müznin bir sıhhatsizliğe müptelâ olmak .— “5 i, a © falan gibi garip garip tavırlar takınr- 1 yorlar. Mrs. Otis öyle bir şimarıklık göstermemişti. En büyük oğulları yirmi bir yaşındaydı, ve babasının vatanper- verlik damarlarının kabardığı bir ânda (Washington) tesmiye edilmişti. Virgi- nia isminde on beş yaşında güzel bi kız, ve on ikişer yaşlarında olan İkizler aileyi tamamlayorlardı. Çam kokulu, ılık bir Temmuz ak- şamı, Amerikalıları getiren “otomobil, şatonun kapısından girdiği vakit, geniş merdivenlerde onları karşılayan orta yaşlı bir kadındı. Şatonun emektar kâh- © yası olan bu kadıncağız, şatodan ayrıl- “mamak istememiş, Amerikalılar da onun bu arzusunu yerine getirmişlerdi. Yeni efendilerini karşılıyark içeri aldı, kü- tüphaneye götürdü. Çay masası hazır- lanmıştı. Tam sofraya oturacakları es- nada Mrs. OÖtis'in gözleri şöminenin önüne işe P ,« Ocağın önündeki leke nedir? © Galiba Di dökülmüş. Kâhya kadın titrek bir sesle kekeledi: — Evet efendim, kan İekesidir. — Aman ne iğrenç şeyl. Salonla- rımda kan lekesi la aarağan hiç, hiç hoşlanmam. “İhtiyar kadın, esrarlı ve titrek sesile devam etti: — Bu leke, orada, ocağın önünde ocası tarafından öldürülen Lady Ele- j ! ini de ari kabil olamadı. Washington Otis: Ni — Bunler boş şeyler, boş şeyler!.. di- ye haykırdı; ve valizinden çıkardığı bir ilâcla, kahya kadının telâşına ve kor- ; Kusundan saçlarının diken diken oluşu- na biç ehemmiyet vermedi, kırmizı le- keyi silmeğe başladı. Birkaç dakika > içinde lekeden eser kalmadı. Ni Fakat tam yerden kalktığı esnada dehşetli bir şimşek çaktı; ve gök gürül- otüsü evi sarstı. Biçare ise kadın ol- duğu yere yığılıb kal r. Ötis sakin bie rk sığarası- Ii yakarken : — Buranın havası böyledir, diyor- ile doktoruda ce bir defa pö- en meşne mev. rim ki, İngiliz ı tabiat kanun- ia, izlerinden pek ber, vazifesini nen rahattı irsa, işimiz var. Amma kolayı var.. ndan keseriz.. o vakit bak, bayıl- ktan nasıl vazgeçiririz. u Bütün gece, fırtına şiddetle devam i, fakat fevkalâde bir hâdise olmadı. esi sabah kavaltıya indikleri zaman, y Ave ayacağız “diye, ocağın önünde yine ayni kan İelcesini görerek hayret içinde kaldılar. Bu, her halde leke ilâcının kabahati olamazdı.. muhakkak gece Hortlak gelmişti. Le- keyi bir daha çıkardılar; ertesi sabah yine olduğu gibi kıp kızıl duruyordu. Leke, aile arasında fevkalâde alâka u- yandırmıştı. Her kafadan bir ses çıkı- yor, müthiş eğleniyorlardı. Mr. Otis leke çıkaran ilâçlarda ihtikâr yapıldı- gından bahsederken, oğlu cinayetle a- lâkası olan kan lekelerinin izale edile: yetini hepsi gözlerile gördüler ve inan- Gündüz, hava pek sıcak olduğu için, evden dışarı çıkamamışlardı. Akşam üs- tü çıktılar ve dokuza kadar civar kırlar- da gezindikten sonra şatoya döndüler. LZ tesirile uykuları çabuk gel di.. saat on birde herkes yatağına gir- miş ve alla sönmüştü. Birkaç saat sonra, Mr. Otis oda ka- ln önünde garib bir tıkırdı işiterek andı. “Derhal kalktı, bir kibrit çakarak sa- ate baktı: Tam birdi. Dışarıdaki tıkır- tı hâlâ devam ediyordu. Amerikalı mil- yoner hiç bir heyecan duymadan, tu- valet masasının çekmesinden bir şişe al- dı ve kapıyı açtı. Koridorda bayaz saçlı ihtiyar bir adamın dolaştığı, soluk ay ışığının altında iyiçe seçiliyordu. Ada- min ak saçları pek uzundu; dolaşık, korkunç bir halde hemen hemen diz- lerine kadar