ar li ii yor, dizlerini tutuyordu. Ayaklarının dibinde bir zırh ve bir kılıç vardı. Mik yoner, derhal Veni vi çekerek hort- Yağı: üstüne yürü Eller yukarı! e haykırdı. Hortlak acı bir çığlık kopararak ye- rinden fırladı. Merdivene geçerken kan- i. Şimdi ortalık zifiri ka" Hortlak, nefes nefese güldü. Yüz sene evvel bu kahkahalarla lord Raker'in saçlarını bir gece içinde bembeyaz yapmıştı. Korkunç kahkaha- nın son akisleride kubbeli tavanlarda dağılırken, Mrs. Ötis dağnık saçları, gecelik entarisi yıne geldi. Elin- deki şişeyi uzatar — Galiba nirleriniz bozulmuş, de- > size kordiyal getirdim. Almaz mısı- ” Hortlak, hiddetinden kuduracaktı.. lerin akıl hastalığına tutulmasına sebeb olmuştu. Fakat nn ikizlerin a korktu, vazgeç- ti, ve müthiş bir li ile tahtaların a- rasına girerek gözden kayboldu. Hortlak bu yak'adan sonra günlerce hasta yattı. İkizlerin yaramazlıkları, Mrs. Otis'in maddiliği, artık onu çile- den çıkarıyordu. Zırhlı, kılıçlı bir iske- let görünce, en modern Amerikalıların bile korkacaklarını sanmıştı. Fakat, tam zırhı giyib de taşlıktan merdivene doğ- ru yürürken ayağı kayarak düşmüş, zırh üstünden çıkdığı gibi diz kemikleri de fena halde ağrımıştı. Düşmesinin sebe- bi de, tam kapının önüne konulan bir kavun kabuğuna basması idi, Yine ikiz- lerin muzibliklerine kurban olmuş güzel numaralarından biri daha tesirsiz kalmıştı. Kemiklerinin sizlâması biraz geçer gibi olunca, Hortlak intikam projeleri hazırlamağa koyuldu. Tam bir hafta esvablarını karıştırarak en korkunç kı- yafeti seçmeğe uğraştı, Nihayet koca- man tüylü bir şapka ile siyah bir pe- İerinde se kıldı. Eline de keskin bir hançer Cuma gi hava, hortlağın faali: yete geçmesine gayet müsait, yani fır- tınalı, yağmurlu korkunç bir hal aldı. Hortlağın intikam proğramı şöyleydi: Washington'un odasına giderek kah- kaha ile gülecek, ve sonra tüyler örper- tici çığlıklar kopararak kendi kendisini hançerliyecekti. Bu suretle delikanlıyı korkutacağından emin olduğu için, de- rin bir haz duyuyordu. Ona karşı kuv- vetli bir kini vardı.. ocağın önündeki “tarihi kan lekesini çıkaran o değil miydi. Hortlak, Virginia'yı korkutmak is- © temiyordu. Ondan hiç bir fenalık gör- 20 iiemişti. Ne güzel, ne kibar, elek gibi bir kızdı. Hayır, hayır, hortlak böyle iyi insanlara dokunmazdı. Lâkin ikizlere gelince, mesele de- ğişiverdi. Onların hortlağa yapmadık- ları muziblik kalmamıştı. Koridorlara ler atlatmıştı. Onlara acı bir ders ver- mek muhakkak lâzımdı. Evvelâ, uyur- larken göğüslerine çıkıp oturak, nefes- lerini tıkayacaktı.. sonra da yeşil, buz ğibi bir ceset haline girip aralarına ya- tacaktı. Artık korkma malarına imkân yoktu. Amerikalı aile, o gece saat on bu- yn aray çekildiler. on bire kadar bekledi; şato halkı çi gelecek felâketten bi- haber, sakin bir uykuya dalmışlardı. Hortlak hançerini biliyerek ve ağır ö- lüm havaları mırıldanarak koridorları dolaştı.. Washington'nun kapısına geldi. Fakat kapıyı açınca, dehşet içinde kaldı, ve iri kemikli ellerile yüzünü ka- pattı, Karşısında, parlak kafatası, ebedi bir gülüşle gerilmiş ağzıyle müdhiş bir iskelet vardı. Gözlerinden kızıl ışıklar, burun deliklerinden alevlerle karışık dumanlar fışkırıyordu. Hortlak, ilk defa olarak bir iskeletle karşılaşıyordu. Pek korktu. Birkaç da- kika