dirmeğe çalışır. 'diP Çavdarlının r bizim gibi dü. tan geldiği gün u, değişi, köy uz zaman bile ımbaşka şeyler ep oğlunun mali amma, yaşlıdır. eriyorduk. Bize 'ağın uşağı ola- gımız olsun. Biz jküzü gibi top yalım ? nadı, kar mı çok rmıştır. Toprağı Jim diri Alp Aslan muş. O günden, iz yıl geçti. Bi rağa uşak olub imiz küraklktan 'udu, bazı yil aktan kavruldu, ıma biz hiçbiri: çare bulamadık. tı yıl anbarları : bomboş kaldı, imizi o dövdük, 'duk. Sözümü niçin tayım ? Tohu iri tarlalarımızi iağa çıktığımız , Çavdarlıların asından durub lenmeden bir kine gürültüsü mağa başladım. , tohumu belir * bağladığımız tardık. Halbuki bir uçtan öteki n toprağı kazı" r, hem de to 'apayordu. bıraktı, Çar ay m tu. Makinenin £ uruyordu. Mo umu alabildiği tiz, herbirimiz rafı yaptığımız aktı. durdu. Sonrâ ik köyü kasıp lalar yeşermiş plamıştı. Mah ruyacağını dü Şünerek hepimiz gam içinde idik. Bir gün Çavdarlının Ali kahveye geldi: — Hemşeriler, dedi. Oğlum kurak- lktan korkuyor: “Mahsul yanmadan bir çare bulalım, bizim köyün toprağı altında su var!,, diyor. Hepimiz biraz para verirsek, köyde iki kuyu açıp tar- arı kurumaktan kurtaracak. hepimiz güldük. Toprağın al. tında su olduğunu bilen bu Tanrı orta- ğına, içimizden küfredib kızanlar, söyüb sayanlar oldu. Sarı Halilin Osman da- yanamadı. Aliyi kolundan tuttu h belânızı versin, köye ma- kineyi sokub bereketimizi kuruttunuz, defol, yıkıl şurdan.. dedi. Biz beş kişi araya girdik. Çavdar. lının Aliyi alıp dışarı e Alinin yüzü kıpkırmızı kesilm — Ben bilirim e duruyordu. İki gün sonra köye yeni bir makine ile iki amele geldi. Makineyi Çavdarlı- ların tarlasına koydular. Herkes rakla, heyecanla bu yeni makinenin ma- rifetini bekliyordu. deyib me- Nihayet bir öğle üstü Çavdarlıların tarlasından köye doğru beş altı çocuk: — Sul. sul.. su!.. diye bağrışarak nefes nefese koştular. Köy ayaklandı. Çocuklar, kadınlar; erkekler yollara düştü. Uzaktan boğuk bir mo- tör sesi geliyor ve Çavdarlıların terla- sından havaya alabildiğine sü fışkırı yordu. Biz hepimiz hayretle, şaşkınlıkla Çavdarlıların tarlası kenarından bu fış- kıran, başaklara doğru yayılan, susa- miş toprağı dolduran, daha evvel açıl- mış arıklardan küçük bir dere gibi a- kan sulara hayretle bakıyorduk Çavdarlının Ali, ellerini biribirine vu- rarak! — İşte sul, işte sul. ah işte sul.di- ye bağırıyor, oğlu, elleri kalçalarında suyun fışkırdığını zevkle seyrediyordu. Amma, bu, Çavdarlıya 1500 liraya mal olmuştu. Biz, dişlerimiz kenetli, omuzlarımız düşük, dalgın ve düşünceli bu alabildiğine fışkıran suya bakıyor- duk. bir ânda Bir e Çavdarlının tarlasındaki lr ii sarılıklarını kaybedip & Yazan: RAP ŞEVKİ * en, köyünden Sarı Halillerin Osmanı öildürmüşsun?... yeşerdiler ve fidan gibi boyları attı. Şimdi kuyudan su fışkırmıyor, fakat Halbuki bizim tarlalarımızın başak- İarı a yesil sarariyor, sönüyor, kuruya Ah Ea kafamız, bir türlü dik ol- maktan kurtulmıyordu. Hiçbirimiz Ali gibi yapmasını, Ali gibi bir makine ge- tirib tarlalarımıza su vermesini düşün- mek 2 istemiyorduk. inat böylece tam bir ay sürdü, tarlalar kurudu, başaklar kavruldu, her taraf - yalnız Çavdarlının tarlası müstesna - kupkuru kaldı. Mahsul mah- volub gitti. Hepimizin içinde Çavdar- lılara karşı bitmez tükenmez bir kin vardı, amma, yalnız ben, ona hak ve- riyordum. Bir gece omuzumda mavzerim, tar- ladan köye dönüyordum. Ay vardı, Her taraf aydınlık ve sicaktı. Bizim tarla- dan yola saparken birdenbire Sarı Ha- lillerin Osmanın elinde kazma ve bal- ta ile Çavdarlıların tarlasına atladığını gördüm. Hali şüpheli idi, ben de pe- ie takıldım. Bir müddet o önde, ben 20 adım gerisinde başakların arasında yürüdük. Nihayet Osman, bu büyük su makinesinin yanına gelince durdu. Kaz- mayı bir kenara attı. Baltayı kaldırdı ve ters tarafı ile ML doğru bü: tün hıziyle indirdi — Al, al iştel, makine, makine hal, diye homurdanıyor ve mütemadeiyen indiriyordu. Ben, Me ey ve or- taya Eg Hen ame all vurma!. di- ye a koşarken, Osman birdenbire döndü, elini beline attı ve karanlıkta tabancasından bir kere alev çıktı. Bu alev beni bir anda kudurttu. Mavzeri- mi sırtladığımı ve Osmanın boğuk bir çığlık kopararak yere kapandığını an- cak şinıdi hatırlayabiliyorum. İhtiyar,birdenbire sesinin tonunu yük- selterek : — Ne oldu, diye bağırdı. İki cana bir kıyıldı. Osman, mert Osman, erkek Osman topraklara girdi, ben de yarın belki asılırım, Ama, bunlar hep o kötü kafamızdan, uşaklığımızdan oldu.. Top- rağa uşak olmak hal. Budala köylüler, toprağa uşak olanın hali işte bu.. Hal buki Çavdarının Aliyi dinleseydik, top- rağı biz kendimize uşak etseydik.. 13