Kayseride çiftçi tohumsuzluktan kıv- ranıyor. m pek az zaman var. Kay- serinin P. adayları da dişli kimseler. Başlarında Turhan Feyzioğlu bulunuyor. Bunlar Ankaraya koşuyorlar. Tarım Ba- kanının verdiği' cevap: "Onlar tohumluk- ları satıyorlar! Veremem.." "İşte, C.H.P. geliyor! Şimdiden baş- ladılar.." propagandasının malzemesi Kay- seride de sağlanmıştır. Kastamonuda seçimlere bir hafta ka- dar zaman var. Bir tebliğ: Köylünün, sat- mak için eşek sırtında getirdiği ruhsatlı odununun şehre sokulması yasaktır! Her- kes tutuşuyor. Olur mu böyle şey? Sızıltı âfâkı tutuyor. C.H.P. adayları tesir sahi- bi ya.. Üstelik bunlardan biri "de Avni Do- ğan. İlgililere koşuyorlar. Ama ilgililer Nuh diyorlar, peygamber demiyorlar. Bir de gülünç mazeret: Depo yapılacak da, on- dan odunları bırakmıyoruz.. “İşte, C.H.P. geliyor! Şimdiden baş- ladılar.." Seçimlerden sonra ben bu misalleri yüzlerle duyacaktım. Meramım, CJH.P.'nin 1961 seçimle- rinde, umumiyetle umulduğu gibi bir ço- gunluk kazanamaması minaresine kılıf uydurmak değil; Bunda rol oynayan baş- ka unsurları, 27 Mayıs günlerinin havası- nın geçmiş olduğunu, tafra satan mahalli C.H.P. idarecilerini, askeri idarenin başa- rısız, talihsiz tasarruflarını, artık CH.P.'- nin iktidar sayıldığını, infazların yarattı- ğı veya kamçıladığı hisleri, .P.'nin mü- kellefiyet getireceği korkusunu söyledim. "bazı Bakan mârifetleri"ni söylemez- sem, unsurlar eksik kalır. Yoksa 1961 se- çimlerinin neticesi elbette ki bir tek sebe- be bağlanamaz ve esasında halk, tek başı- na bir C.H.P. iktidarını memleketin başın- da görmekten korkmuştur. "Marifetli Ba- kanlar"ın başını ise, sonradan daha da başka roller oynayacak olan Nasır Zey- tinoğlu çekiyordu. Zeytinoğlu o günler "Tarafsız İçişleri Bakanı"ydı ve bu sıfa- tıyla bütün idari teşkilâta hükmediyordu. Ben o seçim kampanyasının bir çok kısmım, İsmet Paşanın yanında seyretmek imkânım buldum. Gittiğimiz ilk yer, İsmet Paşanın seçim bölgesi Malatya oldu. An- karadan partilisi opartisizi, başta İsmet Paşa bir otobüse dolduk. Ver elini, Malat- ya! Bizi Kayseride Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları karşıladılar. Kayseriye girer- ken, Himmetdedede epeyce lâtife edildi. Artık siyasi rakiplerini yollarda durdu- ran, yollarını kesen bir iktidar yoktu. Ge- ceyi Darendede geçirdik. Ertesi sabah, bü- yük tezahürat arasında Malatyaya girdik. "İsmet Paşa sevgisi"nin Malatyada yadır- ganacak bir tarafı yoktur. CHP. Genel Başkam Hükümet Meydanında, kendi bü- yük heykelinin altında nutkunu söyledi. Bu gayet efendice söylenmiş bir devlet a- damı nutkuydu. Zaten İsmet Paşa bütün ö kampanya boyunca bir tek defa şirretlik etmedi, bir tek kırıcı lâf söylemedi. Bun- ların patenti, hemen daima olduğu gibi gene Osman Bölükbaşıdaydı. Malatyadan Ankaraya uçakla dön- dük. Yapılacak radyo konuşmaları var- dı. İsmet Paşanın onları hazırlaması lâ- zımdı. İzmire de, İsmet Paşayla birlikte gittim. İzmirde çoğunluğu genellikle -ser- best seçime geçtiğimizden bu yana, gali- ba, muntazaman- . veya onun mirascı- sı A.P. alır ama şehirde ve bölgede çok, geniş C.H.P.'li kütleler de vardır. İsmet Paşa İzmirde de gayet canlı karşılandı halk kendisiyle çok ilgilendi, konuşması tasvip gördü. İzmirli idareciler bu defa da- ha bir ümitliydiler. Buna mukabil A.P. Genel Başkanının seyahatleri daha az gösterişli ve daha çok hadiseli geçti. Oyunu A.P.'ye vermeye ni- yetli halk Gümüşpalanın karşılamaların- da, toplantılarında, ziyaretlerinde kendini fazla göstermiyor, alâyişe heveslenmiyor, Menderes devrindeki tavrını takınmıyor- du. Tabii, bir sempati görünüyordu. Ama, sonradan A.P. takımından duymuşumdur, çok yerdeki tenhalık kendilerini korkut- muş. Birbirlerine "Ne oluyoruz?" diye sormuşlar. Mahalli liderlerin, halkın ken- dilerinden yana olduğu teminatını şüp- heyle karşılamışlar. CHP. için 1950 tek- rarlanıyordu. O seçimde de oyunu D.P.'ye vermeye niyetli, halk, iktidardaki İsmet Paşayı büyük kalabalıklarla karşılıyor, adeta C.H.P.'ye bir kumpas kuruyor ve Fahreddin Kerim Gökaya, göğsünü gere gere "İşte Paşam, İstanbul!" dedirtiyordu. Bu kampanya sırasında bazı hadise- ler, A.P.'ye mütemayil kütleleri kararla- rında daha imanlı yaptı. Büyük şehirler- deki A.P. il başkanları zaman zaman tev- kif edildiler, bir süre hapislerde kaldılar. Bu ne kendilerine bir zarar verdi, ne de partilerine. Aksine, infazlarla gelişmiş o- lan "Ya, siz öyle mi yaparsınız? İşte, biz de böyle yaparız.. Sandık başına gittik mi, oyumuzu kime veririz, görürsünüz.." havası daha da bir kuvvet kazandı. Sanı- rını, o günler bunlar hiç yapılmasaydı, tah- 187