25 Mart 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

25 Mart 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yglan. altıbuçuk yıl önce, Türkiyede 27 Mayıs ol- muşken ve bir İhtilâl Komitesi kurulmuşken “bir kısmı basın" M.B.K.'nın aşırdıklarım, içindeki bazı endişe uyandırıcı temayülleri hulüs ile tenkit eder, ihtilâlcileri uyarmaya çalışırdı. Bu basın Menderesi de tenkit etmiş olan ve uyarmaya çalışmış basındı. Buna mukabil bir başka basın o ihtilalcilere arka çıkar, unlan tenkit edenlere saldırır, her aşırılığı ve her temayülü över, ötekileri devrin bu kudret sahip- lerine jurnal ederdi. Bu, Menderesi de hep pohpoh- lamış, onu bütün ölçüsüzlüklerinde teşvik etmiş, pat- lıcana değil efendiye hizmeti şiar edinmiş basındı. Bugün bazı Büyük Komutanlar bu basının yeni avlarıdır. Bu basın şimdi onların hamisidir ve onları övmekte, hulüs ile yapılmış tenkitleri kötülemekte, “yaşa aslan!", “varol kaplan!" diye sırtlarını sıvazla- makta, kendilerini çıkmaz yollara itmektedir. Çok zaman "Büyük Komutanlar" ile "Ordu'yu birbirine karıştırarak.. Bu orkestranın bir şef tarafından idare edildiği hiç kimsenin meçhulü değildir. Ama bu orkestranın mensupları polis şefleri kadar akıllı olmadıklarından gerçek ruh haletlerini, Or- duya ve Subaya karşı hislerini zaman zaman belli et- mekten kaçınamamaktadırlar. Aşağıdaki satırlar -a- man yarabbi, bunun bir türkün kaleminden çıkmış olduğuna nasıl inanılabilir- A.P. milletvekili Turhan Dilligilin Adalet gazetesinde yayınlanmıştır: "Yassıada hatıralarınızı dikkatle takip etmekte- yim. Şunu açıkça ifade edeyim ki bir insanın hemcin sine bu derece zalim davranacağına ve böyle işkende yapabileceğine inanamıyorum. ünyada pek çok ihtilâl olmuş ve çok insan öl- dürülmüştür. Fakat böylesi yapılmamıştır. Yazılarını- zı okurken yaşadığım geçmişi hatırladım. 1919 senesinde Yı ar memleketimizi işgal etmişlerdi. Evlerimize girdiler, aramalarda bulundu- lar fakat kadınlarımızın çamaşırlarına el sürmediler. Sadece daha müsamahalı davranmak mümkünken onu yapmadılar ama akla gelmez işkenceler de tat- bik etmediler." 1919'daki yunan mezalimi ve 27 Mayıs sonrası.. O yunan mezalimi ki bir milletlerarası komisyon tara- fından tahkik ve tesbit edilmiş, medeni devirlerin en iğrenç vahşeti olarak dünyaca lanetlenmiştir. Çocuk- ları karınlarında süngülenen hâmile kadınlar, gözleri oyulan, kulakları, burunları, daha çeşitli uzuvları ke- silen, kafaları kopartılan erkekler, sürüler tarafından “ YASOIADA ırzlarına geçilen bakire tozlar, yakılan yavrular.. Hge- de yunan mezalimi bu olmuştur. Ya, 27 Mayıstan sonra? İşte, günlerdir yazıyorlar. Hatıralar, röportajlar, mektuplar. Anlata anlata neyi anlatıyorlar? 27 Mayıs Gününe devrilen iktidarın mensupları toplanıp Han una götürüldüklerinde zo ,Harbiyliler bunla- ra hakaret etmişler, yüzlerin. üşler. Kubayları ne yapmış? Onları bu hımlarımlani alakoymay. lışmış. Eğer bu insanlar Harp Okulunda emniyet altına alınmayıp Kızılaya bırakılsalardı, asıl dünyayı o Z7a- man görürlerdi. Böyle bir nefreti bu millet pek az kimseye karşı duymuştur. ? onra? Bunların en ifritleri Yassıadaya götürülmek üze- re uçaktan indirildiklerinde, motörlerine gidinceye kadar orada bulunanlardan tokat yemişler, tekme ye- mişler. Hepsi, bu. Bunun e Yassıadada bir hapis- ne düzeninin bulunması, polisce istintak etmeye SİEMİŞ olanların polisce istintak edilmeleri, koğuş- larda yapılan arama-taramalar! O devrin hapishane- lere tıktığı, copladığı gazeteciler için bunların biç biri bir yenilik değildir. Bir de şikâyet: Yassıadada yedikleri yemek para- ları istenmiş. "Biz, istida vererek mi oraya gittik?" diyorlar. Peki, hapsettikleri gazeteciler istida vererek mi Hiltonları doldurmuşlardır? Çıkarlarken, onların hepsinden yedikleri yemeğin parası tahsil edilmiştir. 'Hem de kendilerine Harp Okulunun tabldotu veril- girilir. e yemeği yi görülmüştür. de fasulyalar yüzen bir a sık. Olanlar bunlar. Keşke hiç hiç biri olmasaydı. Bunlar adam bulunsaydı da keşke ihtilâlin kendisi olmasaydı. Ama, 1919ların yunan mezalimi! ir hayır. Bunu yazabilen vicdan, ancak o günlerin sayısız ırza geçme vakalarından birinin bedbaht mahsulünün vicdanı ola- bilir. Başkasının değil. B” A.P.'nin bir başka milletvekilidir. Son Havadis- te Tekin Erer bir-yeni milli kahraman bulmuştur. Kimdir, bilir misiniz? Çerkez Ethem. Çerkez Ethem İsmet Paşanın mahvettiği bir silâhşördür. Onun türk kıtalarını İsmet Paşa kendi türk kıtalarıyla kırdırmış- tır. Her şeyin kökü İsmet Paşanın, Çerkez Ethemin adı o zamana kadar "Umum Kuvayi Seyyare ve Kü- tahya havalisi Kumandanı" iken bunu "Birinci Kuva- yi Seyyare Kumandanı"na çevirmesidir. Eğer Ali Fuat şa ederek çıkış kapısına rel eyzioğlu, burada vatandaşların bi- rikmiş olduğunu görünce şöyle, ba- gırdı: Biz, projektörleri dışımıza tutalım diyorduk. Onlar ise, bir projektörü dışarı tutarken bir pro- 10 jektörü de içeri tutalım diyorlardı. işte sonuç. Projektörü" içeri tutun- ca Parti ne hale geldi.." Ertesi gün ise Feyzioğlu, Öztrak, Turan Şahin, Süreyya Koç ve niha- yet Ecevit konuştular. ÇEP'çiler Merkez Yönetim Kurulu raporunda Grupla ilgili tenkitlerin yer alması- nı şiddetle, yerdiler ve bir "Merkez-i Umumi saltanatının başladığım" id- dia ettiler. Bu, yeni sloganları idi. Feyzioğlu, eski iddialarını tekrarla- dı. Mücadeleye devam edeceğini, geri dönmiyeceğini bildirdi. 25 Mart 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: