5 Mayıs 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 13

5 Mayıs 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sd onra bir de ço geçinmek bür (lerinin önüne ski mukavya aa elbise: . Evin kule ni elbisesi, bir ü e 2 İnu yaptırmak © kuruş istemişti. . Fakat hasta aklamaları için ı saklıyacağına, cevap olarak: e duydum, »wlüt okutarak, ak harcadım!, & uğunu anlamış, igi için sesini şünüyorsun? dı. Düşündük serdiğini sana” dı. Kız, büsbür lursaydı, meler az para miydi? ruluyorum... © Bayan beni evlendirmek istemez... Ö parayı tam beş senede biriktirmişti... Birden, ne olduğunu anlıyamadı. Oğlan, onu kolundan yakalayarak ke- nara çekmiş, ve çekildikleri yerden, bir otomobil, tozu dumana katarak geç- mişti. — Kız Nimet, şurada, nah şu ke- narcıkdaki masada oturuverelim mi? — Sen bilirsin! o kızın kolunu bırakmamış, çekerken tuttuğu gibi sıkıyordu: — Az kalsın eziliyordun Nimet! Uyu- yor musun yoksa? ız, gülümsedi: — Ya, sen! Sende benim gibi dal- gınsın! — Ben, dalsam da hakkım var. Kız, merakla sordu: — Neden? Oğlan, önüne bakıyordu. Yavaş ses- le cevap ver — Neden olacak? Ben erkeğim, her- şeyi benim düşünmem gerek. Sustu. Birdenbire cesareti kırılmıştı. Düşünmesi gerekti, düşünüyordu ama, çare bulamıyordu. On beş lira aylıkla geçinmek zordu Kızın gülen yüzüne, tatlı bir ümit pem- beliği çökmüştü. Düşünüldüğüne, onu da düşünen bir erkeği olduğuna sevin- mişti. Demek ki, Ahmet, herşeyi düşü- nüyordu. Yüreğinin, göğsünden fırlayıp, Ahmedin yüreğinin yanına sokulmak için çırpındığını duyuyor gibiydi. Bu yakınlık hisleri, onu cesaretlendirmiş, dilinin bağını çözmüştü. Önüne baka- rak, yavaş ve titrek bir sesle anlattı: — Ben, dört yıl önce verem oldum... Hastanede yattım... İyileştim... İyileş- tim ama, her zaman çok yemem lâzım... Sabahları yumurta, tereyağ, reçel yiyo- rum... Bizim bayan esirgemiyor... Dok- tor: “her zaman kendine böyle bakacak- sın, evlenirsin ama bu şartla!,, diyor... Oğlan, onu dinlerken yüreğinin s1z- ladığını, kötü bir duygunun başını yum- rukladığını, beynini karıştırdığını his- sediyordu. On beş lira, sabahları yu- murta, tereyağ, reçel... Yazın neyse ne, fakat kışın günl yumurtalar on ku- dar ç Kız, söylüyor sesi kırık, derdli bir ahenkle doluy — Hizmetçilik de kolay değil... Yo- Bizim evde çok iş yok... Fakat nede olsa süpürge, çamaşır, ye- mek herşey benim üstümde. . Kalaba- lık değiliz... Bir bayan birde bay “Kaz! ölürsün..,, diyo — Neden ölecek mişin?.. Kızın yanakları ateş gibi renkleşti: “Sana evlilik dokunur, eğer kıy- met bilen birini bulursak, o zaman ko- , caya veririml., diyor... Hakkı var... Doğru söze ne denir ki... — Seni çalıştırmak için böyle söy- lüyor olsa gerek... Kız başını salladı: — Bana ettiği masrafı kime etse, onu gül gibi bakarlar Oğlan, düşünüyordu. Bu kıza acıyor, ve onu seviyordu. Bir ağaç gölgesinde oturmuşlardı. Taze