Hoppala! en Hitlerin İkinci Dünya Harbinde, başında bir cephe varken Rusyada İkinci bir cephe açmasını hatalı bulmasam, Milli Eğitim Bakam da olsam, bu- nu böyle yazan kitapları okullarda yasak eder miyim? Ya Genel Kurmay Başkanı olsam, bu fikri söyle- yen hocaları, ben bu fikirde değilim diye Harp demilerinin kapısından geri çevirtir miyim? Yahut T.R.T.'de olsam, ben başka türlü düşün- düğüm için o kanaatte olan kimselere radyolarımın mikrofonunu yasak eder miyim? Ne iptidai davranışlar olur, bu! Ama geliniz de, A.P.'deki anlayışı görünüz. Orta okulların birinci sınıfında bir "Yurttaşlık Bilgisi" kitabı varmış. Bu kitapta, da, tabii, 27 Mayıs anlatılıyormuş. Bakınız, A.P. milletvekili Orhan Seyfi onton- Orhon bunun nesine nasıl itiraz ediyor: Kitapta diyor ki: "27 Mayış inkılâbı dünya çapında önemi olan, Türk milletimize yaraşan şerefli ve büyük bir dev- rim hareketidir. Siz de bu fikirde misiniz, sayın Bakan? Kitapta diyor ki: "Bu inkılâbın başlıca sebebi de cumhuriyeti, ve demokrasiyi kurtarmak için başka çıkar yol olmadı- gına inanmaktır!" Siz de bu fikirde misiniz, sayın Bakan? “1950'den sonra gelenler, kendilerinden olan ları kayırarak, kendilerinden olmayanları birer se- beple ezdiler. Söz söyleme, yazı yazma, toplanma gibi temel hakları çiğnediler. Doğru söyleyenleri ve ya- zanları hapse attılar. Verimsiz, plânsız islere girerek milletin parasını israf ettiler, Atatürk'ün yarattığı yenilikleri ve inkılâpları birer birer ortadan kaldır- maya, başladılar. Din- We altında sakladıkları türlü yalanlarla milleti aldattı Siz de bu fikirde misiniz, süz Bakan? “İnkılâbımızın basında bulunan "Milli Birlik Ko mitesi” büyük bir yurtseverlikle millete verdiği sözü tamümiyle yerine getirdi, 27 Mayıs 1960'danberi gece- li, gündüzlü bir çalışmayla hak ve ge ayari yeni- den millete, verilmesini sağlamıştır. Siz de bu fikirde misiniz, sayın allam Affedersiniz ama, Bakanın m fikirde olduğun- dan okullardaki çocuklara ne? Orhan Seyfi -Tonton- Orhon Anayasayı açsa, bunları cnm ilk satırlarında bulur. Ama onun itirazı kitaba değil Anayasayadır ve eşeğini dövemediği için semerini döven Hoca gibidir. EP, kendisini destekleyenlerin bu ümit kırıcı hava- karşısında çö- zülmesini önleyebilmek için bir şey- ler yapmak zorunda idi. Bunun için başlıca iki yol tutuldu. İlk iş ola- rak İhsan Kabadayı, Ruhi Soyer gi- bi militanlar salona çağrıldı ve -hiç olmazsa gürültü bakımından- kala- balık etkisi yaratacak şekilde mev- zi alındı ına sahip olma- yan Grup'Yönetim Kurulu' üyeleri, Parti Meclisi üyesi olmayan mili- tan milletvekilleri ve 8'ler - görünür- de altı kişi vardı - birarada oturun- ca kalabalık görünüyorlar, hele pa- tırtılı anlarda âdeta üstünlük kaza- nıyorlardı. Bu üstünlüğün kuru gü- rültüden ibaret olduğu ise oylama- larda açığa çıkıyordu. Moral için başvurulan ikinci tedbir, şu slogana bağlanmıştı: "Po- litika bir maratondur, sonunda ki- min nefesinin yeteceği belli olmaz.." Paksüte ait olan bu sözü, ÇEP mensupları, Parti Meclisinde- ki konuşmalarında ve kuliste çok tekrarladılar. Bu sloganla birlikte yürüyen bir faaliyet odaha vardı: Kendilerine yakın gazetelerde İnö- nünün sağlığıyla ilgili kötümser ha- berlerin yayınlanmasını körükle- mek, bunun için malzeme sağla- mak, .Halkoyuna ve CHP'lilere, "Ba- kın, İnönü ağır hasta. Politika ma- ratonunda İnönünün nefesi değil bi- 25 Mart 1967 zim nefesimiz yetecek ve biz kaza- nacağız" denilmek isteniyordu. Hem de açıkça Bu arada, daha tarafsız ve du- rumu uzaktan seyreden CHP'lilere karşı haksızlığa uğramış, mazlum tavırları takınmayı da ihmal etme- diler. Toplantının ilk günü Feyzi- oğlu, kendisini, iş bulması için ara- yan bir yoksul vatandaşa koridor- da söyle dedi: . — Üç tane sosyalist uğruna bi- zi harcıyorlar!." Tam bu sırada genç bir adam, "— Merhaba, Turhan bey!" de- i. Feyzioğlu da "Merhaba" diye karşılık verdi, sonra da kızardı. Bu genç adam, Feyzioğlunun, CHP'nin marksist olduğunu ispat için ismi- ni durmadan tekrarladığı Yurdakul Fincan Denetleme değil, kanser! arti Meclisindeki (ogörüşmelerde P ilgi çeken nokta, isyancılar dı- şında bütün yöneticilerin meselenin bir ameliyatla halledileceği kanısını belirtmesi idi. Kadın Kollan Mer- kez Yönetim Kurulu Başkam Jale andan, "Bu , Partinin ie uğradığı en büyük İhanettir" uran Güneş, hareketlerim ve isyanlarını "denetleme görevinin ifası" diye izaha kalkışan ÇEP'çile- re, "— Bu derece metastaz yapmış bir denetlemenin tıbdaki adı, zanne- Gi a diye cevap verdi. ksüt "8 değil, 88 değil, Beğ. ei “büyük bir Halk Partli kitlenin fikriyatını dile getirdiği" iddiası ve (o kabadayıca bir tavırla yaptığı konuşmasında, Kurultaya, tarafların üzerlerindeki yetkileri a- tarak gitmelerini teklif etti. Bu ara- da Feyzioğlu, ikide bir usul hakkın- da söz alıp mikrofona geliyor, ye- rinde otururken de her hatibe lâf atarak, etrafındakilere nerede mü- dahale edeceklerini, işaret ederek e- kibini idare ediyordu. İlk gün ça- lışmalar kararlaştırılan saatte sona ereceği sırada Feyzioğlu. söz istedi. Başkan Satır, söz sırasının gelme- diğini, ertesi gün konuşabileceğini bildirdi. | Kontrolünü iyice kaybet- miş olan ÇEP lideri, o sırada Satıra bir şey söylemekte olan Ecevite söz attı ve, — Suçluların telâşı içindesiniz!" diye bağırdı, Ecevit, "— Her şeyi şimdiye kadar söy- lediniz, kitaplar obastırdınız" diye cevap verdi Feyzioğlu ( hırsını alamamıştı. Bu defa Lebit Yurdoğlunu yakaladı ve onunla kaba bir eda ile münaka- şaya girişti. Merdivende ve kapıda rastladıklarına sataşarak, münaka-