soğuk terler dökdükten sonra hort- lak, kendisine gelebildi. Korkmak ne demekti? bir Hortlağa korkmak yara: şir mıydı ? Hançerini çekerek iskelete doğru yürüdü.. hızla kafasına vurdu. Kafatası derhal yere yuvarlandı; gövdesi olduğu gibi devrildi. ve vücudunu saran yatak çarşafı üzerinden sıyrılarak, bir tavan süpürgesile, iri bir bal kabağı meydana çıktı, Hortlak hayretle geri çekildi. İşte yine muvaffak olamamış, Amerikalıla. rın oyunlarına kanmıştı. ee yi nında bir kart duruyordu. Zavallı H lak, bunu alınca şu satırları a «Hakiki Hortlak budur. Taklitlerin- den sakınılması rica olunur.» Biçare Hortlak, kapıyı çekip odadan çıkmaktan başka çare bulamadı. Deli- kanlı yine yakayı Ba şi Bari şu Maneviyatı o kadar Bari ki, onlara da birşey yapabileceğinden ümidini kesmişti. fa- kat bu kadar uğraştıktan, günlerce pro- Jeler hazırladıktan sonra, hiç bir muvaf- fakiyet elde etmeden çekilmek de kibi- rine dokunuyordu. Şapkasını düzeltti, pelerinine büründü, İkizlerin odasının yolunu tuttu, Oda kapısını açarken, muzip çocuk- ları nihayet korkutacağını düşünerek kendi kendine gülüyor, seviniyordu. Kapıyı arkasına kadar açarak birden. bire içeri daldı.. ve içeri girmesile başın. dan aşağı bir kova dolusu buz gibi şu. yun boşalması bir oldu. İliklerine ka. dar sırsıklam olmuştu. Yatakta İkizler el çırpıyor, kahkahalarla gülüyorlardı. | laşırken bile, kimseyi uyandırmayım di. ye ayağına yün terlikler giyiyor; ikinci defa soğuk bir duş almamak içi siyesini yanından eş / İkizler her gece başka başka kapan: lar kuruyor, kapı arkalarına saklanıp © (Buu) diye bağırıyor, Hortlağın yüreği ni ağzına getiriyorlardı. Nihayet Hort- lak görünmez oldu. Mr. Otis şatonun eski sahibine yazdığı bir mektupta Hort lağı korkutup kaçırdıklarından bahse diyordu. Fakat, Mr. Otis aldanıyordu; Hortlak kaçmamıştı, yalnız, sinirden ü- zerine yarım felce gibi bir hastalık gek diğinden, odasından kımıldayamıyordu, V. Bir gün, Virginia atla uzun bir çe zintiye çıkmıştı. Ormandan geçerken ağaç dallarına takılan caketi parça par ça oldu. Bu kılıkla şatonun büyük kar | pısından giremezdi. Arka taraftan do- laştı. Dar bir merdiven doğru tavan arasına çıkıyordu. Virginia o merdiven den çatı arasına çıkarak, kimseye gö | rünmeden odasına inebilirdi. Tavan arasında dolaşırken, sandık odalarından birinde garip bir gürültü işitti. Hemen kapıyı açtı, içeri baktı: Hortlak bir köşeye büzülmüş ıstırap içinde inliyor, oğunuyordu. Ayakların | daki zincirler, ellerindeki kelepçeler bir kat daha paslanmıştı. Genç kız, Hortlağın haline çok « ağ cadı : — Affedersiniz, dedi, biz size çok fena muamele ettik. Fakat birkaç güne kadar kardeşlerim yatılı okula gidi yorlar, Sizde bizi uykudan uyandırma: ikkat ederseniz, rahat edersiniz. etmeniz çok manasız birşey! Ben g€ celeri zincirlerimi şangırdatarak yl meyle, herkesi korkutmalıyım. Bu b nim Yariteyili Onu yapmadıktan sonrü hiç bir manası kalmaz. — Sizde itiraf ediniz ki kabahatle' riniz pek çok! Daha ilk geldiğimiz gün kâhya kadın anlattı.. karınızı öldür müşsünüz. — Evet, inkâr etmiyorum, fakat o i bir aile mes'elesidir, başka kimseyi # lâkadar etmez. Genç kız itiraz etti: — Ne olursa olsun, adam öldürmek af edilmez bir cürümdür. Fakat karımın, manen ve m mad dimi; ne çirkin, ne bayağı bir ii y” e #