1925 Kürt İsyanı ve Şeyh Sait takil devletin kuruluşunu ilân edecekti ve o zaman Dersim beyleri, Muş beyleri de ister istemez bu dev- lete katılacaklar, onu tanıyacaklar, kuvvetlerini onun enirine vereceklerdi. Fakat Diyarbakırlılar Şeyh Sait'i hayal sukutuna uğrattılar. Diyarbakır önlerine gelindiğinde Şeyh Sait ve kurmayı Samahir'deki karargâhlarında toplandılar. Verilen kaçar, taarruzun 7 mart günü, alaturka sa- atle sekizde, yani gece yarısından sonra başlamasıy- dı. Diyarbakır'ın dört ayrı kapışma birden hücum edilerek şehir işgal olunacaktı. Bu arada Diyarbakır'a da haber uçurulmuş, buradaki Şeyh taraftarları, ya- ni Beşinci Kol durumdan, haberdar edilmiş, ne şekil- de hareket edecekleri, Şeyhin kuvvetlerini nasıl des- tekleyecekleri kendilerine bildirilmişti. Diyarbakır savaşı Piân, tam Sait'in istediği tarzda uygulanamadı. Ala- turka saat ikide, yani kararlaştırılandan altı saat önce ateş teatisi başladı. Akşam karanlığından fay- dalanan âsiler, Dicle'yi geçerek Diyarbakır'ı çevre- leyen surlara "doğru ilerlemeye başladılar. Sayıları bin ile 3 bin arasındaydı. Av tüfekleri, mavzerler ve bir kısmı da sadece sopalarla silâhlanmıştı. Şehri yağma ederken lâzım olacak çuvallarını getirmeyi de unutmamışlardı. Asiler önce Mardin, daha sonra Dağ kapısına yüklendiler. "Sallallah" nârâlarıyla surlara yaklaş- maya çalışıyorlardı. Fakat bu defa pabuç pahalıya mal olacaktı. Çünkü, şehrin savunmasını Üzerine alan Mürsel Paşa, iyi bir asker olarak gerekli plânı çok önceden hazırlamış ve bütün stratejik noktaları tut- muştu Halk sokağa bırakılmıyor, silâh isteyenlerin ta- lepleri, her ihtimale karşı reddediliyordu. Savunma- yı muntazam asker yapıyordu. mdan başlayan yağmur aralıksız devam edi- — Yâsiler, içerden aldıkları istihbarata dayanarak en çok Dağ Kapısını zorluyorlardı. Çünkü surların es- kimesi yüzünden burada bir takım tabii gedikler açıl- mıştı ve bu sayede içeriye sızabilmek daha kolay ola- caktı. Fakat şehrin savunmasını üzerine alanlar da bunu bildiklerinden bu gedikleri çeşitli barikatlarla tahkim etmiş ve eldeki kuvvetlerin önemli bir kısmı- nı burada mevzilendirmişlerdi. İçkalenin üzerine toplar konulmuştu. Karanlık bâr gece olmasına rağmen topçular "kör atış"ı saba- ha kadar kesmediler. Asileri ençok yıldıran da bu oldu. O güne kadar top sesi duymamış olan ve top nedir bilmeyen isyancılar, ağzından ateş saçan ve gök gürlemesine benzer sesler çıkaran bu silâhtan çok korktular. Her ateşten sonra "ulo, ulo" diye hayret- le bağırarak kaçışıyor ve tekrar ilerlemekte tered- 28 düt ediyorlardı. avunma başarıyla yapılıyordu. Fakat geceyarı- sına yakın, kötü bir haber duyuldu: Mardin Kapı- sından saldıran isyancılar şehre girmişlerdi. Aslında bu doğruydu, fakat buradan şehre giren âsiler kapı- lardan değil, lâğım deliklerinden içeriye sızmışlardı ve sayıları 120'yi geçmiyordu. Buna rağmen bu âsi- leri surlara yakın karargâh kuran bir nakliye kolu- nu dağıtmayı başardılar ve bir kısım askerle bir su- bayı şehit ettiler. Ancak, karşı tedbir de alınmıştı. Mürsel Paşa- nın içeriye sızan bu âsi grubu üzerine gönderdiği bir- ik, kısa zamanda hepsini temizledi. Pek azı girdik- leri deliklerden kaçıp canlarım kurtarabildiler. Bun- ların dışardan gelmedikleri, şehir içindeki Zazalar- dan oldukları söylendiyse de, sonradan Palu ve Piran köylülerinden oldukları anlaşıldı. Âsiler, Şeyh Sait ve kurmayının hazırlamış ol- dukları plân gereğince şehri dört yönden sarmışlar- dı. Fakat top ateşi ve surlar, onların daha fazla iler- lemelerini, umdukları gibi şehre kolayca girmelerini önlüyordu. Ayrıca, içerden de bekledikleri yardımı görememişlerdi. Bu yüzden oldukları yerde çakıl- mış kalmış, şaşkınlıkla gelecek emri bekliyorlardı. Nitekim sabaha karşı bu emir geldi: Şeyh Sait yenildiğini anlamış ve âsilere en kısa zamanda geri çekilme emrini vermişti. Güneş doğarken Diyarbakır sokaklarından mun- tazam birlikler halinde geçen askerler, halkın coşkun alkış sesleri arasında şu marşı söylüyorlardı: Gök kubbenin altında Atalarım yürüdü. Albayrağın altında Yeni Turan büyüdü. Harp talihi değişince.. Diyarbakır önünde uğradığı hezimet. Şeyh Sait'in yediği ilk sille oldu. O tarihle mart sonu arasın- da, seferber hale getirilen kolordu -9. Kolordu- yı- gmaklarım yaparken Şeyh Sait'in oynak kuvvetleri oraya giriyor, buradan çıkıyor, şuraya sarkıyor, öte- ki taraftan çekiliyordu. Bunların farkına varmadık- ları husus, yavaş yavaş, fakat plân dairesinde sarıl- makta oldu klarıydı. Kolorduya mensup birlikler gü- neye, İniyorlar, buna mukabil Diyarbakır'dan ilerle- yen kuvvetler âsileri kuzeye itiyorlardı. O devre için- de çok yer el değiştirdi. Fakat âsilerin hep aynı böl- ge içinde tutulmasına dikkat edildi. Şeyh Sait, Diyarbakır'daki İstiklâl Mahkemesi önünde Diyarbakır bozgunundan sonraki durumunu şöyle anlatacaktır: "— Çeşitli sğhişem ateşi sabaha karşı muka- vemetimizi kırınca çekilmeğe karar verdik. Askeri- AKİS