uzanıyordu. Elbisesi eski ve modası geçmiş bir biçimdeydi. Yan- mış kömürler gibi kıpkızıl, ateş saçan gözleri vardı. El ve ayak bileklerinden sarkan paslı, kalın zincirler, hareket ettikce müthiş bir gürültü çıkarıyordu. Mr. Otis elindeki şişeyi Hortlağa uzattı: — Azizim, insan böyle gece vakti koridorlarda dolaşırken, uyuyanları ra- hatsız etmemeği düşünmelidir. Bu zin- Her halde yağlanmaları lâzim.. Şu şi- e yağdan sürerseniz, bir daha hiç rültü çıkmaz; hem kendiniz rahat Serik. hemde biz. Ve şişeyi Hortlağın eline tutuştura- rak odasına girdi. Kapıyı çekti ve yattı. Hortlak, bir ân hiddet ve şaşkınlık içinde olduğu yere mıhlanmış gibi kal- dı. Sonra elindeki şişeyi hırsla yere fırlatarak merdivenlere doğru koşti Tam aşağı ineceği sırada merdiven ba- şındaki kapılardan biri açıldı, ikizler sofaya çıktılar. İkizlerin biri, elindeki kocaman yastığı bütün kuvvetile Hort- lağın kafasına fırlattı. ortlak artık dehşet içinde kalmış- tı. Yüzlerce yıllık ömründe görmediği şeyler bu gece başına geliyordu. Kay- bedilecek vakit yoktu.. Derhal göre görünmez bir e alarak tahta aralık. larında kaybo Hortlak, al gizli bir odasına girince, açık pencereden sızan uzun bir mehtap ml dayanarak düşündü. Vaziyeti feci bir safhâya giriyordu. Hal- buki o, hiç te böyle alay edilecek bir hortlak değildi. Üç yüz senedenberi et- rafa dehşet salmış, ne facialar yarat- mıştı. Şatonun iki günlük sahiplerinden gördüğü bu tecavüzü bir türlü hazım edemiyor, gözlerinden ateşler fışkırta- rak eski muvaffakiyetlerini düşünüyor- du. Elinin bir temasile ölümüne sebe- biyet verdiği düşes Bolton, perdenin arkasında gülümsediğini görerek deli- ren hizmetci kızlar, gece yatak odasi- na giderken elinde tuttuğu mumu sön- dürdüğü için çıldıran doktor; ve bir sa- bah uyanınca, yatağının karşısındaki koltukta oturan bir iskeletin, hatıra def- terini okuduğunu görerek kötürüm olan madam Tremovillac, kilârda yeşil bir el görerek intihar eden aşçı, ve diğer birçok kurbanları... Hortlak, şimdi tam bir sanatkâr hotbinliğine kapılarak bü- tün bu muvaffakiyetlerini en ince te- ferruatlarına kadar gözünün önüne ge- tiriyor, zevk içinde kendinden geçer gibi oluyordu. Bütun bunların üstüne şu Amerikalıların gelip başına yastık atmaları, zincirlerini yağlamasını tav- siye etmeleri; yutulur hakaret değildi. Her halde hortlaklık haysiyetini kurtar. ması lâzımdı. Bir Hortlağa bu muame- lenin yapıldığı hiç bir tarihte görülme- mişti. “i” © Ertesi sabah muhavere, geceki hort- lak vak'asına dairdi. Mr. Otis, hediye ettiği yağın kabul edilmemesine pek öfkeleniyordu. — Hortlağya birşey apmağa niyetim yok ama, doğrusu her gecede o takır- tıyı dinleyemeyiz, Zincirleri yağlama- makta inat ederse, cebren çıkarmamız lâzım gelecek. Birde, öyle başına yas- tık atmak filân gibi kaba hareketlerde bulunduğunuzu istemem. İster insan ol- sun.. ister hortlak, daima nazik muamele etmeliyiz. İkizler kahkahadan kırılıyorlardı. Yastığı atınca Hortlak ammada kork- muştu Bu hadiseden sonra bir hafta hort- lak ortada görünmedi. Hortlağın ikinci defa görünüşü bir pazar gecesine tesadüf etti. Henüz uy- kuya dalmak üzereydiler ki, aşağıki sa- fada müthiş bir şangırtı oldu. Derhal yataklarından fırlayarak aşağı indiler. Ortadaki avize yere düşmüş, parça parça olmuştu. Köşedeki büyük koltuğa da hortlak oturmuş, ıstırap içinde uğunu- 19