film yaptıktan sonra ,Hollywood'- dan çağrılmış ve osemary's Baby - Rosemary'nin Bebeği"ni çek- meye gelmişti. Televizyondaki "Pey- ton Aşkları"ndan görüp tanıdığı Mia Farrow'u başkadın rolüne is- tedi. Prodüktörüne de kabul ettirdi. Fakat ayni günler içinde karı- kocanın ününden yararlanmak iste - yen bir ikinci prodüktör de Frank Sinatra - Mia Farrow çifti ile yeni bir film anlaşması imzalamıştı. "The ee ol Sinatra başrolü oynayacak, Mia da hikâyenin sayısı bol kadınlarından “biri rolüne çıka- caktı. Mia önce, "Rosemary'nin Bebe- gi"ne başladı, onu bitirmeye çalıştı. Polanski, Amerikalı rejisörlerden hiç birine benzemiyordu. Son dere- ce titiz çalışıyor ve günde ancak beş -altı plân çekiyordu. Bu durumda Mia'nın işi, geciktikçe gecikti. Ger- çi Polanski, filmini yarılamıştı ama, bu arada da "The Dedective"in çe- kim zamanı gelmişti. Üstelik, film, konunun geçtiği yerde, New York'ta çekilecekti. Mia ise Hollywood'daki filmini bitirmeye çalışıyordu. "The Dedective" filminin pro- düktörü, gecikmeye yanaşmadı. An- laşması, açıktı: Mia ya gelir oynar, ya da rolünden olurdu. Sinatra, fil- min, New York yerine Hollywood'- da çevrilmesini istedi, fakat kabul ettiremedi. Mia'ya sert bir ültima- tom verildi. Gençkadın oralı olma- dı. "The Dedective"de küçük bir rol oynamaktansa Polanski'deki başro- lünde kalmayı tercih etti. Tabii, kı- zılca kıyamet de koptu! Ayrıca, Po- lanski ile Mia arasında bir aşkın doğduğu da, açık - kapalı, türlü söy- lentiler şeklinde ortalıkta dolaşıyor- du. Mia buna "Hayır" dediyse de, Sinatra, "Ya ben, ya film!" diye da- . Mia'nın direnmesi üzerine o- turdular, konuştular ve ansızın, an- laşamadıkları ogerçeğine vardılar! En iyisi, dostça ayrılmaktı. Hollywood'lu ve hastalıklı aşk, böylece sona ermiş oldu bir FİLMLER Başarının sırrı ne? Marsilya" dan Paris'e giden bir ge- ce treni. Yataklının bir kom- partmanında, üçü kadın ikisi erkek, beş yolcu: Evinden kaçan, çiçeği AKİS burnunda bir delikanlıcık; Paris'e iş aramaya giden bir gençkiz; yaş- lıca bir işçi; çok güzel bir manken ve televizyon oyuncusu, geçkin bir adın. Sabahla Paris'e varan trende, yataklı vagon yolcularından biri -manken-, ölü bulunuyor. Genç Fransız sinemacı kuşağından Cosra Gavras'ın filmi "Caniler Ekspresi", bu nirengi noktasından yola çıkıyor ve hayli ilginç, hızlı bir anlatımla, öldürülen yolcu dilber omankenin katilini araştırıyor. Yalnız, bu tür "kara film"lerin ap çıkarak ye- ni bir çevrede... Bu, araştırmayı yü- rütmekle görevli polisler ve polis çevresidir. Burada, Gavras'ın seyirciye sun- duğu kişiler, suni ve sinemanın ya- rattığı süpermenler değil, gerçek, normal boyutlarında ( kişilerdir: Herşeyin üstünde terfiini düşünen bir polis şefi; burnu nezleli bir ko- miser ve onun, yarı sapık yardım- cısı; aptalın aptalı, zavallı başka poliscikler... Arada polis-vatandaş ilişkileri de ele alınmakta ve eleş- tirel bir açıdan verilmektedir. Şarkıcılıktan yıldızlığa "İnsan bazen tereddüt ediyor, bir karşılaştırma yapmaktan ka- çınıyor. Bazen de, karşısındakinin Marilyn Monroe'yu hatırlattığını sanıyor. Hattâ, artistlik alanında belli bir kabiliyeti olup olmadığı da meçhul. Ama, bir de bakıyor sunuz, en güzel oyunları çıkarıyor. Zaman oluyor, dünyanın bütün kötülüklerini ve bütün iyilikleri ni gözlerinde (o görebiliyorsunuz... Alain Delon, bu sözleri ne karı- sı Nathalle, ne de Jullen Duvi vier'nin son filminde beraber oy- nadığı Senta Berger için söyle mistir. Alain Delon'un bu sözlerle tanımlamak istediği yıldız, son filminde beraber oynadığı Morian ne Faithfull'dur. Alan Delon Marianne Faithfull ikilisinin. "Mo tosiklet" adlı son Pimlerinde bir birlerine biraz fazlaca yaklaştık- ları, sinema çevresinde, ulak- tan kulağa fısıldanmaktadır. SİNEMA Seçme oyuncular Gavras, anlatımında, baştan sona, başarı grafiğini düşürmez. Sü permen olmayan polisler, vatandaş- larla olan ilişkilerinde acınacak du- rumdadırlar. Öbür hikâye kahra- manları da fiyledir. Soruşturma sı- rasında, güzel mankenin bütün kir- li çamaşırları ortaya dökülür. Tele- vizyon yıldızı yaşlı kadın, seks dra- mının sürdürücüsüdür. Başlarda ka- til sayılan işçi, bir cinsel sapıktır. Kahramanların toplum ve çevre ile olan ilişkilerinde ise Gavras, acıma- sız davranır, kişilerinin özel hayat- larını didikler, insafsızca gözler ö- nüne serer. Polis, bütün film boyun- ca kıyasıya alaya alınmakta ve şid- detle eleştirilmektedir. Gavras, bu fırsatı bir romandan ele geçirmiştir. "Kara dizi"'kitaplar serisinde yer alan "Caniler Ekspre- si" perdeye aktarılırken, iyi oyuncu seçimi sonucu, umulan başarıya u- laşmıştir. Yves Montand, Simone Signoret, Pierre Mondy, Michel Pic- coli, Catherine Allegret, Jean - Louis Trigti'ant, rollerinde yadırganmıyan oyuncular. MUZAFFER A. ESİN DELON - FAİTHFULL Motörlü âşıklar 37