yeşil çınar yapraklarının gölgeleri titreşiyor, oynaşıyordu. Bu gölgeler, yüreklerinin aydınlığının üstünde oyna- şıyor, sevinçlerinin ışığı gürleniyordu. Oğlan, başını kaldırarak kıza baktı. eli dolu, sesi ağlıyor gibiydi : ız Nimet içimi yakıyorsun! Se- sin, lâkırdıların adamın yüreğine garip- lik veriyor... Şimdiye kadar, açılmamış- dem ki sen söyledin... ben de söyliyeyim... Ben, bay Alilerde atları- nın seyisiyim... Ayda on beş kâat alı- rim... Zam kötü, eskiden paranın n mi varmış... Dedim ya kötü gün- lere geldik... Ben, evlenince karımı el Gi seli süründürmem... r bana el sayılmazlar... Ba- na analık, “babahl ettiler... — Belli, analık babalık etmişler de, verem olmuş, hastanelere düşmüşsün... Kız, başını salladı: — Kabahat onlarda değil bende ol- du. Ben onların evlâtlığı idim. Bana aylık vermezlerdi ama evlendirecekler, çeyiz çimen yapacaklardı. Beni komşu hizmetçiler kandırdılar. Gözümü para hırsı bürüdü. Oradan kaçtım. İşte o zaman el kapılarına düştüm. Hizmet ağırdı, ben alışık değildim. Verem ol- Bir daha arayıp sormadılar. Yine eski- lere mektup yazdım. Beni sanatoryoma yatırdılar, baktılar. Halâ da bakıyorlar... Sustu. Gözleri, yerde kıpırdaşan göl- gelere takılmıştı. Oğlan da düşünüyor- du. Sesi bu düşüncelerin ağırlığıyle dolu, mırıldandı : — Ne yapsak acaba Nimet? Kız, cevap vermedi. Oğlan tekrar- ladı : — Ne yapsak acaba Nimet? On beş lira aylık, kendi hastalığı, Ahmedin genç boğazı çok yiyecek is- ter, oturacakları odanın kirası, elbise parası, belki bir de çoculları doğacak- tı, ve hepsi bu on beş liranın içinde olacaktı. — Ne düşünüyorsun Nimet — Hiç Ahmet! Şu yaprakların göl- AK bakıyorum... r daha a Gözleri yer- de ieekön gölgeler eri, çöze- medikleri düşüncelerin karanlığına dal mıştı, *y Yaprakların gölgeleri yavaş yavaş soluyor, tozlu yolun yüzü boşalıyordu. batıyor, gidelim Ahmet... — Gidelim... Kalktılar, e konuşmadan yürüdü- ler, bir köşebaşına gelince durdular. Yerde solan yapak li gölgeleri, yer- den eniknrnl yüreklerine dolmuş gi- — Allahaısmarladık Ahmet... — Güle güle Nimet Bir daha ne zaman buluşacaklarını konuşmadan, birdaha buluşmamak üze- dum. Oradan beni hastaneye attılar. (Yarım Ay) ın: siyonlar sizi, her zengin, bu kadar mütenevvi, YARIM AY | KOLLEKSİYONLARIMIZI ALINIZ !. 1. 12 sayıları : 4 vi li » ye a 00 » > *: 37 - 48 olmak üzere, güzel birer kap içinde hazırlanmışlardır. Bu kollek- an.. her yerde ve müstefit edecek en güzel eserlerdir. bu kadar istifadeli bir eser azdır. Elimizde mevcut olan kolleksiyon miktarı sayılıdır. Fırsattan istifade Her bir cildin fiatı 250 kuruştur. Dört cildi birden alanlara -Yüzde yirmi beş tenzilât yapılarak - re Ke ardı. Birinci cild : İkinci cild : Üçüncü cild * O: Dördüncü cild eğlendirecek, düşündürecek Gey bu kadar ediniz ! 750 kuruşa vermekteyiz. 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: