S | Filmler "Aleksandr Nevski" ussuz bucaksız bir bozkır. Şurada burada insan kafatasları, iske- letleri. Burası oMoğol istilâsından yirmi yıl kadar sonra, (o 1242'deki Rusyadır. Görünen iskeletler, kafa- tasları, moğolların önlerine çıkan her engeli silip süpürüp Rusya iç- lerinden Doğu Avrupaya kadar u- yanıkları zamandan kalmadır. vyet, yönetmeni Eisenstein'- ın 1930de çevirdiği ve geçen hafta Sinematek oODerneği programında, yer alan "Aleksandr Nevski"si bu görüntülerle başlamaktadır. Ama "Aleksandr Nevski "nin an- lattığı Moğol istilâsı değil, yeni bir istilâdır. Moğolların korkunç gücü- ne karşı koyamıyan Rusya küçük küçük prensliklere bölünmüş, fa- kat moğollara her yıl vergi vererek bu korkunç istilâyı atlatmıştır. Şimdi onun yerine bu sefer Batı- dan bir başka tehlike EML Toton istilâsı. XI. yüzyılın başların- da Kudüste Haçlılar ordusundaki alman şövalyelerinin okurdukları Töton düzeni, şimdi katolikliği ve alman kültürünü yaymak bahanesi altında, başsız kalmış (Rusyadan toprak koparmak peşindedir. Rus şehirleri birbiri ardından Töton şö- valyelerinin eline düşmektedir. Düş- man istilâsı altındaki iğ olup bitenler bu "yeni nizam'ın içyüzü- nü açıkça ortaya koymaktadır: Din adamları ile askerlerin işbirliğinden meydana gelen, din ve medeniyet adına işlenen korkunç cinayetlerle kurulan bir barbarlık düzeni... Din adamları, askerleri ve silâhlarını takdis ederler; analarının kucağın- dan zorla koparılıp alınan bebek- ler takdis edilip ateşe atılır; şehrin bütün eli silâh tutanları kılıçtan ge- çirilir; şehrin valisi kuleye asılır... Rus şehirleri, korku içinde, sıra- nın kendilerine gelmesini obekle- mektedirler. Ama Novgorodda halk, düşmana karşı direnme kararı ve- rir. Daha önce Neva kıyılarında is- veçlileri yenerek ün kazanan Nov- gorod Prensi Aleksandr Di bu direnmenin başına geçmeğe çağrı- lır. Köylüler, kentliler ellerine ne geçerse silâhlanıp Nevskinin ordu- suna katılırlar. Buz tutmuş Çud gölünün kıyısında büyük bir seir Bili. Töton şövalyeleri bozguna rayıp göte doğru kaçarlar. Zırhla- rının ağırlığından gölün buzları ya- 25 Mart 1967 NE M A rılır ve Çudun suları Töton şöyal- yelerini yutar. Bir destan rtaçağın karanlıklarında yer alan O pu tarih olayı, destanın bütün unsurlarım taşımaktadır ve Eisen- stein da bunları kullanarak sinema- nın 'destan türündeki en güzel eser- lerinden birini meydana getirmek fırsatını bulmuştur. Târih bilimi- nin gelişmediği, tarih belgelerinin güç bulunduğu bir dönemde gerçek ile gerçekdışının, oolağanüstünün kaynaştığı; bir toplumun ulus ha- line geçiş sırasındaki mücadeleleri- nin; bu mücadelede öne çıkan ramanların, kütlelerin anlatıldığı destan, 1242'de Çud gölünde buzlar üstündeki savaşla sonuçlanan bu olayda bütün özellikleriyle mevcut- tur: "Aleksandr Nevski" de parça- lanmış, bölünmüş bir topluluğun birleşmeğe, ulus olmağa doğru ça- basını ortaya koymaktadır. "Alek- sandr Nevski"nin çevresi, dekoru, destanlardaki çevre ve dekor gibi uçsuz bucaksızdır: Göz alabildiğine uzanan bozkır veya ucu bucağı gö- rünmiyen, buz tutmuş bir göl yü- zü... Destanlardaki gibi bu çevre “de hep tehlikelerle, tehditlerle dolu- ur. "Aleksandr Nevski"de, destan- larda baş sebebi olan çatışmanın her çeşidi mevcuttur: İnsanın baş- ka bir insanla, kütlenin başka bir kütleyle, insanların doğal güçlerle çatışması... (Ve bu çatışma, tıpkı destanlardaki gibi büyük, korkunç, yüce- bir çatışmadır. Eisenstein bunların yanısıra kişilerini de des- tan kişileri gibi ele almayı ihmal etmemiştir: Prens Aleksandr Nevs- ki, bütün destan kahramanları gi- bi yiğit, gözüpek, açık yüreklidir. Maddi, mânevi bütün meziyetleri kendinde toplıyan bir insandır. Destan kahramanları, içinden çık- tıkları ulusun bir kahramanda bulunmasını istediği bütün o- lumlu nitelikleri nasıl kendilerin- de toplarlarsa, Nevski de öyle- dir. Yine bütün destanlarda oldu- ğu gibi, "düşman taraf" da aynı açık ve seçik, herkesin anlıyabile- ceği kesinlikle çizilmiştir. o Töton şövalyeleri, (yüzlerini sürekli ola- rak gizliyen körkene başlıkları, baş- tan ayağa uzanan zırhları,-düzenli hareketleriyle ruhsuz, merhametsiz, mekanik bir kütle, bir çeşit "deh- şet makinesi"dir. Eisenstein bu başlıca kişilerin yanısıra destanlar- da yer alan ikinci derecedeki tiple- ri de başarıyla kullanmıştır: Des- tan kahramanlarına uygun biçilmiş kadın kahramanlar; destanın he- yecanlı, korkulu havasını yum tan "komik" tipler; kötülere hizmet eden "hain" tipler gibi... "Aleksandr Nevski"den bir sahne Bir destanın unutulmaz görüntüleri 33