktılar, Hudutlarda muharebeler olur, düşman vatan kapılarını zorlarken; sarayında hamam safaları yapan padişahın saka” lına yapışıp: “Senin baban harp meyda- nında ölmüş, fakat sana koca bir ülke bırakmıştı, Sen, şimdi düşman kapıya dayandığı halde, burada kötü avratlar gibi etlerini doyuruyorsun; kalk, ya harp meydanına, ordunun başına yahut saltanatı bir ehline terket!,, diyen Türk kızından sonra saraya bir daha öz Türk kızları alın . aması kararlaştırılmıştı. Pa- dişahlar, o tarihtenberi Türkten kork. maya ve ona düşman olmağa başlamış- lardı. Artık saraya, hep Türkten başka milletlerin kızları ve oğulları giriyordu. Rus, Cineviz, Venedik, Sırp, Ulah, Çer-' kes... ve padişahlar, bu kızlardan doğan çocuklardan oluyordu. Venedikli ana- sının hatırı için ve kendi kanında kay- naşan Venedik a ile koskoca bir donanmayı ve geniş bir de düş- mana bağli padişahlar vard Bunları tarihler yazıyormuş, okuya an- Ea bilirler.Hem bunlara ne hacet,işte n padişahın yaptıkları! Oda bu soyun soyauzlarındandı. İstanbulu İngilizlere, de, hangi bir soysuz bunu yapardı? Türl olan, hiç böyle bir lekeyi alnına sürer miydi? Bu zavallı ahaliye yıllarca isimlerini mubarek bir ad gibi abdestsiz andırma- camilerde, hutbelerde namlarını okutan, yeryüzünde Allahın gölgesi, ve. kili gibi kendilerini bu kadar mukaddes sayan bu; kâfirlerdende çok günahlı padişahların son alçağı; memleketi kah- bece zabt ve işgal eyleyen ecnebi za. bitlerine, sultanlarını peşkeş etmek gibi 23